RUHAT MENGİ
Sadece İngiltere’de değil dünyada en çok okunan gazetelerden biri olan Financial Times bir hafta içinde ikinci kez Doğan Yayın Grubu’na kesilen rekor düzeydeki vergi cezası ile arkasından gelen inanılmaz “teminat isteği”ni yazmış.
Haberde “Türkiye’nin en büyük medya grubu Doğan Yayın’ın 15 gün içinde rekor vergi cezasına karşı 3.2 milyar dolar teminat yatırmasının istendiği” belirtilerek “Ceza, Avrupa Birliği’ne başvuran bir ülkede basın özgürlüğü üzerindeki korkuları körükledi” deniyor. 3.2 milyar dolarlık teminatın (gecikme faizini de ekleyip 4 milyar 823 milyon TL istiyorlar. Oysa maliye 2009 yılı için keseceği tüm vergi ve cezaların toplamının 3.7 milyar TL olacağını öngörmüştü. Çok komik değil mi?) 2.5 milyar dolarlık vergi ve cezalar toplamını geçtiği, Doğan Yayın ve ana şirket Doğan Holding’in toplam değerine eşit olduğu vurgulanarak Rusya’da Putin’in bazı uygulamalarıyla benzerlik kuruluyor.
Kısacası artık Türkiye’de siyasi eleştiri yapabilen, neredeyse elde kalmış tek medya grubuna yapılan ve içeriğine bakıldığında amacı açıkça görülen bu ezici baskı yabancı gazetelerin ve Avrupa’daki basın kuruluşlarının dikkatini fazlasıyla çekiyor. Ama onların “korkuları körükledi” ifadeleri olayı yaşayan, dehşetini/ağırlığını omuzlarında hisseden Türkiye’deki gazetecilerin duygularının yanında pek hafif kalır. Bu olay (aynen Putin benzetmesi de öyle) benzeri bir medya grubuna Türkiye’de de dünyada da daha önce yapılmamış, görülmemiş bir eylemdir.
Bir yandan her gün demokratik açılımlardan söz edilirken demokrasinin saysanız ilk 2 şartından biri olan basın özgürlüğünden artık asla söz edilemeyecektir. (Yargı bağımsızlığı da aynı durumda!!)
Bu noktada, istediği konularda Anayasa Mahkemesi’ne hakaret edebilecek kadar Türkiye’nin içişlerine karışma hakkı gören AB’nin bu görülmemiş siyasi baskıya neden sessiz kaldığı çok önemli bir soru işareti olarak ortaya çıkıyor. Avrupa gazeteleri, basın kuruluşları bas bas bağırıyor da kendileri neden pek suskunlar? Hani nerde kaldı arka arkaya istedikleri demokratikleşme paketleri, insan hakları ve özgürlükleri bla, bla, bla??
Acaba, Türkiye’nin rayından çıkması ve kendiliğinden AB üyeliğini sürdüremeyecek bir çizgiye gelmesi onların da işine mi geliyor?
AB’nin ikiyüzlülüğü artık gizlenemez durumdadır, dürüstlüğü tümüyle yitirdiler!
***
ÖZAL’IN “KÜRT AÇILIMI DOSYASI” NEREDE?
Turgut Özal’a yakın bir gazeteci olan ve “Özal’ın Kürt politikasında en yakınındaki adam bendim, o politikanın mimarlarından biriydim” diyen Cengiz Çandar onun çok ciddi adımlar atmaya hazırlandığını ama ömrünün vefa etmediğini de söyledi.
Sonra da Özal’a göre Kürt sorununun ne olduğunu (Irak Kürtleriyle Türkiye Kürtlerinin soydaş olması, bu nedenle yakın ilişkiler geliştirilmesi gerektiğine inanması, Cumhuriyet’in bu sorundan ‘sorumlu’ olması vb. gibi son derece önemli sözler) VATAN’daki röportajında açıkladı. Aksiyon dergisinde kendisiyle yapılan röportajda da Özal’ın “tabu kıran bir siyasi açılımın eşiğinde olduğunu, Iraklı Kürt liderlerle yakınlaşmaya gittiğini, bu nedenle kendisinin Talabani ve Barzani’yle onun isteği üzerine görüştüğünü anlattı ve daha birçok bilgi verdi.
Bu arada röportajda Özal’ın yaveri (şimdiki Genelkurmay 2. Başkanı) Aslan Güner’den, Adnan Kahveci’ye, bazı diplomatlara kadar birçok kişinin adı geçiyor. Örneğin; rahmetli Adnan Kahveci’nin kendisine “Turgut Özal’a iletmesi için”, hazırladığı Kürt Raporu’nu verdiğini de söylemiş ki Çandar buna “önemliydi ama derinlemesine bir rapor değildi” diyor. Konuşmasından anlaşıldığına göre bu raporu elinde tutmuş ve Özal yerine yıllar sonra Başbakan Tayyip Erdoğan’a vermiş.
Ve diyor ki “Özal’ın herhangi bir raporu referans aldığını duymadım. Birtakım çalışmalar yapılıyordu belki ama Turgut Bey’in esas aldığı bir Kürt raporu yoktu.”
Aksiyon dergisi ısrarla “Üç rapordan bahsediliyor” diye sormasına rağmen Cengiz Çandar “ben ölmeden bir gün önce de onunla beraberdim, kesinlikle söz etmedi” demiş.
Dergi “üç rapor” soruyor, etrafta Özal’ın Cumhurbaşkanlığı sırasında, özellikle bir saldırı sonrasında gittiği bölgede teröristlerin öldürdüğü insanları, bebekleri gördükten sonra “Güneydoğu sorununun çözümlenmesiyle ilgili” bir rapor hazırladığı ve Başbakanlık, Genelkurmay Başkanlığı da dahil olmak üzere gerekli yerlere gönderdiği söylentisi dolaşıyor. Ama nedense kimse bu raporu ortaya çıkarmıyor.
Acaba bir bölgede refahı geliştirme projesi miydi, terörü yok etme planı mıydı, feodal yapıyı ortadan kaldırmak mıydı bilmiyoruz, sadece “Özal’ın planı şuydu” diye anlatılanları dinliyoruz.
Madem ki birçok kişi “Özal’ın 3 nüsha halinde hazırladığı” rapordan söz ediyor, hiç değilse bu kurumların biri söz konusu raporu ortaya çıkarmalı.
Her şey açıklanıyor, Atatürk’ün en özel mektuplarına kadar öğrenmek istiyoruz da Turgut Özal’ın böyle önemli bir konuda tam olarak ne düşündüğünü neden öğrenemiyoruz?
Kim bilir belki çok yol gösterici olurdu gerçekler!