40'ıncu yılını kutlayan Türkiye Sanayi ve İş Adamları Derneği (TÜSİAD), üç ay sonra düzenlenecek seçimler sonrasında temel hak ve özgürlüklere daha fazla saygı duyulan, daha demokratik bir Türkiye istiyor.
İstanbul'da, Yüksek İstişare Konseyi Toplantısını gerçekleştiren TÜSİAD, Japonya'da yaşanan deprem felaketiyle Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da patlak veren isyanların, küresel ekonomik büyümeye etki edeceğini, Türkiye'nin de bu durumdan olumsuz etkileneceğine dikkat çekti.
Toplantının açılış konuşmasını yapan TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) Başkanı Erkut Yücaoğlu’ndan sonra kürsüye TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner çıktı.
Boyner, TÜSİAD 40'ıncı yılını kutlarken Türkiye'nin 40 yıl öncesinde olduğu gibi çözemediği temel sorunlarını olduğuna dikkat çekti.
Boyner, Bütün dünya Japonya ve Ortadoğu'daki gelişmelere odaklanırken Türkiye'de de can sıkıcı gelişmeler olduğuna ve ülkenin son dönemde Avrupa Birliği üyelik sürecinden uzaklaştığına dikkat çekti.
DEMOKRASİ İÇİN HAYIRLI DEĞİL
Boyner, son günlerde Türkiye’nin gündemini meşgul eden gazeteci tutuklanmalarıyla ilgili de önemli mesajlar verdi. TÜSİAD Başkanı, “İletişim özgürlüğünün fütursuzca ayaklar altına alınması, nefret söyleminin yaygınlaşması karşısında sergilenen duyarsızlık, kadınlara yönelik şiddet söz konusu olduğunda gördüğümüz vurdumduymazlık demokrasimiz açısından hayırlı gelişmeler değildir. Görünürdeki suçları mesleklerini icra etmek olan ve bu uğurda bir hayli risk de üstlenen gazetecilerin neyle suçlandıklarını bilmeden tutuklanmaları, tutuklama işleminin giderek cezanın bir parçası haline gelmesi vicdanları rahatsız etmektedir” dedi.
YÜCAOĞLU: BÜYÜMEDE YAVAŞLAMA KAÇINILMAZ
Yücaoğlu ise Türkiye'nin son dönemde makro ekonomik gelişmelerden çok etkilenmeyen bir ülke olmasına rağmen yaşanan sıkıntılardan dolayı büyümede bir yavaşlama beklemenin kaçınılmaz olduğunu söyledi.
Yücaoğlu, Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası'nın (TCMB) halihazırda sıcak para akışını önlemek için aldığı önlemlerin yabancı yatırımcıları kaçırsa da; Türkiye'nin kendi içindeki ekonomik sorunlarını önleyemediğin görüldüğünü söyledi ve sözlerini şöyle devam ettirdi:
"Her ne kadar sıcak para akışı engellenmiş olsa da, ülkenin çözmesi gereken iki ekonomik sorun var. Bunlardan ilki cari açık diğeri ise istihdam yaratma sorunu. Küresel ekonomide yaşanan gelişmelerden dolayı, cari açığın gayri safi yurtiçi hasılaya oranında bir düzelme beklemiyoruz" dedi. Merkez Bankası'nın önümüzdeki dönemde faizleri yükseltmesini beklediklerini söyleyen Yücaoğlu, Türkiye'nin istihdam sorununa da dikkat çekti ve çözüm olarak özel sektör, devlet ve düzenleyici kurumların birlikte hareket ettiği bir sistemin oluşması gerektiğini söyledi.Bu bağlamda vergi teşviklerinin gerçekleştirilebileceğini ifade eden Yücaoğlu, kadın ve gençleri istihdam eden şirketlere uygulanan vergi teşviklerinin kapsamının genişletilebileceğine dikkat çekti.
SEÇİM ÖNCESİNDE GEREKENLER YAPILMADI
Yücaoğlu, 10 yıl öncesinde demokratikleşme adına yapılması gereken önemli reformlar olduğunu ancak bugün bunların birçoğunun gerçekleşmediğini gördüklerini söyledi.Yüksek seçim barajının, seçmenlerin kararlarını etkilediğini belirten Yücaoğlu, dokunulmazlıkların kaldırılması, ifade özgürlüğü, adil yargılama gibi konularda ciddi yetersizliklerin olduğunu söyledi.
ÖNCELİĞİ ANAYASA OLACAK
Yücaoğlu ve Boyner, üç ay sonra yapılacak seçimlerden sonra yeni yazılacak anayasanın temel öncelikleri olduğunu vurguladı. Yeni anayasada hak ve özgürlükler konusunda atılacak adımların, TÜSİAD'ın ana gündem konusu da belirtti.
TÜSİAD, demokrasi açığı bulunmayan bireye odaklı, çoğulcu ve parlamenter sistemi amaçlayan bir anayasa istiyor.
CEM BOYNER'DEN İLGİNÇ ÇIKIŞ
TÜSİAD'ın eski başkanlarından Cem Boyner, raporun açıklandığı toplantıda ilginç bir çıkışta bulundu. Cem Boyner, TÜSİAD'ın yeni anayasada insan haklarına dayanan devlet ilkesinin özellikle vurgulanması gerektiğini ve bu bağlamda anayasanın devlet temelli değil insan ve birey temelli düzenlenmesi gerektiği çağrısına dikkat çektikten sonra, bu yöndeki önerilerinin kendi içinde çok önemli bir teste tabi tutulacağını belirtti.
TÜSİAD'ın anayasa önerilerinin oldukça başarılı bir şekilde hazırlandığını belirttikten sonra, şöyle devam etti:
"Çok önemli bir test var, kendimize sormamız gereken. Hem bu salonda hissediyorum, hem de yarın açıkladıktan sonra kamuoyuna bunun rezonansları çok net hissedilir. 'Evrensel doğrular, ilkeler tamam da hocam, bunlar bize uyar mı?' Türkiye'den duyulacak ses budur. 'Dört yanımız düşmanlarla çevrili, Türkiye'nin gerçeklerine uymaz. Türkiye'nin gerçeklerine uyması için bunları biraz tıraşlayalım. Öyle özgürlükler filan, bunlar bizi bozar'. Alınacak reaksiyon budur. Bilmiyor değilsiniz, ama bunu sert bir şekilde söylemek istiyorum: Bu kadar özgürlük bizi böler.
İki tane örnek vermek istiyorum. İngilizce, Almanca, Fransızca, İtalyanca kendi dillerinde eğitim veren okullar var, ama Kürtlere yok. Kim onlar? Kendi vatandaşın. Niye vermem ki? Bölerler, bölünür Türkiye. Ya bu kafayla gidecek Türkiye, ya hocalarımızın yaptığı bu çalışmayı kendimize uyduracağız, abuk sabuk alaturka bir hale getirileceğiz, o zaman tamamen boşu boşuna çalışmış olacaksınız. Ya da bu ilkelere sıkı sıkı sarılacağız.”
TEMSİL OLMADAN VERGİLENDİRME
Amerika'nın, İngiltere'ye karşı verdiği bağımsızlık savaşının altında, taxation without representation (temsil olmadan vergilendirme) diye çok önemli bir prensip olduğunu belirten Boyner, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bütün Türkiye'nin vatandaşlarından, Aleviler dahil topladığınız vergileri, Sünnilere hizmet vermek için Diyanet İşleri vasıtasıyla dağıtıyorsunuz. Bu, taxation without representationdur. Ülkenin varoluş nedenine aykırıdır. Vergi veriyorsan hakkından da istifade edersin. Benden topladığın vergileri bir başkasına harcayamazsın. Bunlar ilkesel duruşlardır. Bu ilkesel duruşlarda sizler nerede duracağınızı çok dikkatli düşünmek zorundasınız. Gece yastığa başınızı koyduğunuzda, bu gece yarın, tarafınızı belli etmek zorundasınız.
"Çok zor bir testi söylemek istiyorum. İnsanlarımızın özgürlüğü, onuru, hakları ülkenin bölünmesinden daha önemlidir, devletin kendisinden daha önemlidir. Devlet insanları mutlu etmek için vardır. Anayasa da aramızdaki bir sözleşmedir. Beğendiğin ülkenin sözleşmesine girersin, beğenmediğine gitmezsin, böyle bir hakkın var. Bunun için yapıyorsun bu sözleşmeyi, devlet devam etsin diye yapmazsın. Devlet beni korusun, beni eğitsin, düşmanlarıma karşı korusun, geleceğimi garanti altına alsın diye yaşarsın bu ülkede...
"Tekrar ediyorum: 'Türkiye'nin insanlarının mutluluğu, onuru, haysiyeti -bir kısmının değil tümünün birer birer- bu ülkenin bölünmesinden daha önemlidir' diyebiliyorsanız, doğru yoldayız, bu işin sonunda güzel bir şey çıkar. Eğer, 'yok hayır bu bize fazla gelir diyorsanız' Sayın Başkan tavsiyem, bu işi kısa yoldan kesin altından kalkamazsınız"23 MART 2011/HÜRRİYET