CAN ATAKLI
Sevgili okurlar; bu haftayı da anayasa değişikliği tartışmaları ile geçireceğiz. Ondan sonra ak mı kara mı belli olacak. Ancak şurası belli ki Türkiye ilk kez yaşadığı bu anayasa değişikliği krizinin travmasını kolay kolay atlatamayacaktır. Anayasa değişikliği yapılsın ya da yapılmasın tartışması çok sürecek.
Anayasa’nın anlamı
Bugün sizlere bu değişiklik isteklerinden yola çıkarak anayasa konusunda bazı bilgiler vermek ve görüşlerimi paylaşmak istiyorum. Her şeyden önce anayasa, diğer kanunlar gibi değildir. Anayasa bir hukuk düzeni ya da kanunlar manzumesi değil, toplumun temel kurallarıdır. Bu nedenle Anayasa’daki kurallar her ne kadar hukuk zemin alınarak hazırlansa da aslında siyasi bir metindir.
Hukukçu olmak gerekmiyor
Anayasa hukuku dediğimiz bir kavram olmasına rağmen, bir hukuk kuralı olmayan anayasalar ille hukukçular tarafından hazırlanmak zorunda değildir. Örneğin Japonya Anayasası 2. Dünya Savaşı’dan sonra hukukçu olmayan 12 Amerikalı tarafından 6 günde yazılmıştır ve hiç değiştirilmeden hâlâ yürürlüktedir.
Yasalar farklı
Yasalar ise anayasadan farklı olarak tamamen hukuk kuralları içinde hazırlanmak zorundadır. Yasalar bunun yanı sıra anayasayı da temel almak zorundadır. Anayasa’ya aykırı olan, ona uymayan yasalar belki hukuk kurallarına uygun olabilir ama geçerli sayılamaz. Çünkü aslolan toplumun ortak değeri olan anayasanın ruhudur.
Değişikliklerin durumu
Anayasalar elbette asla değişmez metinler değildir. Toplumların ihtiyacına göre anayasalarda da değişiklik yapılabilir. Nitekim asker
anayasası dediğimiz 12 Eylül Anayasa’sı bile bugüne kadar 70’in üzerinde maddesinde değişiklik gördü. Ancak burada önemli olan, yapılacak değişikliklerin de o Anayasa’nın bütününe aykırı olmamasıdır. Kısacası anayasaya aykırı bir anayasa değişikliği olmaz.
Peki kim engel olacak
Elbette yasama meclisi de bir anayasa değişikliği yaparken bunun anayasaya aykırı olmamasına özen göstermek zorundadır. İşte zaten anayasa değişikliği için üçte iki çoğunluğun aranmasının nedenlerinden biri de budur. Buna rağmen değişiklik anayasaya aykırı olursa başvuru yeri otomatikman Anayasa Mahkemesi olacaktır.
“Ahlaksız teklif”
Anayasa değişikliklerini adeta bir dayatma olarak getiren iktidarın en büyük endişesi, yapılan değişikliklerin Anayasa Mahkemesi’ne götürülmesidir. Nitekim bu nedenle iktidar ana muhalefetin “ahlaksız teklif” olarak nitelediği yola sapmış ve muhalefetten “Anayasa Mahkemesi’ne gitmeyeceğine söz ver, uzlaşma yolu arayalım” demiştir.
İptal davası olur mu?
Belli ki iktidar bilmektedir ki, yapılan değişiklikler mevcut Anayasa’ya aykırıdır ve muhalefet iptal davası açarsa bunda başarılı olabilir. Bu nedenle bir taraftan muhalefetin önüne geçmek isterken diğer taraftan da yapılan değişikliklerinin Anayasa Mahkemesi’ne götürülüp götürülemeyeceği tartışması açıyor. İktidar yandaşlarının ve maskeli liberallerin sürdürdüğü bu tartışmada “değişikliklerin Anayasa Mahkemesi’ne götürülmesi mümkün değildir” tezi işleniyor.
Nasıl mümkün olmaz ki?
Oysa değişiklikler Anayasa’ya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne götürülebilir. Halk oyuna gidilecek olmasının bunda önemi yoktur. Önemli olan yapılan değişikliğin Anayasa’ya uygun olup olmadığının kesinleşmesidir. Aksi takdirde, oy çokluğu bulanların diledikleri gibi anayasa değişikliği yapma özgürlükleri olduğu gibi bir garabet çıkar ortaya.
Mantığa da aykırı
Oysa bu durum hukuka olduğu kadar mantığa da aykırı. Anayasalar oyuncak değildir. Ya tümden yazılır ve halkoyuna sunulur ya da bazı maddeleri yine o anayasaya uygun biçimde değiştirilir. Aksi takdirde oy gücü olan her siyasi hareket anayasayı bu tür değişikliklerle kendi istediği biçime sokabilir. Buna kimileri “millet iradesi sana ne” diyebilir ama evrensel hukuk kuralları buna asla izin vermez.
Ayıp yıpratma kampanyaları
Bu arada, her şeye rağmen değişikliklerin Anayasa Mahkemesi’ne gitme olasılığının yüksek olması iktidar ve özellikle maskeli faşist çevreleri çok rahatsız ediyor. İşte bunun için yürütülen çok ayıp bir yıpratma kampanyası yapılıyor. Değişikliklerle yargıyı tamamen kontrol altına almak isteyen iktidar, bunu örtmek için yargının, özellikle Anayasa Mahkemesi’nin muhalefet gibi davrandığını ileri sürüyor.
Ana Muhalefet Mahkemesi
Başbakan Erdoğan geçen hafta Anayasa Mahkemesi’ni “Ana Muhalefet Mahkemesi” olarak tanımladı. İktidar sözcüleri ve yandaşları da “CHP Hukuk Bürosu” veya “Yüksek CHP Mahkemesi” gibi başlıklarla bu kampanyaya destek veriyor. Tek amaç şu: “Anayasa Mahkemesi aslında CHP’nin isteği doğrultusunda karar veriyor. Yarın bu değişiklikler durdurulursa bu yüzdendir. İşte biz de bunun için anayasayı değiştiriyoruz.”
Kalabalıkları kandırmak kolay
Düz mantıkla yapılan bu propaganda, bırakın Anayasa’yı, hukuk ve demokrasi konusunda bile azıcık bilgileri ve görgüleri olmayan yığınları elbette etkileyecektir. Neredeyse tamamı ele geçirilmiş medya ile yapılan sürekli propagandalarla halkın beyni iyice yıkanmak isteniyor. Kalan üç beş kişi de “demokrasi ve özgürlükler düşmanı, darbeci” olarak karalanmaya çalışılıyor.
Uyanık olmak gerek
Tüm bu olumsuzluklara rağmen herkesin çok uyanık olması gerekir. Bu anayasa değişiklikleri ile Türkiye’nin temel hukuk yapısında eksen kayması olacaktır. Bu kayma demokrasi ve hukuk adına değil tek parti diktatoryası adına kullanılacaktır. Kimse bu değişikliklerden sonra daha çok demokrasi, hukuk ve özgürlük olacağı hayaline kapılmasın.
Başta sözde aydınlar
Çok açıkça söylüyorum ki, eksen kaymasıyla birlikte değişecek hukuki yapı öncelikle bu iktidara kayıtsız şartsız destek veren, aslında AKP’li olmayan sözde aydın, özde liberal faşistleri ezip geçecektir. Sadece şunu hatırlatmak istiyorum: Humeyni İran’a yanında Beni Sadr’la birlikte döndü. Sonra Beni Sadr’a ne oldu? İran’da bugün TUDEH var mı, liberaller, sosyalistler var mı? İlk onlar temizlenmedi mi?
Yine canımız yandı
Tüm Türkiye 1 Mayıs coşkusunu yaşarken ne yazık ki hain eller yine 5 yiğidimizi şehit etti. Son günlerde artan bu saldırılar her nasılsa medyada daha önceden yer alıyor ama önüne geçilemiyor. Üstelik yandaş medya son olayda olduğu gibi son iki yılda olan bu tür tüm saldırıların ordunun bilgisi içinde yapıldığını ileri sürüyor.
Genelkurmay kızıyor
Bu inanılmaz iddialara karşı ise Genelkurmay Başkanı sadece “kızdığını” söylüyor, bir kısım medyayı “mütareke basını” olarak suçluyor ama nedense inandırıcı bir açıklama yapamıyor.
Aktütün’de de Tokat’ta da bu oldu. Şimdi de benzer suçlamalar yapılıyor. Bunlara karşı etkin tutum gösteremeyen askerler “Ordunun durumu yürekler acısı” dedim diye bana gönül koyuyor. Peki değil mi?
Askercilik konusu
Sevgili okurlar; iktidar ve yandaşlarının ısrarla sürdürdüğü bir kampanya var. İktidarın yönetim biçimini eleştiren, gelişmeleri Türkiye için bir tehlike görenleri, korkutmak, sindirmek ve susturmak için “darbeci, askerci, ulusalcı, laikçi” gibi ifadelerle küçük düşürmeye çalışıyorlar. Yarın bu konuda kendimce zorunlu gördüğüm bazı noktaları yazacağım.