Günün Haberleri   |   Giriş sayfam yap   |   Favorilere ekle   |   Künye   |   İletişim   |   Sitene haber ekle


 
DOLAR
38,7689
EURO
43,2758
IMKB
9.735,000
ALTIN
4.036,280
 
Hava Durumu ANKARA
8 / 17 C°
Değiştir
 
     
 
Medya Spot Google
 
 
 Ana Sayfa  Gündem   Ekonomi   Dünya   Yaşam   Medya   Spor   Magazin   Polis Adliye 
 
AKP MİTİNGLERİ İYİ OKUYAMADI
AKP MİTİNGLERİ İYİ OKUYAMADI
 
Prof. Sencer Ayata, "Mitinglerdeki ağırlıklı eğilim, AB kuşkuculuğu. AB karşıtlığı ayrı şey.
 
22.5.2007 - 11:30

AB taraftarlığı daha ziyade AKP siyasi ve ekonomik elitleri arasında yaygın. Araştırmalar, AB'ye en düşük taraftarlığın AKP ve MHP tabanında olduğunu gösteriyor" diyor

ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sencer Ayata'yla Milliyet Gazetesi muhabirlerinden Devrim Sevimay'ın  mitingcilerin ve yeni orta sınıfın profili üzerine yaptığı söyleşi :

Bir türlü karar verilemedi; mitingciler AB karşıtı mıydı, değil miydi?
AB karşıtları da bulunmakla birlikte kanımca mitinglerdeki ağırlıklı eğilim "AB kuşkuculuğu" idi. AB kuşkuculuğu ile AB karşıtlığı ayrı şeylerdir. Avrupa'da da AB taraftarlığı kadar, hatta yer yer ondan daha yaygın olan AB kuşkuculuğudur. Bu ülkelerde çok yaygın bir söylem Brüksel eleştirisidir. "Bir avuç bürokratın esiri mi olacağız?" denir.
Biz ise AB'den gelen mesajların biraz ince elenip sık dokunmasına pek sabır göstermiyoruz. Kuşkuculuktan hemen "milliyetçilik hortlaması" çıkarmak abartılı oluyor.

Yalnız bunun adı sadece bir "AB kuşkuculuğu" olsa bile ortada bir gariplik var: Cumhuriyet mitingine gidenlerin çoğu yaşam tarzları bakımından bir Avrupalı gibi görünüyor, ama AB'ye karşı kuşkulu. Oysa, örneğin, Erzurum mitingine gidenler, Batı'nın kültürel değerlerini benimsemiyor, fakat AB fikrine daha sıcak. Şimdi burada acaba kürsülerde mi bir sorun var, yoksa kitlelerde mi?
Evet, bir uygarlık biçimi olarak kendisine Batı tarzını seçmiş kesimler, AB ile ilişkilere daha kuşkucu yaklaşırken, Avrupa yaşam tarzına kültürel bir korunmacılık içgüdüsüyle yaklaşan muhafazakâr kesim, ekonomik ve diplomatik alanda AB'yle daha yakın ilişki kurmak istiyor. Bu gerçekten ilginç bir durum. Ama, öncelikle şunu da belirtmemiz gerekir ki, AB taraftarlığı daha ziyade AKP siyasi ve ekonomik elitleri arasında yaygın. Araştırmalar, en düşük taraftarlığın AKP ve MHP tabanında olduğunu gösteriyor.

Bu da hangi kürsü-kitle ilişkisinde sorun olduğunu gösteriyor, ama o zaman AB neden "dansa kaldırmaya" mitingcileri seçmiyor da tam tersine önünde reveranslar yapmak için AKP'yi uygun görüyor? Çünkü, sizin de söylediğiniz gibi aslında "dans etmeyi" sevmeyen AKP tabanı?..
İşte bu çok önemli. Aynen böyle. Çünkü, şu anda Batı dünyası radikal bir İslami hareketin demokratik muhafazakâr bir siyasi partiye dönüşme sürecini izliyor. Böyle olmasını da istiyor. Özellikle 11 Eylül'den sonra bunu sadece Türkiye için değil, bütün dünya için önemli bir deneyim olarak görüyor.

Ve buna da ılımlı İslam deniyor?
Evet, bu ılımlı İslam modeli. "Türkiye'de toplumsal taban bu, ortaya çıkacak güç yapısı bu ve bizim bu güç yapısıyla ilişki kurmamız, iş yapmamız lazım" yaklaşımı da var. Yani, kazanana yakın durma. Bir üçüncü olarak, "İç politikadaki kutuplaşmalardan dolayı AKP ile daha kolay anlaşabiliriz" hesabı da var.
Çünkü, hiç değilse mitinglere kadar laik kesimin sayıca küçük, siyasi olarak etkisiz ve varlığını asker güdümünde sürdürdüğü görüşü hâkimdi. Bu nedenlerle AKP yönetimiyle oldukça iyi ilişkiler kuruldu. "Ne yapalım, laik Türkiye modeli mademki olmuyor, o halde ılımlı İslama bakalım" deniyordu.

Acaba, laik kesimin AB ve AKP'ye olan kuşkuculuğunu da bu ılımlı İslam üzerinden kurulan ilişki mi artırıyor?
Aynen, şimdi bu mitinge katılanların bir bölümü bu durumu anlamıyor: "Bizim değerlerimiz, alışkanlıklarımız, yaşam biçimimiz onlara daha yakın. Peki, ne oluyor da kültür yönünden daha uzak olduğunu bildikleri, sosyal anlamda beraber olamadıkları kimselere siyaseten daha yakın duruyorlar? Bu sadece demokrasi meselesi mi? Askerin sivil denetim altına alınması meselesi mi yalnızca? Bunu yaptıklarına göre başka çıkarları mı var?"
Bu sorular soruluyor. Ulusal refleksin iyi kavranmasında bu değerlendirme önemli olabilir sanıyorum.

'İran olmaz' söylemi

Laiklerin kaygıları, Batı'da yeteri kadar inandırıcı bulunmadı. Avrupalı aydınlar, International Herald Tribune'deki açık mektuplarında diyor ki, "Laikliğin tehdit altında olduğu abartılmıştır". Bizim İslamcı yazar ve liberal aydınlarımız da aynı fikirde. Ama mitingciler de, "Hayır, ben tehdit altındayım" diyor. Hangisini ciddiye alacağız, sizce hangisi doğru?
Tabii sorunlar ve beklentiler farklı. Dış ilişkilerde, ekonomide, temsili bir demokrasinin yürütülmesinde temel aksaklıklar yaratmayan bir İslamın tedrici olarak muhafazakârlaştırdığı bir Türkiye ile birlikte yaşama, Batılı şirketler veya hükümetler için çok büyük bir sorun teşkil etmeyebilir. Onlar soruna bu sınırlılık içinde yaklaşabilirler. Ama burada yaşayanlar için muhafazakâr bir siyasi güç tekeli altında yaşamak ciddi sorunlar yaratabilir.
Oysa soru, yanlış bir biçimde, "Türkiye İran olur mu, olmaz mı?" şeklinde formüle ediliyor. "Türkiye İran olmaz" demek kuşku ve endişeleri gidermiyor. Bunların arasında önemli sorunlar yaratacak birçok süreçten söz edilebilir. Hatta aynı ülke içinde Nişantaşı-Bodrum hattında tehdit algılamayabilirsiniz ama Sultanbeyli'de veya Trabzonun çevre semtlerinde durum bir hayli farklı olabilir.


AKP hata yapıyor

Sizce AKP, meydanlardaki bu yeni orta sınıfı doğru okuyabildi mi?
AKP, bu kesime yüz yıldır değişmeyen eskimiş bir gözlükle bakma eğiliminde. Bunları dayatmacı, halka yabancı, işe yaramaz bir seçkinci zümre olarak görüyor. Ancak, bu yaklaşım yakında ciddi sorunlar yaratır, çünkü gerçekçi değil. Kendisine karşı çıkan laik-cumhuriyetçi kesim sanıldığı gibi sayıca küçük, toplum dışı ve asalak değil.
Ekonomik gelişme hızlandıkça tersine, esas bu kesim sayıca büyüyor. AKP, ekonomiyi büyüttükçe, bu kesimi de büyütmüş oluyor. Yeni değerlerin ve yaşam biçimlerinin taşıyıcıları oldukları için etkinlikleri fazla. Hatta, yaşam tarzı olarak AKP elitleri giderek daha fazla bu kesimleri örnek alıyor.
Bu kesim katma değeri en yüksek sektörlerde bulunuyor. Türkiye'nin vasıflı işgücünün önemli bir bölümünü oluşturan bu yeni orta sınıflar, adına "çağdaş yaşam biçimi" dediği bir yaşam biçimini sürdürmekte ısrarlı. Bu kesimle sürekli çatışma halinde olan bir iktidar, ekonomik gelişme için de elzem olan siyasi iktidarı sağlamakta ciddi olarak zorlanabilir.





'Yeni' sınıfın 3 eksiği

"Ben, yeni orta sınıfın siyasete tam bir yenilik getirmesi konusunda çok aceleci olmamak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü kanımca birkaç temel kısıtlılık söz konusu:
1- Örgütlenme bakımından zayıf.
2- Yeni orta sınıflar, biraz ben merkezli, aile merkezli. Daha paylaşımcı olmaları ve kendi dışındaki toplum kesimlerini, özellikle zor durumda olanlarla daha yakın ilişki kurma yollarını geliştirmeleri gerekir.
3- Tüketim ve yeni yaşam biçimleri geliştirmede başarılılar, ama dünyayı daha iyi öğrenme, daha yenilikçi ve daha yaratıcı olabilme konusunda daha çok çaba göstermeleri lazım.
Yani, yeni orta sınıf, sadece sayısal çoğalma değil, niteliksel değişiklikler de yapabilirse Türkiye'de siyasetin yapısı ve Türkiye'nin siyasi kültürü o zaman önemli ölçüde değişir. Hatta bölgedeki ve dünyadaki rolü ve konumu da..."



Yeni orta sınıf dengeleri sarstı

"Yeni orta sınıfın siyaset sahnesinde görünmesi, iş dünyasının kurduğu bazı dengeleri de sarstı. Eğer mitinglere katılan vasıflı işgücü sistemden rahatsız olursa siyasi istikrarı sağlamak zorlaşır. Hatta, ekonomide ciddi üretkenlik ve verimlilik sorunları yaşanabilir. Oysaki, iş dünyası ekonomiyi büyüttüğü ve AB reformları konusunda gerekli adımları attığı ölçüde hükümetle iyi geçindi. Ama, siyasi ve kültürel bakımdan paylaşımlar oldukça azdı. Şimdi, mitingler bu dengeleri hangi yönde etkiler; onu beklemek gerekir. Ama medya üzerindeki etki daha çarpıcı oldu. Medya dünyası, varlıklılar ile varoşlular denilen kesim dışında büyük bir kitlenin var olduğunu, bu olaylar sonucu keşfetti. Bu geç fark etmede, siyasi olaylara yalnızca asker sivil ilişkisi cephesinden bakmanın da etkisi vardı."

 


Arkadaşına Gönder   Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
  Toplam yorum 0   Onay bekleyen 0  


Yorumunuz editörlerimiz tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
 

Bu haber henüz yorumlanmamış...

  Bu kategorideki diğer haberler


AL SANA EN BÜYÜK MİSYONER!

HÜKÜMET MUHTIRANIN İNTİKAMINI BAŞER'DEN ÇIKARDI

TSK'DAN SEÇİM HAMLESİ
»  VEKİLLER SEÇİMLERDE HALKA 5'DEN FAZLA SALLAYAMAYACAK
»  AKP'DEN TÜRBAN'A VETO
»  ORTALIĞI KARIŞTIRAN SENARYO
»  PERİNÇEK'E PLAKET'E ŞEHİT AİLESİ TEPKİSİ
»  TMMOB'DAN MECLİSİN YASA ÇIKARMASINA TEPKİ
»  EDİP BAŞER'İN GÖREVDEN ALINMASINA SERT TEPKİ
»  ''SINIRA SEVKİYAT SEÇİM PROPAGANDASI''
»  BAŞBAKAN ERDOĞAN'DAN BAŞER DEĞERLENDİRMESİ
»  AKDENİZ'DE ORTA ŞİDDETTE DEPREM
»  ''GÜRTUNA'NIN MİLLETVEKİLİ ADAY ADAYLIĞI'' BİLMECESİ
»  BAKANLAR KURULU'NDA NE GÖRÜŞÜLDÜ?
»  FLAŞ..FLAŞ.. EDİP BAŞER GÖREVDEN ALINDI
»  FETULLAH GÜLEN KIBRIS'A MI YERLEŞİYOR?
»  ONLAR OKUDU, ARINÇ AĞLADI
»  HÜKÜMETE, KAYIP TRİLYON SORUSU
»  BAYKAL VE MUMCU'YA, "RÜŞVET TEKLİFİ" SORUŞTURMASI
»  SEZER'İN EN KRİTİK KARARI
»  BBP LİDERİ YAZICIOĞLU, TRAFİK KAZASI GEÇİRDİ
»  ANKARA'DAN IRAK'A KRİTİK ZİYARET
»  BAŞER'İN TEPKİSİNE ABD'DEN BİLDİK OYALAMA TAKTİĞİ
»  PKK'NIN MAYINLARI FORTİS BANK'IN ORTAK ŞİRKETİNDEN
 
  ÇOK OKUNANLAR
  YAZARLAR

 
EMİN VAROL
 
GAZETEC? ACI S?YLER !

 
Ercan Deva
 
Hatalar Zinciri ve Ortak Akıl

 
MURAT ŞAHİN
 
Matematik Ucuzlugu

 
Cahit Saraçoğlu
 
100 Milyar Liralık Destek Alacaklar
  ÇOK YORUMLANANLAR
  ANKET
Ekrem İmamoğlu CHP Genel Başkanı Olmalı mı?
Evet
Hayır
İlgilenmiyorum
 Sonuçları göster   
 
 
RSS

Add to Google
Medya Spot'ta yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.  Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Medya Spot sorumlu tutulamaz.