CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun başkanlığında toplanan CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) toplantısı sona erdi. 3,5 saat süren toplantının ardından CHP Sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Birgül Ayman Güler MYK’da görüşülen konulara ilişkin bilgi verdi. Güler, 2007 yılında “Cumhurbaşkanın görev süresi sorunu” olmak üzere Türkiye’nin yeni bir kriz konusu olduğunu, o konunun şimdi yine güncel hale geldiğini ifade etti. 21 Ekim 2007’de Anayasa değişikliği referandumu yapıldığını anımsatarak, buna göre Cumhurbaşkanının 7 olan görev süresi 5 yıla düşürülerek, halkoyu ile 5 artı 5 sistemi getirildiğini belirten Güler, aynı referandumla milletvekilliği görev sürelerinin de 5 yıldan 4 yıla düşürüldüğünü söyledi. 22 Temmuz 2007 genel seçimlerinde milletvekillerinin 5 yıl için seçildiğini, 28 Ağustos 2007’de yılında da görev süresi 7 yıl olmak üzere Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün seçildiğini belirten Güler, “Ama biz hem meclisi hem cumhurbaşkanını sertçikten sonra aynı yılın 21 Ekim’inde Anayasayı değiştiriyoruz. Bu durumda acaba seçilmiş olan yeni Meclis ve yeni Cumhurbaşkanı acaba hangi Anayasa Hükümlerine bağlı kalacaklar, sorusu ile karşılaşıyoruz” dedi. 22 Ekim 2009’da 5922 sayılı yasa ile milletvekilliği görev sürelerinin de 5 yıldan 4 yıla düşürülmesinin kararlaştırıldığını ve referandum hükmünün yerine getirildiğini belirten Güler, “Aynı anayasa değişikliği getirilmiş hükümlerden milletvekillerine yeni hükümler uygulanırken, Cumhurbaşkanına için yeni hükümlerin uygulanmaması düşünebilir mi?” diye sordu. Güler, “21 Ekim 2007 referandumunda alınan bir karar bir yasa marifetiyle TBMM için uygulamaya girmiştir ama alınan yeni karar Cumhurbaşkanı için uygulamaya girmemiştir. Bizim görüşümüz bu çelişkinin giderilmesi yönündedir. TBMM eğer 5 yıl için göreve gelmişken, görevinin tam ortasında görev süresini 4 yıla kısaltmışsa, aynı şekilde bu düzenlemeyle görev süresi 7 yıldan 5 yıla inen cumhurbaşkanın da yeni hükümlere tabi tutulması gerekir. 5 yıl görev süresi artı, üst süte aynı kişi tarafından 5 yıl daha görev yapabilme imkanı referandumla vardır. O halde 2012 yılında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresinin dolduğunu ve yeni hükümlere göre seçime girmesi gerektiğini söylüyoruz. Sorun belirsizlik sorunudur. Acaba ‘TBMM için geçerli olan kural Cumhurbaşkanı için değildir’ diyenler gerekçelerini nasıl ortaya koyacaklar? Tutarlılık arıyorsak seçimlere çok az zaman kaldı cumhurbaşkanlığı seçimlerine bu seçimlere hazırlanmak için tüm adaylara fırsat vermemiz gerekiyor. Bunun son derece ivedi bir konu hale gelmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı makamı itibariyle belirsizlik içinde bırakmaya kimsenin hakkı yoktur” dedi.
-“CUMHURBAŞKANI ADAYLARININ PROPAGANDALARINI HAYRETLER İÇİNDE İZLEYECEĞİZ”
Doğru olan yapılıp 2012 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimi yaşanırsa “gülünç” bir durumla karşı karşıya kalınacağını ifade eden Güler, “Halk tarafından seçilmek üzere Cumhurbaşkanlığına aday olanların propagandalarını hepimiz hayretler içinde izleyeceğiz. Çünkü Cumhurbaşkanlığının mevcut Anayasa’daki görevleri; ‘ben yargı organlarına nitelikli insanları daha iyi seçerim, kanun onaylama yetkimi daha güzel yaparım, bütün bu işleri daha kısa zamanda gerçekleştiririm, ben başkomutanlık temsiline herkesten daha çok yakışırım’dan daha fazla bir şey söylemeyecekler” dedi. Güler, Türkiye’nin önünde son derece kritik bir Cumhurbaşkanlığı görev süresi ve cumhurbaşkanı seçim kampanyası sorunu olduğunu belirtti.
-“ERGİN, TUTUKLU MİLLETVEKİLLERİYLE, TECAVÜZ SUÇLULARINI AYNI KEFEYE KOYMA SORUMSUZLUĞUNU GÖSTERMİŞTİR”-
Güler, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in CHP tarafından tutuklu vekiller için teklif edilen yasayla çocuklara cinsel tacizlerde, tecavüzde bulunanların da serbest kalabileceği yönündeki açıklamalarını da değerlendirdi. Ergin’in cevabını “ürkütücü” olarak niteleyen Güler, “Tutuklu milletvekilleriyle, tecavüz suçlularını aynı kefeye koyma sorumsuzluğunu göstermiştir. Biz teklifimizde ısrarcıyız. Eğer bazı kuşkuları varsa hükümet partisi yetkililerinin, teklifler de hükümet tasarıları gibi komisyon ve genel kurullara girerler. Orada kendilerini rahatsız eden noktaları düzeltme şansına sahiplerdir. Biz AKP’nin ortak mutabakat verdiği söz tutmasını ve teklifimize destek vermesini bekliyoruz” dedi.
-“AKP’Yİ SURİYE İÇİN UYARDIK, ŞİMDİ IRAK VE İRAN KONUSUNDA DA UYARIYORUZ”-
Türkiye’nin gündeminde “sıfır sorun politikasından, savaş sorununa dönmüş” bir dışişleri politikası sorunu da olduğunu söyleyen Güler, İran ve Irak’tan gelen açıklamalara işaret ederek, “Yani biz Davutoğlu’ndan gelen komşularla sıfır sorun politikasından, komşularla sıcak savaş dönemine girdik. Bu son derece büyük bir tehlikedir. Biz Türkiye’nin komşularının içişlerine karışmasından yana değiliz. AKP’nin Suriye’de adeta çeşitli muhalif grupları destekleyerek, bu ülkede bir iç savaş çıka koşullarını hazırlamaya katkıda bulunduğunu görüyoruz. AKP’yi Suriye için uyardık, şimdi Irak ve İran konusunda da uyarıyoruz” dedi.
-“MERKEZ BANKASI GÜVEN KAYBI YAŞIYOR”-
Ekonomiye de değinen Güler, ekonominin amiral gemisi sayılan Merkez Bankası’nın uluslararası arenada da, Türkiye’de de en temel aktörler için güven kaybı yaşadığını ifade etti. Merkez Bankası’nın gerekçesini açıklamadığı sık karar değişiklikleriyle ekonomiyi yönetme yeteneğini yitirmiş kurumlardan biri haline geldiğini belirtti.
-“İSTANBUL VE VAN TOPLANTILARINDAN ÇIKMIŞ BİR KARAR SÖZ KONUSU DEĞİLDİR”-
Güler basın mensuplarının sorularını yanıtlarken, bir gazetecinin “Bir köşe yazarı, TESEV’in Van’da düzenlediği toplantıya CHP Liderinin de katıldığını, o toplantıda da terörist başını da kapsayacak şekilde genel af ve anadilde eğitim gibi konuların görüşüldüğü söyledi. Bu iddialar doğru mu? Böyle bir karar alındı mı?” şeklindeki sorusuna, “İstanbul ve Van toplantılarından çıkmış bir karar söz konusu değildir” dedi. Güler şöyle konuştu:
“Bu genel seçimlerden önce yapılmış olan bir dizi toplantı. Önce İstanbul’da sonra da Van’da gerçekleştirilmiş iki toplantı, arama konferansı adı verilen toplantılar bunlar. Toplantıya katılan CHP’nin üyeleri değil. Çok çeşitli görüşlerde kanaat önderlerinin, yazarların, bazen eski siyasetçilerin davet üzerine çağrıldıkları, hem CHP’ye hem de ülke sorunlarına bakışlarını dile getirdikleri toplantılar. Bir anlamda belli özelliklere sahip kamuoyu, ‘bizim hakkımızda ne düşünür, bize ne tavsiye eder?’ görüşlerini alma toplantılarını. Ara konferansları partinin yetkili organları değildir, orada yapılan konuşmalar partiyi bağlayan konuşmalar da değildir. O toplantılarda herkes bireysel görüşlerini dile getirmiştir. İstanbul ve Van toplantılarından çıkmış bir karar söz konusu değildir. Bu daha zamanın MYK’sı tarafından sonuçları itibariyle değerlendirmeye alınmış bir arama konferansıdır, ağırlığı da bundan ibarettir.”
Güler, bir soru üzerine de Ağrı, Kırşehir, Diyarbakır gibi bazı İl Örgütlerine de atamalar yapıldığını belirtti. (ANKA)