AYDIN AYAYDIN/VATAN
HSYK’ya Yargıtay’ca 3 asil ve 3 yedek, Danıştay’ca 2 asil ve 2 yedek üye seçilmesi gerekiyor. Seçim takvimi ilan edilmiş olmasına rağmen, dün akşam saatlerine kadar Yargıtay’dan henüz aday çıkmamıştı. Danıştay’dan seçilecek üyelikleri için ise sadece Danıştay 12. Daire üyesi Zeynep Kavlak adaylık için resmen başvurmuş durumda. Ancak burada da aday sayısı 4 olmayıncaya kadar Anayasa’nın 30 gün içinde öngördüğü seçimler yapılamayacak.
Peki ne oldu da daha önce Yargıtay ve Danıştay’dan HSYK’ya üye olmak için kıyasıya bir yarış yaşanırken, bu kez bırakın yarışı, aday bile bulunamıyor? Sebebi gayet basit. Yargıtay ve Danıştay’dan HSYK’ya gelecek üyeler, Anayasa’nın teminat altına aldığı özlük hakları Anayasa’ya aykırı olarak güvenceden yoksun bırakılmaktadır. Bu üyelerin HSYK’daki görevleri sona erince de boşalacak ilk kadroya kadar bir anlamda ‘Merkez Valiliği’ni andıracak Yargıtay ve Danıştay üyesi olacak. Elbette tek neden bu değil. HSYK için seçilecek Yargıtay ve özellikle Danıştay üyeleri bugün değil, 2 yıl sonra bu göreve başlayabilecek. İki yıla kadar Türkiye’de neler olur neler. Bir de HSYK üyeliği, eskiden olduğu gibi özerk bir yapı değil, tamamen Adalet Bakanı ve müsteşarının güdümünde bir yapı oluşacak. Bu yapıda yüksek yargı mensubu olarak görev yapmak kazanılmış haklardan geri dönmüş olmak demektir.
Müsteşara göre kanun taslağı
Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı yeni HSYK Kanun Taslağı’nı inceledikçe hayretler içinde kalıyorum. Sözde Adalet Bakanlığı’ndan sıyrılıp daha bağımsız bir yapıya kavuşacak HSYK’da her kapı bakan veya müsteşara çıkıyor.
Yeni düzenlemede; müsteşarın toplantıya katılmadığı hallerde yerine kendisinin yetki verdiği birinin katılması öngörülmekte. Diğer 21 üyenin hiçbirisinin katılmadığı hallerde yerlerine birinin katılması öngörülmezken, nedense doğal üye müsteşar için Anayasa’da öngörülmemiş olmasına rağmen, Anayasaya aykırı olarak ayrıcalıklı bir düzenleme ile müsteşar, hakim ve savcıların tayin ile yetkilerini karara bağlayacak 1. Daire toplantılarına katılmadığı hallerde, yerine kendisinin uygun göreceği bir yardımcısı katılacak. Eskiden böyleydi ama o zaman müsteşar toplantıya katılmaz ise kurul toplanamıyordu. Oysa şimdi müsteşar katılsa da katılmasa da toplantı yapılıp karar alabiliyor.
Müsteşar için öngörülen ayrıcalıklar bununla sınırlı değil. Sadece kurul üyesi olarak müsteşarın mali ve özlük haklarında da ayrıcalıklar getiriliyor. Kurulun seçilmiş tüm üyeleri bir tarafa, müsteşar bir tarafa ayrı düzenlemeler içeriyor. Müsteşar tazminat hakkı yönünden kurulun seçimle gelen üyelerine eşitleniyor, özlük hakları bakımından HSYK hükümlerine tabi tutuluyor. Bir garabette şöyle: Sadece müsteşar için “başkan dışındaki kurul üyeleri” ibaresi kullanılırken diğer üyeler için de “kurulun seçimle gelen üyeleri” ibaresine yer verilerek üyelerin hukuki durumları arasındaki farklılık yaratan bu duruma bakanlık nasıl bir gerekçe açıklar merak ediyorum?
Üyelerin hukuki durumları ve özlük işlerini düzenleyen 34. madde tam bir garabet örneğidir. 1. fıkrada müsteşarın mevcut aylık ödenek ve ek görevleri ile ilgili durumu bozmamak için bu fıkra kapsamına almamakta; kurul üyelerinin aylıklarına ek olarak verilecek olan tazminatı müsteşara ödemek için ise 2. fıkra kapsamını “başkan dışındaki kurul üyeleri” olarak tanımlıyor. 4. fıkrada kapsamına yine müsteşarı almamakta, böylece yalnızca tazminat yönünden farklı uygulama getiriyor. Özlük işlemleri ile ilgili düzenlenecek yönetmelik kapsamına da almıyor. Çarpık önemli bir başka husus da; kurulun seçimle gelen üyelerinin özlük işlemlerine ilişkin hükümlerin genel kurulca yapılacak yönetmelikle düzenlenmesine imkan veren düzenlemedir. Bu hüküm Anayasa’nın 128. maddesine açıkça ayırılık teşkil ediyor.
Görüyorsunuz, HSYK Kanunu adeta müsteşara özgü düzenleme içeriyor. Bari bu kanunun adını HSYK değil, Adalet Bakanlığı Müsteşarı’na verilmesi gereken hakları düzenleyen kanun koysunlar.7 EKİM 2010