Önce bir tespit... TESEV'in Güvenlik Almanağı'ndan... "TSK'nın Ankara'da 3 (Sıhhiye, Merkez, Gazi), İstanbul'da 8 (Aksaray, Fenerbahçe, Harbiye, Kalender, Kasımpaşa, Maslak, Sarıyer ve Selimiye) ve İzmir'de 1 orduevi bulunmaktadır. Toplam orduevi sayısının 43 olduğu sanılmaktadır. Aynı zamanda Bodrum, Antalya gibi turistik bölgelerde TSK'ya ait sosyal tesisler mevcuttur.
Bu tesislerin en önemli özelliği, zorunlu askerliğini yapan personelin bu tesislerde çalıştırılması sayesinde, hizmet sektörünün en önemli kalemi olan personel giderlerinden yapılan tasarruftur.
Bu tasarrufun sonucunda TSK personeli bu tesislerden ve içindeki hizmetlerden oldukça ucuz bir fiyata yararlanabilmektedir. Ucuz fiyatlardan sunulan hizmetler TSK personelinin harcamalarını oldukça düşürse de, toplumun geneli açısından bakıldığında zorunlu askerlik ve diğer yollarla TSK'ya aktarılan ayni gelir anlamına gelmektedir..."
Tespit doğru ve vahim...
Askeri yapıya ilişkin bu tür tespitlerin yapılmasına, bu tür soruların sorulmasına pek alışık değiliz...
Askerin siyasi işlevleri, darbeler, sıkıyönetimler, Emasya'lar derken bunlara ne sıra geldi ne de bunları dile getirecek zeminler oluştu...
Oral Çalışlar gündeme getirdiği, Hasan Cemal'in ve benim altını çizdiğimiz, çeşitli gazetelerde yer bulan bir subay mektubu hakkında ne ilgili kurumdan ne ilgili bakanlıktan ses çıkmadı...
Mektup şöyleydi:
'Türkiye'de yaklaşık 185 bin er, tamamen posta, kuaför, berber, görevli gibi isimler adı altında sadece ordudaki subaylara ve ailelerine hizmet veriyor. Ayrıca 32 bin asker de koruma adı altında yine kişilere hizmet veriyor. 14 bin asker de lojmanlara hizmet veriyor. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kendini milletin bağrında gibi gösterip, milletten uzakta, sivillerden tam bağımsız kendi lojmanı, kendi mahkemesi, kendi hastanesi ve kendi hegemonyası içinde bulunması ve bütün bunları disiplin gerekçesiyle kamufle etmeye çalışması gerçekten çok üzücü ve düşündürücüdür.
Askerlikle bir ilgisi olmayan hizmetlerde çalışan asker sayısı, yukarıdaki rakamları topladığımız zaman 231 bin ediyor. Örneğin, Alman ordusunun şu anki toplam personel sayısı 247.000, İtalya'nın 195.000, İngiltere'nin 173.000.
Avrupa'daki büyük orduların çoğunun toplam personel sayısı, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde 'angarya sektörü'nde çalıştırılan personel sayısından daha az..."
Tespit doğru ve vahim...
Bu yapıya ilişkin sivil sorular arttıkça, tepkiler çoğaldıkça Türkiye hem sivilleşme hem demokrasi yolundaki ilerleyişinde hız kazanacaktır.
Ama açıktır ki ordunun siyasi işleviyle yapısı arasında temel bağlar bulunur...
Zorunlu askerlik ilkesine dayanan devasa ordular ideolojik ordulardır...
İdeolojik orduların ana işlevleri dış tehdit kadar, içe yönelik tehdit algılaması üzerine kuruludur.
Şöyle söyleyelim:
Dev görünümlü, ezici çoğunluğunu bizlerin, zorunlu askerlik hizmeti yapanların oluşturduğu bir ordu, toplumdaki asker-millet imajının da, militarist duyuların da önemli gıdalarından birisidir.
O zaman askerlik tartışması sadece sivil bir tartışma değil, aynı zamanda siyasi bir tartışmadır...
Sadece bir ilke sorunu değil, bir insan hakkı sorununa işaret etmektedir...
Ve ülkenin sivilleşme sürecinde er ya da geç gelip işin merkezine oturacaktır... 16 EKİM 2010