GÜNGÖR MENGİ
Yeni partiler kuruluyor, yorulmuş ve eskimiş olanlar canlandırılıyor. Başbakan farkında mı?
Merkez sağdaki seçmeni eski evine çağırma hevesi nereden doğdu; soruyor mu?
Başbakan dün Bingöl’de önemli bir konuşma yaptı. Vatandaşların yaşam biçimi hak ve özgürlükleri için AKP iktidarını güvence saydıklarını savunurken kendilerinin de parti olarak bu “kutsal emanetin bilincinde” olduklarını söyledi.
Başbakan’ın demokrasiyi kutsal emanet sayması iyi bir şey ama bilincinde oldukları gerçek değildir. Parti kusurunu görmelidir.
Aksi halde özeleştiri yoluyla kendini düzeltme imkânını kaybedecektir.
AKP’nin hiç olumlu icraatı olmadı mı?
Oldu ama toplumun büyük bir kesimi o arada hep laik rejimin kaybedileceği tedirginliği içinde yaşadı.
İktidar kadrosunun türban takıntısı Türkiye’nin görüntüsünü değiştirmiş, bir çok ortadoğu ülkesinin daha doğusuna savurmuştur. Bu inadın içerdiği ve dayattığı hayat tarzı, belediyeler eliyle yaygınlaştırılmaktadır.
Başbakan dün aksini söyledi ama AKP’nin altı yıldır yürüttüğü kadrolaşma ayrımcı siyasetin en tehlikeli, en acımasız yöntemi değil midir?
Devlet mi kuruyorsun?
Kadrolaşmanın ırkçı, bölgeci bir niteliği yok ama dini inanç boyutunda, hatta tarikat ve cemaat ayrıntısında hedefler gözettiğini kimse inkâr edemez.
Başbakan güven duygusu ile temellenmiş bir istikrarı gerçekten kurmak istiyorsa azınlıklar için yaptığı özeleştiriyi ve vurduğu “faşizan davranış” damgasını, altı yıldır yürüttükleri İslâmi kadrolaşma için de cesaretle tekrarlamak zorundadır.
Bu eylemler “kutsal emanet”e tecavüzün zararlarını vermiştir. Yolsuzluk, işsizlik ve terör gibi başka faktörlerin eklenmesi kadrolaşma yoluyla devletin dönüştürülmesinden doğan korkuların etkisini arttıracaktır.
Geçen gün DP lideri Cindoruk yerinde bir teşhis eşliğinde iktidara çok doğru bir uyarıda bulundu.
Tayyip Erdoğan’a seslenerek “Siz hükümet kurmaya hak kazandınız; yeni devlet kurmaya değil” dedi.
Başbakan’ın demokrasiye tahammülsüz tutumu hem toplumu germekte, hem de siyasi ilişkileri uzlaşmadan uzak, güvensiz bir zemine sürükmektedir.
AKP’nin ilk harfi adalet!
İktidarın devasız saplantılarından biri de şeffaflıktan nefret etmesidir. Bu durum devamlı yolsuzluk şüpheleri üretmekte partiyi kirletmektedir.
Mesela Deniz Feneri’ni yargılayan Alman mahkemesinin kararından sonra Zahid Akman’ın RTÜK Başkanı koltuğunda oturmasına katlanabilen bir iktidarın temizliğine kimse inanamaz.
Pek çok kimse Zahid Akman’ın iktidarı rehin aldığından şüphe ediyor.
Abdüllatif Şener AKP’nin kurucusu ve ilk hükümetlerinin Başbakan Yardımcısıdır.
Gözü önünde işlenen günahlara ortak olmak istemediği için koltuğu bırakmış ve başka parti kurmuştur.
Geçen gün “AKP ile Deniz Feneri arasında bir ilişki var mı?” diye soran Mustafa Mutlu’ya şunu demiştir:
“Fakir fukara için toplanan paraların yerine ulaşmaması en büyük günahtır. İsmi geçen bazı şahıslarla Başbakan başta olmak üzere bazı arkadaşların çok yakın ilişki içinde olduklarını biliyorum..”
Abdüllatif Şener bir haftadan beri Başsavcı iddianamesi olacak şeyler söylüyor özelleştirmeler konusunda ama iktidardan çıt çıkmıyor.
AKP’nin iyi bir temizliğe ihtiyacı var.