Zanlı Karahasan'ın 'Para önemli değil, avukatlığımı üstlen' teklifinde bile bulunduğunu kaydeden Namalan, 'Toplumda infial var. Ufuk Namalan'ın vicdanı bu şahısların müdafisi olmaya engel' diye konuştu. Yakınlarından tepki aldığını da kaydeden Namalan, zanlıların cinayetlerin suçunu birbirlerinin üstüne attığını ve her ikisinin de diğeri cinayetleri işlerken 'müteessir' olduklarını söylediğini kaydetti. Zanlılar, öldürdükleri şahıstan aldıkları kazağı da paylaşamamış ve cinayetleri işlemediklerine delil olduğunu iddia etmiş. Çeşitli illerde 1 hafta içinde 7 kişiyi öldürdükleri iddiasıyla Ankara'da Jandarma tarafından yakalanan Mehmet Karahasan ve Yiğit Bekçe'nin ilk sorgulanmalarına katılan ve ilk duruşmada Karahasan'ın avukatlığını üstlenen Ufuk Namalan, zanlıların sorgulamada neler söylediğini anlattı. Zanlıların Gölbaşı Jandarma Komutanlığı'ndaki ilk sorgulamalarına baronun görevlendirmesi ile katıldığını söyleyen avukat Namalan, 'Vicdanım bu şahısların müdafisi olmaya elvermiyor' diye diye konuştu. Uyuşturucu Madde Kullanırken Tanışmışlar
Avukat Namalan, zanlıların sorgulama esnasındaki durumlarına ilişkin şunları anlattı: 'Yiğit Bekçe hazırdı, tedirginlik gözlemedim. Mehmet Karahasan'ın yanına gittim, omzuna elimi koydum. 'Koçum nasılsın? Sigara içer misin, dedim. Sigarayı kendim yaktım, verdim. 'Avukatın benim. Karnın aç mı?' dedim. '5 gündür yemek yemedim' dedi. Sonra çay söyledik. Şekerlerini atmayı unuttular. Yukarı doğru garip garip baktı. Kendine geliyordu. '3 günde neler yaşadın' dedim. '3 günde çok şeyler yaşadım' dedi.
'İnsanın başına her şey gelebilir. Sakin olmakta fayda var' dedim. 'Burada sana psikolojik basık var mı' dedim, 'Kesinlikle yok' dedi. Sadece resmi kıyafetleri görünce psikolojik etkilenme oluyormuş. Konuştukça bana ısındı. Sonra ifade odasına geçtik. Yanıma oturdu. İki kere bana sarıldı. Ağlamaya başladı. Önce tarihleri hatırlamaya çalıştı. 4-5 saatte bunun ifadesini aldık. Bu şahıs madde alıyor.
Ayın 11'inde işten çıkmış. Bir arkadaş vasıtasıyla madde alma esnasında Yiğit Bekçe ile tanışmış. 20 günlük arkadaşlığın ardından ilk olay da Yiğit Bekçe'nin kendisini vuran adamı vurduğu olayla başlıyor. Karahasan işten çıkarılma tazminatını aldıktan sonra, araba kiralıyorlar. '1 gün gezelim' diyorlar. Bursa'nın Kambur Mahallesi'nden hap ve esrar alıyorlar. Sonra bu araçla geziyorlar. Trafik çevirmesinde Karahasan, ehliyeti veriyor. Yola devam ediyorlar. Bu arada kaza yapıyorlar.
Yolda Değiştirdiği Silahı Gitar Kutusunun İçinde Saklamış
'Daha sonra Yiğit evinden gitar kutusu alıp getiriyor. Yiğit'in şoförlüğü yok. Kaza yaptıkları aracın kiralama süresini 3 gün uzatıyorlar. Mehmet bakıyor, gitar kutusunun içinde bir silah. Daha sonra Yiğit, Gemlik Balıkpazarı'na gidelim diyor.
Daha sonra Yiğit, kendisini vuran adamı orada vuruyor, ama Mehmet'in haberi yok. Yiğit kendisi de dedi Mehmet'in haberinin olmadığını. Olay burada başlıyor. Yiğit, 'Ben bunu vurdum, can güvenliğimiz için gidebileceğimiz bir yer var mı' diyor. Daha sonra Mehmet'in arkadaşı Aykut Okumuş'a gidiyorlar. Burada kaza yaptık diye aracı değiştiriyorlar. Aykut Okumuş, Yiğit Bekçe'deki kısa tüfeği görüyor. Diyor ki, 'Benim tüfeğim uzun. Bununla değişelim, gerekirse üstüne para vereyim' diyor ve yola çıkıyorlar.'
Suçu Birbirlerine Atmışlar
Avukat Ufuk Namalan, ilk sorgulamayı anlatmaya şöyle devam etti:
'Yiğit Bekçe, 'Mersin'de bir arkadaşım var' dedi. 'Ben araba sürmeyi bilmem. Oradaki cinayetleri o işledi' derken, Mehmet de 'Lokumcuya girdi. Lokumcuyu öldürdü. Sonra beni rehin aldı. Seni de öldürürüm, benim cinayetlerim var' dedi. Bütün cinayetleri kendisi işledi. Hatta Mersin'den Gölbaşı'ndan giderken arabanın sağ tarafını sürekli vurdum ki O'na zarar vereyim, atıp kendimi kurtarayım. Kaza yapayım diye. Arabanın sağ tarafını vurdum' dedi.
Daha sonra arabayı yakmışlar. Mehmet, Gölbaşı'na geldiklerinde 'Yiğit, bu cinayeti de sen işleyeceksin dedi ve bu cinayeti bana işletti. Oradaki iki kişiyi öldürttü' diyor. Kızılcahamam'a giderken arabayı bizzat kendisi (Mehmet) şarampole yuvarlamış. O arabayı da yakmışlar. Yiğit diyor ki, 'Ben kendi hasmımı vurdum, diğer cinayetlerle ilgim yok.' Mehmet de diyor ki, 'Benim bilgim yok. Kendi hasmını vurdu. Beni sakla dedi ve beni rehin aldı' diyor. Oradan sonrası menfaat çatışması. Birbirlerine suç isnat ediyorlar'
Bu Şahısların Müdafii Olmaya Vicdanım Elvermiyor
Karahasan ve Bekçe'nin 4-5 saat süreyle ifadelerini aldıklarını belirten Namalan, Yiğit Bekçe'nin ifade vermeye Karahasan'a göre daha hazır şekilde geldiğini belirtti.
Namalan, Yiğit'in psikolojik savunma olarak 'Benim babamı köyünde birisi vurdu. 30-40 kilometre ötede benim babamı öldüren adam varken, ben niye gidip De diğer adamları öldüreyim, gider onu öldürürdüm. Tamam, ben kendi hasmımı vurdum. Beni sakla dedim. Ama ondan sonraki cinayetleri o gerçekleştirdi' dediğini kaydetti.
Yiğit'in olayların kronolojik sıralamasını kuramadığını belirten Namalan, 'Mehmet, psikolojik olarak olaylardan çok fazla etkilenmişti. Biz oradaki ifadeleri aldıktan sonra aralarında suç isnadı olduğu için ben Mehmet'in müdafii olarak göreve devam ettim. Baroya 'Yiğit'in müdafiliğinden çekiliyorum' dedim.
Mehmet bana 'Abi lütfen, ekonomik boyutu önemli değil. Senin paranı vereceğiz. Cezaevine mutlaka gel, bayramdan sonra. Sana vekalet vermek istiyorum' dedi. Mehmet'e 'Gelince görüşürüz' dedim. Avukatlığını kabul etmeyeceğimi o an söyleyemedim. Ben müdafiliğinden çekileceğimi kafamda kurdum ama o an söyleyemedim. Mehmet'in müdafiliğini yapmayacağım. Ağır cezadaki müdafiliğime devam etmeyeceğim. Olayın toplumdaki vahametinden dolayı vicdanım buna müsait değil.
Burada, hukukçuluğumdan çok vicdanım buna izin vermedi. Avukat Ufuk Namalan'ın bu hadisede bu şahısların müdafiliğini yapmaya gücü, kafası ve beyni elverişli değil. Ufuk Namalan'ın vicdanı, bu şahısların müdafii olmaya engel. Konuştuğum arkadaşlarım 'biz de yapamayız' dediler. Belki ben korkağımdır, hazır değilimdir. Konuştuğum arkadaşlarım, 'Hepsi yapılmalıdır ama biz yapamayız' dediler. Savunmasını yapmak zor bir olay. 'Biz yapamayız' dediler ama yapılması gerektiğini de söylediler' diye konuştu.
Mutlaka birilerinin bu iki zanlıyı savunacağına da inandığını dile getiren Namalan, çevresinden de baskı aldığını söyledi.
Namalan, 'Çevremden tepkiler aldım. 200'e yakın telefon aldım. Dışarıdaki insanlar 'Canileri mi savunacaksın? Sen öyle bir insan mısın? Sen öyle mi yapacaksın?' gibi 'Canilerin suçuna ortak olmak' gibi tepkiler verdiler. Ancak ben o tepkilere katılmadım. Kendi eşim de bu tepkiyi verdi. Buradaki sorguda bile çekilmemi söylediler' dedi.
Maktullerin yakınlarının ise, zanlıların yeterli ceza alacağına inanmadığını kaydeden Namalan, 'İnanmıyorlar, 'böyle bir af çıkar bunlar dışarıda kalır' diyorlar. 'Bir Rahşan affı daha gelir, bunlar yine çıkar.' Hepsinin yakınları bana orda onu diyor. 'Bir Rahşan daha gelir bunlar çıkar' diyorlar. Tabi bu şekilde yaklaşmak olaya, bizce netice vermez. Rahşan Ecevit, böyle bir affı bu şekilde neticeler olsun diye çıkarmamıştır. Topluma faydası olsun diye çıkardı, ama farklı neticeler vermiştir' dedi.
Hırka Tartışması
Zanlıların, sorgulama esnasında şaşırtıcı duygular ortaya koyduğunu vurgulayan Namalan, 'Biri, 'O şahıslar vurulurken çok müteessir oldum' diyor. Diğeri de 'O cinayeti işlerken çok müteessir oldum, çok gençtiler, çok müteessir oldum' diyordu.
Diğeri de aynısını söylüyordu. 'O, onu vururken niye vurduğunu anlayamadım, çok rahatsız oldum, müteessir oldum, rahatsız oldum' diyor. Bu şekilde duyguları, yani' dedi.
Zanlıların öldürdükleri bir kişiden aldıkları hırka konusunda da tartıştığını belirten Namalan, tartışmayı 'Üşümüşler galiba; öldürdükleri kişinin hırkasını almışlar. Hırka paylaşılamadı bir şekilde orada. Hırka Mehmet'in üzerindeydi. Yiğit dedi ki, 'Efendim öldürdüğü adamın hırkası var üzerinde, ben nasıl öldürebilirim'.
Mehmet ise dedi ki, 'O öldürdüğünde hırka O'nun üzerindeydi, ben jandarmada aldım.' şeklinde anlattı.