ANALİZ
CAN ATAKLI
Birkaç gündür Egemen Bağış’ın yakın ilgi gösterdiği bazı gazeteci ve yazarlar U2 konserinde bakanın adının söylenmesinden sonra doğan protestolara nasıl üzüldüklerini yazıyorlar.
Bu dostlarımızın, bir bakanla arkadaş olmaları, her yere davet edilmeleri ve sürekli hoş tutulmalarına karşılık “vefa örneği” göstermeleri belki mazur görülebilir, ama olayı çarpıttıkları için de bir gazeteci olarak içim daralıyor.
Çünkü bu çemberdeki dostlarımız, sanki o büyük kalabalık Egemen Bağış’ı yuhalamış gibi gösteriyorlar ve üstelik herkesi nankörlükle suçlayıp “Ayıp değil mi U2’yu bu adam getirdi” diyorlar.
Tabii iş sadece arkadaşlık açısından ele alınıp üstüne bir de Türkiye’deki siyaset ve toplumsal yapı bilinmeyince ortaya böyle garip yazılar çıkıyor.
Egemen Bağış’çı dostlarımız bilmeli ki o büyük kalabalık aslında Egemen Bağış’ı yuhalamadı. O büyük kalabalığın tepkisi bugünkü iktidara yönelikti. Bono, Egemen Bağış değil de Ertuğrul Günay deseydi de, Ömer Çelik deseydi de hatta Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin deseydi de, tepki aynı olacaktı.
Çünkü, ister inanın ister inanmayın, toplumun önemli bir bölümünde iktidara yönelik çok ciddi bir tepki ve öfke var artık. Bu tepkiyi ve öfkeyi dile getirenler de özellikle büyük kentlerde oturan kişiler.
Nitekim benzer bir protesto basketbol milli takımının maçında Cumhurbaşkanı Gül’e de yapıldı. O da Gül’ün şahsına ya da cumhurbaşkanlığı makamına karşı değildi, iktidardı protesto edilen.
Egemen Bağış’çı dostlarımızın yanlış algıladıkları bir konu da, protestocular, ki neredeyse stadı dolduranların tamamı, yani 60 bin kişi, protestoyu, Bono’yu getirdiği için değil, Bağış iktidar partisine mensup olduğu için yaptı.
Yoksa, yıllardır Bono da Bono diye sayıklayan o on binler deli mi, Bono’nun getirilmesinde büyük katkısı olan kişiyi yuhalasın.
Aynı kanıya Egemen Bağış’ın eşi hanımefendi de katılmış. Bağış’çı dostlarımız hanımefendinin de nasıl üzüldüğünü acıklı cümlelerle yazmışlar. Egemen Bağış’ın eşi “Bono’yu getirmekle iyi bir iş yaptıklarını belirterek” yuh seslerinin yüreğini dağladığını anlatıyor.
Üzerine ekliyor da; “Türkiye’ye yararı olan birini 500 bin kişi protesto edecekse bile yine getiririz” diyor. İşte yanlış burada; hanımefendi eşiniz Türkiye’ye yararlı olan kimi getirirse getirsin kimse protesto etmez, eşinizin protesto edilmesinin nedeni iktidarın parçası olması.
*****
DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER
Geç kalan karar değişikliği
Herhalde görmeyen kalmamıştır. AKP referandumda evet oyu verilmesi için dağı taşı “Evet” afişleriyle donattı. Neredeyse tüm billboard’lar, duraklardaki ilan panoları, bir ikisi hariç tüm gazetelerin sayfaları “Evet” sloganıyla dolu.
İktidar bununla da yetinmedi, yasalara aykırı da olsa, tüm kavşakları, köprü üstlerini, ana caddeleri “evet” afişleriyle donattı.
Bu afişlerin hepsinde farklı sloganlar var. Örneğin “Daha çağdaş bir anayasa için evet” diyor biri. Bir başkasında “Fişlenmeye son vermek için evet” yazıyor.
Kamuoyu araştırma şirketleri, son haftaya girildiğinde bu kampanyanın “aşırıya” kaçtığını belirterek “Bu durum iktidar partisine yaramıyor, evetler hayıra kayıyor” öngörüsünde bulundular.
Sanıyorum bu uyarılar parti yönetimi tarafından da ciddiye alınmış ki, bayram gününden itibaren tüm afişler toplatıldı ve yerine “Partiye değil ülkene evet” afişleri asıldı.
Belli ki AKP toplumun önemli bir bölümünün referandumu “anayasa değişikliklerinin oylanması” gibi değil de “iktidara güven oyu” olarak değerlendirdiğini düşünmeye başladı ve son üç gün için de olsa yanlıştan dönme kararı aldı.
Bilemem artık yararı var mı? Kararını veren verdi. Vermeyen küçük bir azınlık kalmıştır.
*****
BUNU YAZMAK GEREK
Bu nasıl reklam anlayışı
AKP’nin “aşırıya” kaçan reklam kampanyasının ters teptiği iddialarına karşı iktidarının tüm reklam işlerini yapan şirketin sahibi Erol Olçar bir açıklama yapmış. Demiş ki “Ne alakası var. Coca Cola çok reklam yaptığı için az mı içiliyor yani?”
Erol Olçar’ın adını AKP’den önce hiç duymamıştım. Reklamcıymış, ama demek ki benim haberim olmamış. Ne zaman ki AKP iktidar oldu ortaya çıktı bu reklamcı.
Bir anda Türkiye’nin en önemli işadamlarının arasına girdi. Söylendiğine göre onun haberi olmadan kuş uçmazmış reklamcılık dünyasında. O kadar etkin ve yetkin yani.
İyi de, AKP reklamlarına yönelik eleştiriler karşısında söylediklerini normal bir reklamcı söyler mi? Reklamcılık eğitimi almış, bu işten gerçekten anlayan biri böyle konuşur mu?
Coca Cola reklamı ile bir partinin propagandası aynı şey mi? Biri toplumun iştahına hitap eder diğeri aklına zekâsına.
Partileri ve dolayısıyla devleti şirket, seçmeni müşteri gibi gören ve her reklamcı mantığının işe yarayacağını sananların nasıl aldandığını bugüne kadar çok gördük.
Ayrıca her şeye rağmen Erol Olçar da belli ki hatayı görmüş ve diğer yazıda yazdığım gibi AKP’nin sloganını son üç günde değiştirmiş.
O halde reklamcılık sektörüne de zarar veren o açıklamayı neden yaptı acaba? Tahminim, eleştiriler karşısında ne diyeceğini bilemedi, aklına gelen ilk savunmayı yaptı.11/09/2010