Demokraside vardığımız son nokta: Yardımcısı Başbakan’ı tekzip etti...
MUSTAFA MUTLU
Bu hükümetteki “uyum”a bayılıyorum... Daha iki hafta önce televizyonlarda yayınlanan “Ulusa Sesleniş” programında ne demişti Başbakan:
“Tahminimiz odur ki; ekonomik kriz şu an itibariyle tepe noktasına ulaşmış ve inişe geçmiş durumdadır.”
22 Mayıs günü de Ford Otosan’ın Gölcük’teki fabrikasında düzenlenen törende tarih vermişti:
“Kriz, yıl sonunda yerini normalleşmeye bırakacak...”
Ne kadar umutlanmıştık, bu sözlerle!
Borsa fırlamış, dolar çakılmıştı...
Meğer “iyi polis”i oynuyormuş Başbakan!
“Kötü polis”lik görevini ise, yardımcısı ve ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan üstlenmiş...
Babacan dün NTV’ye çıkıp, öyle sözler söyledi ki; kulaklarıma inanamadım!
Konuşması boyunca Başbakan’ı tekzip edip durdu, Başbakan Yardımcısı:
“En kötüyü gördük demek için erken” dedi...
“Ekonomimiz bu yıl, öngördüğümüz daralma olan yüzde 3.6’dan daha fazla daralacak” dedi.
“İşsizlikte eski oranlara dönmek zaman alacak” dedi.
Dedi oğlu dedi!
O “derken” ben sadece, “Bu konuşmadan sonra acaba Başbakan ne diyecek” diyebildim!
Çıkıp kendi yardımcısını da “edepsizlik yapmak” la suçlayacak mı acaba?
“Ağanın sözü üzerine söz söylenmez, öğrenemedin mi” diye soracak mı?
“Beni rezil ettin, şimdi milletin karşısına nasıl çıkacağım” diye isyan edecek mi?
***
Bunların hiçbiri olmayacak!
Çünkü dedim ya:
Biri iyi, diğeri kötü polisi oynuyor!
Biri okumayan, yazmayan, kendisine körü körüne hayranlık besleyen seçmen kitlesine sesleniyor; diğeri ekonomiyi Başbakan’dan ve hükümetteki birçok bakandan çok daha iyi bilen iş adamlarına, yatırımcılara, yöneticilere, borsa oyuncularına!
Bu yüzden; hiçbir sakınca görmeden, sanki iki farklı ülkenin başbakanı ve başbakan yardımcısıymış gibi çıkıp, birbirlerini tekzip eden demeçler verebiliyorlar...
Utanmıyorlar, sıkılmıyorlar, çekinmiyorlar!
Biliyorlar ki; bu çelişkiyi fark edebilecek kapasitede olanlar, zaten kendi seçmenleri değil, kafalarına göre takılıyorlar...
***
İşte bu yüzden, ben bu hükümetteki “uyum”a bayılıyorum.
Böylesine “ayrı tellerden çalıp, aynı şarkıyı söylemek” her babayiğidin yapacağı iş değildir!
Helal olsun onlara!
(*) “Bu hükümet hiç mi iyi bir şey yapmıyor, her yazında eleştirip duruyorsun” diyen AKP’li okurlar... Alın işte; iktidara “Helal olsun” bile dedim, övdüm... Oldu mu?
*****
BRAVO!
İDO’nun halkoyuyla seçtiği yeni şehir hatları vapurları sefere başladı.
Düşüncemi tek kelimeyle özetleyeyim:
Mükemmel!
Başta İDO yönetimi olmak üzere, emeği geçen herkesi yürekten kutluyorum.
Sıra, bu vapurların sayısını hızla artırarak, İstanbul’un trafik sorununu azaltmaya geldi...
Bunu da yaparlarsa, alkışın en büyüğünü hak edecekler!
*****
GÜNÜN SORUSU
Hürriyet’in esrarengiz yazarı Ahmet Arsan, bir gün dönerse diye Fethullah Gülen için İstanbul’da görkemli bir yalı alındığını, şu anda tadilat çalışmalarının sürdüğünü yazdı.
Yalı az kaçmış; neden iktidardan bir saray istemediler?
*****
Mezuniyet mevlidi modası!
Yine bir eğitim yıl sonuna geldik ya; “mezuniyet” sektöründe patlama yaşanıyor!
“Mezuniyet kıyafeti” satan dükkânlar para basıyor... “Mezuniyet almanakları”, “mezuniyet rozetleri”, “mezuniyet fotoğrafları”, “mezuniyet baloları”, “mezuniyet gezileri”; krizdeki ekonomiye can simidi hizmeti görüyor!
Bu “mezuniyet sektörü” nün yeni bir “esnafı” daha var:
Din adamları!
Çünkü yakın tarihe kadar sadece imam hatip liseleriyle ilahiyat fakültelerinde düzenlenen “mezuniyet mevlidi”, ilköğretim okullarına kadar yayılmış.
Sesi güzel hafızların randevu defterlerinde yer kalmamış. Eeee; onlar da bu “ekstra”ların karşılığını alıyorlarmış elbette...
***
Mevlit, peygamberimiz Hazret-i Muhammed’in doğumunu, hayatanı anlatan bir mesnevi...
Eğitim hayatını başarıyla tamamlayan bir gencin şükretmesine, duayla sevincini belirtmesine hiçbir diyeceğim yok...
Ama, “Laik eğitim bu mu” diye sorarsanız; elbette değil!
Öyle değil mi Sayın Milli Eğitim Bakanı?