Şahin, Gaziantep'te gazetecilere yaptığı açıklamada, komisyon çalışmaları kapsamında 1 ay boyunca çalışmalarının teorik çerçevesini çizdiklerini belirtti. Bu çalışmalar sırasında 50'ye yakın akademik grup ve sivil toplum örgütüyle bir araya geldiklerini ve töre cinayetleri konusunda hiçbir istatistiki veri olmadığını gördüklerini ifade eden Şahin, şöyle konuştu: “İlk yaptığımız ve komisyonun en iyi yaptığı işlerden biri, bu konuda istatistiki çalışma yapmak oldu. Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma ve Adalet Bakanlığından gelen uzmanlara talimat verdik ve son 5 yılı tarattık. Son 5 yılda, Türkiye'deki şehirlerin suç haritalarını çıkardık. Hangi suç çeşidinin hangi şehirde daha fazla işlendiği, suçluların mesleki, eğitim ve ekonomik durumu, nüfusa bağlı olduğu yerler belirlendi. Ciddi bir istatistiki analiz yaptık. Elimizdeki istatistiki veriler ve bu verilerin Türkiye genelini yansıtması bizim açımızdan çok önemliydi.”
KOMİSYON ÇALIŞMALARI
Şahin, komisyon olarak en çok suç işlenen 5 kente gittiklerini, cezaevinde erkeklerle, kadın sığınma evlerinde kadınlarla ve intihar eden genç kızların aileleriyle görüştüklerini, Diyarbakır ve Şanlıurfa'da 100'e yakın “aşiret reisi” denilen kanaat önderleriyle bir araya geldiklerini bildirdi. Raporu hazırladıktan sonra TBMM'ye sunduklarını ifade eden Şahin, ”Bunun kağıtta kalmaması, insanların yaşam kalitesini artırması, çıkardığımız sonuç önerilerinin hayata geçmesi çok önemli. Biz bu anlamda ilgili bütün bakanlıkları ve genel müdürlükleri tek tek dolaştık. Raporumuzu takip edilebilir hale getirdik” dedi. Şahin, geçen hafta da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın müsteşarıyla görüştüklerini ve raporu anlattıklarını, onların da raporun içeriğini ve yönlendirmesini çok beğendiklerini söyledi. Dün Başbakan Erdoğan'ın bir genelge hazırladığını, genelgede sorunun çözümü konusunda ilgili bakanlıklara ve başkanlıklara düşen görevlerin yer aldığını bildiren Şahin, şöyle devam etti: “Bu konuda bir çalışma ekibi kuruldu. Bizim tahminimiz Ekim ayında bu konuda önemli çalışmalar başlayacak. Zaten başlayan yerler de var. En önemli adımı Diyanette attık. Raporu Diyanet İşleri Başkanlığına sunduğumuzda, 'lütfen cami cemaati dışında çıkın ve İslam dininin sevgi ve rahmet dini olduğunu, asla hiçbir cinayetin arka planında İslam dininin olamayacağını ve İslam'ın bir kişinin ölmesine izin veremeyeceğini anlatın' dedik. Cami cemaati tabii ki önemli ama 'onun dışında da bunu bir aydınlanma projesine dönüştürün' dedik. İslam dininde bir kişiyi öldürmek bütün insanlığı öldürmek anlamına geliyor.” Şahin, kadının ve erkeğin eşit olduğu bir Kur'an-ı Kerim'den bahsederken gelişmiş ve değişmiş dünya düzeninde kadının bugün yaşadığı problemleri İslam dininin bir arka planıymış ya da belirli bir etnik kökenin problemiymiş gibi yansıtmanın bu işi çözümsüzlüğe götüreceğini vurguladı. Diyanet İşleri Başkanlığı ile görüşmelerinde katı gelenek ve göreneklerin, batıl inançların mutlaka İslam dininden ayrılması ve bu konuda önemli çalışmalar yapılması gerektiğini söylediklerini ifade eden Şahin, yaklaşık 10 gün önce Başkanlıkta yalancı hadislerle ilgili bir ekip oluşturulduğunu ve bunun tamamen raporlarının sonucu olarak hayata geçtiğine işaret etti. Şahin, şunları söyledi:
“Ekip 2007'nin sonuna kadar, özellikle hayatımıza giren, Hz. Muhammed'in sünneti olmamasına rağmen katı gelenek göreneklerin hadismiş gibi yansıtıldığı kitaplardan arındırılmak için bir çalışma başlattı. Ben bunu çok önemsiyorum.
Geçen hafta içinde zorla evliliğin, küçük yaşta evliliğin dinen caiz olmadığı, özellikle kız çocuklarının okullaşma oranının yükseltilmesinin, evlendirilirken kız çocuklarının rızasının alınmasının, zamanı gelince evlendirilmesinin de dinin bir gereği olduğu anlatıldı.”
“BU PROBLEM HEPİMİZİN”
Şahin, töre ve namus cinayetleri probleminin herkesin problemi olduğunu belirtti. Bunun yalnızca kadının değil erkeğin de sorunu olduğunu ifade eden Şahin, şunları kaydetti:
“Cezaevindeki erkeklerin hikayeleri çok başkaydı ama ortak duyguları vardı. 'Vekilim, bir şeyleri temizlemek için yaptık. Namusumuzu temizlemek için yaptık. Şiddete başvurduk. Kızgınlıkla yaptık ama bugün çok pişmanız, her şey çok daha karıştı, kirlendi ve çok daha yalnızız' diyorlar. Burada erkek mağduriyeti de var. Sokakta kalan çocuklar var. Problem toplumsal bir sorun olarak karşımızda duruyor. Toplumsal bilinci yükseltip, kurum ve kuruluşlar üzerine düşeni yaptıktan sonra çok önemli bir yol alacağımızı düşünüyorum.”