MUSTAFA MUTLU
Avukat Stewart da şu anda New York’taki bir cezaevinde ve 28 aylık cezasını çekiyor!
Üstelik bu cezanın 30 yıla kadar artması ihtimali de var...
Çünkü Temyiz Mahkemesi, cezayı az buldu ve artırılması için dosyayı alt mahkemeye iade etti.
Peki; Lynne Stewart’ın suçu ne?
Omar Abdul Rahman’ın mesajlarını ve direktiflerini dışarı taşımak ve terör örgütlerine iletmek!
***
Yukarıdaki bilgi notunu, Liberal Demokrat Parti Genel Başkanı Cem Toker göndermiş...
Türkiye’deki terör örgütü elebaşısı da 10 yıldır cezaevinde...
Onun da avukatları var...
O avukatlar da tıpkı Lynne Stewart gibi, terör örgütü elebaşısının mesajlarını ve direktiflerini dışarı taşıyor ve terör örgütüne iletiyor...
Hatta; her görüşmeden sonra basın toplantısı düzenliyor...
Ama... Onlar hakkında soruşturma bile açılmıyor.
Böylece; çetebaşı, İmralı Cezaevi’ni “üs” olarak kullanıp, örgütünü istediği gibi yönetiyor!
***
Peki; Apo’nun avukatlarının yaptıkları, bizim yasalarımıza göre suç değil mi?
Elbette suç!
Türk Ceza Kanunu’nun 220’nci maddesinin 8’inci fıkrası aynen şöyle:
“Örgütün veya amacının propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.”
Ancak nedense Apo’nun avukatları söz konusu olunca, bu madde işletilmiyor!
***
Avukatların “aracılık” işine soyunmuş olmaları “avukatlık mesleği” açısından da etik değil...
Normalde bu tür aracılık yapan avukatlar hakkında, üyesi oldukları baroların “avukatlık göreviyle bağdaşmayan işler” suçundan soruşturma başlatması gerekiyor...
Suç sabit görülürse bu avukatlara önce uyarı, sonra da avukatlıktan geçici ya da sürekli men cezası verilebiliyor...
Ama; Apo’nun avukatları, baroların disiplin kurulları tarafından da görmezden geliniyor!
***
Yasalarımıza göre avukatlar hakkında kovuşturma açılabilmesi, Adalet Bakanlığı’nın izniyle mümkün oluyor...
Şimdi... Adalet Bakanı’na soruyorum:
Apo’nun avukatları hakkında bugüne kadar savcılardan kaç kovuşturma açma talebi geldi?
Bu taleplere ne yanıt verdiniz?
Eğer böyle bir talep gelmediyse; herkesin gözü önünde işlenen bu suçun cezasız kalmaması için ne yapılması gerekiyor?
GÜNÜN SORUSU
Soru; MHP’li Milletvekili Ali Uzunırmak’tan, En Büyük Devlet Büyüğü’ne:
Siz durmadan Sivas’ın doğusuna gidemeyen siyasetçilerden söz ediyorsunuz... Peki; Ankara’nın ortasında, Sıhhiye’de eylem yapan TEKEL işçilerinin yanına gidemeyen siyasetçiler kimler?
*****
Kurban skandalı ve bir bağış hikâyesi!
Kurban bağışı kesim ihalelerinde yolsuzluk yapıldığı iddiasıyla, 8 ilde başlatılan operasyonlarda 60’a yakın kişi gözaltına alındı.
Gözaltına alınanlar arasında THK, Mehmetçik Vakfı, LÖSEV, Deniz Feneri Derneği ve Ankara Et Borsası başkanları da bulunuyor.
En fazla kurban bağışı toplayan Kızılay ise “temiz...”
Bundan sadece sevinç duyarım...
Gelin görün ki; Kızılay’da da garip şeyler oluyor!
İşte; Bakırköylü okurum Şengün Hanım’ın yaşadığı akıl almaz olay:
***
“Bu Kurban Bayramı’nda, kurbanımı Kızılay’a bağışladım. Bayramdan önce telefon ederek bilgi aldım. Kurbanımın Kars’taki ve Van’daki Et-Balık Kurumu kombinalarından birinde kesileceğini, buralarda konserve edileceğini, daha sonra tarafımıza, kurbanımıza ait bir kiloluk konserve et ve kesim CD’si gönderileceğini söylediler. Etlerin diğer bölümünün ise yurt içindeki fakirlere dağıtılacağını bildirdiler.
Bayramın ikinci günü telefonuma kurbanımın Sudan’da kesildiğini bildiren bir mesaj geldi. Bu benim için bir ‘şok’tu. Telefon edip sordum; rastgele bazı kurbanların yurt dışında kesildiğini söylediler. Oysa ben kurbanımın ülkemde kesilmesi için vekalet vermiştim. Şu an kendimi kandırılmış gibi hissediyorum ve bir daha asla Kızılay’a bağışta bulunmayacağım...”
***
Kısacası... Şu “kurban” işi, daha çooookkk skandallara gebe!