RUHAT MENGİ
Bu açıklama Bakanlıktan Perşembe günü geldi ama “köşelere sığamadığım” için bir günlük gecikmeyle yazıyorum.
Adalet Bakanlığı, benim 5 Nisan’daki TV programımda Bülent Tanla’nın açıklamasına dayanarak yazdığım ve “Bilgisayarlı seçim sistemi (SEÇSİS) “server”larının (sunucularının) Adalet Bakanlığı’na bağlı UYAP’ta bulunduğunu, böylece seçimlerin yargı kontrolünde değil Bakanlığın kontrolünde yapıldığını, bunun hukuken yanlış olduğunu ve YARSAV’ın dava açtığını” anlattığım yazıya karşılık şunları söylüyor:
“Ulusal Yargı Ağı Projesi (UYAP) ile Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından kurulan SEÇSİS tamamen birbirinden ayrı çalışan sistemlerdir. SEÇSİS’in merkezi Adalet Bk. değil, Ankara’da YSK Seçmen Kütüğü Genel Müdürlüğü’nde bulunmakta ve seçim bilgileri de burada toplanmakta ve saklanmaktadır.”
Şimdi dikkat edelim, devam...
“SEÇSİS’in UYAP ile bağlantısı; 11.4.2006 tarihinde YSK Başkanlığı’nın talebi üzerine Adalet Bakanlığı ile imzalanan ‘YSK-SEÇSİS Projesinde Adalet Bakanlığı UYAP Bilgisayar Ağı Altyapısından Yararlanılması Hakkında Protokol’le düzenlenmiştir. Bu protokol, SEÇSİS’in kullanıldığı il ve ilçe seçim kurullarında yer alan bilgisayarlar ile Ankara’daki YSK Seçmen Kütüğü Gnl. Müdürlüğü’ndeki sunucularla bağlantı kurulması sırasında UYAP iletişim altyapısından yararlanılması ile sınırlıdır.
UYAP hatları içinde YSK tarafından ikinci bir VPN (şifreleme) yapılarak bilgiler UYAP sistem merkezine girmeden SEÇSİS Sistem Merkezi’ne yönlendirilmektedir. SEÇSİS’in güvenliği YSK personeli tarafından sağlanmaktadır.”
Haydi şimdi çıkın işin içinden çıkabilirseniz?
Bu kadar yolsuzlukla ve israfla yüzlerce trilyonun heba edildiği, bakanlara-bürokratlara çifter çifter lüks mercedeslerin, Başbakan’a “uçağı varken 60 milyon dolarlık yeni süper jetlerin” tahsis edildiği ülkede YSK neden kendi bilgisayar ağını kuramıyormuş, devletin bunu yapacak gücü yok mu?
Emekli sandığı konusunda para kalmadığı için emekliler maaş alamazken süper lüks yeni jet alınabiliyor da, seçimlerin tamamen bağımsız yapılması neden sağlanamıyor?
YSK ne münasebetle ve ne hakla Adalet Bakanlığı’na muhtaç bırakılıyor?
Muhalefet Partileri ve medya her şeye susup kabul ettiği sürece daha çok soru işareti, çok hile endişesi olacak bu ülkede!
***
“Gerçek Türkiye” hangisi?
ABD bize canı istediğinde “ılımlı İslâm ülkesi” etiketi yapıştırıyor, canı istediğinde “laik Türkiye” vurgusu yapıyor.
Ama ikisi arasında geçen sürede Türkiye en büyük şehirleri dahil olmak üzere, “İslâmcı yönetime sahip ülkelere benzer” ciddi bir değişim sürecine giriyor. En önemli kurumların başına bile eski imamların getirilmesini sağlayan kadrolaşmanın da yardımıyla laik devlet yapısında ve baskısız yaşam tarzında gözle görülür bir farklılaşma yaşanıyor.
Cumhuriyet’e, laik-demokratik rejime saygılı kişilerle, görevi rejimi korumak olan kurumlar, görevi siyasi ve sosyal gelişmeleri halka duyurmak ve hükümetlerin icraatlarını izlemek olan medya tarihte eşine az rastlanan bir siyasi baskı altına alınırken (Dünya Ekonomik Forumu Raporu basın özgürlüğünde Tanzanya’dan geri olduğumuzu ortaya koymuş) toplum da yıllarca sürekli olarak “din-siyaset” ilişkisini ve “Ilımlı İslâm”ın ülkeyi nerelere götüreceğini tartışıyor.
Bizim kafalarımız hâlâ karışık, bir türlü çözemedik ama ABD ile Avrupa son zamanlarda gidişi çözmüş olmalı ki medyaları ısrarla “Türkiye’de İslâmcılık ve laiklik” konularını vurgulamaya yoğunlaştı.
“PARANOYAK” DEDİLER
Hatta “laikliğin ölmekte olduğundan”, “İslâmcı darbe”den söz eden gazeteleri var. İngiltere’nin en önemli gazetelerinden The Independent ise Obama ile görüşen Türk öğrenciler için “Bu görüntü Türkiye’de laiklerle dinciler arasındaki dengeyi göstermiyor, sizi yanıltmasın. Gerçek Türkiye bu değil” diye yazdı.
Peki bugüne kadar aynı konuya dikkat çekmeye çalışan Türk medyasının, yargısının ve diğer kurumların neredeyse halüsinasyon gördüğünü iddia eden ABD ve AB neden U dönüşü yaptı?
“Gerçek Türkiye” hangisi? Biz olayların ne kadarını gözlemleyebiliyor, neleri gözden kaçırıyoruz?
Acaba “demokratik seçim” yapılıyor olması laikliği ve demokrasiyi koruyabilir mi?
Cumhuriyet sonrasında nerede hata yapıldı ki 86 yıl sonra Türkiye hâlâ “din devleti” korkusu
yaşıyor?
Türkiye’nin AB politikası neden iflas noktasında?
Bu hafta Her Açıdan’da “Batı’nın Türkiye’de rejim paniği” ni, Obama’nın verdiği mesajlarla nelerin değiştiğini, Ruhban Okulu’nun ve Ermenistan sınır kapısının açılma ve hatta Erbakan’ın siyasete dönme ihtimaline kadar son haftanın gelişmelerini tartışacağız.
29 Mart seçimlerini de konuşacağımız programa;
Seçimi bağımsız kazandıktan sonra Saadet Partisi’ne geçen Şanlıurfa Belediye Başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba, İstanbul Üniv. ve Bilgi Üniv. Öğr. Üyesi Prof. Dr. Toktamış Ateş, Marmara Üniv. Siyaset Bilimi Prof. Nurşen Mazıcı, Siyaset Bilimci ve İlahiyatçı Prof. Dr. Niyazi Kahveci ve Milli Gazete Yazarı Mehmet Şevket Eygi stüdyodan, Giresun Üniv. Rektör Yrd. Azeri Kökenli Prof. Aygün Attar ile Laiklik ve Dinler Uzmanı Yazar Aytunç Altındal da telefonla katılacaklar.
12 Nisan Pazar, öğlen 12.30’da STAR’dayız. Önemli bir program olacak, bence kaçırmayın.