Yeniçağ Gazetesi yazarı Sabahattin Önkibar büyük medye ve taraflı medyaca yazılmayan ve unutturulmak istenen o yolsuzlukları gündeme getirdi.

 AKP yalakası medyanın büyük bölümü haberi pas geçti. Hangi haber mi?
YİMPAŞ’ın sahiplerinin aldığı hapis cezasının Yargıtay’ca onandığı haberi. Biraz daha geriye gidelim ve Kanal 7 ile Deniz Feneri Derneği ile ilgili olarak yapılan soruşturmayı hatırlayalım.
Yok yok bu soruşturma AKP’nin hükümette olduğu Türkiye’de değil, Almanya’da yapılıyor... Berlin hükümeti, ülkelerindeki Türklerden toplanan yardım paralarının hortumlandığı iddiasıyla harekete geçti.
Alman hükümeti Kanal 7 ve Deniz Feneri Derneği için ulaştığı bulgularla düğmeye bastı ve konuyu yargıya taşıdı. Bu arada bu iki kurum ile ilgili olarak Türkiye’den yardım talep etti yani bilgi ve belge istedi.
Peki istenilen yardım yapıldı mı? Ne gezer.
AKP hükümeti Kanal 7 ve Deniz Feneri için sadece Türkiye’de göz yummuyor, Almanya bağlantısında bile bilgi ve belge ambargosu uygulayarak konunun kapatılması için müdahil oluyor. Hadi diyelim biz ve bazıları İslam ambalajlı bu menfaat gruplarına iftira ediyor peki ya Alman hükümetinin tutumu!
Güneş balçıkla sıvanmaz. AKP bütün bu batık, sözde İslamcı kuruşlarla hep ama hep kol kola olmuştur.
İspat mı?
Daha önce de yazmıştım ama; tarih, mekan ve isim vererek bir kez daha hatırlatmak durumundayım: Tarih: 1993 O günlerde RP Ankara Milletvekili olan arkadaşım Melih Gökçek telefon ediyor: “Sebo, Tayyip Erdoğan’ı tanıyor musun, bizim partinin İstanbul İl Başkanı.”
Cevap veriyorum:
“Hemşehrimdir, tanıyorum.”
Gökçek: “Tayyip Bey Ankara’ya geliyor.Y eni bir özel TV projesi peşindeler. TGRT’nin Ankara’daki Kurucu Temsilcisi olman hasebiyle seninle de konuşmak istiyorlar.”
Peki diyorum ve Büyük Ankara Oteli’ne öğle yemeğine davet ediyorum. Tayyip Bey’in yanında Gökçek’in dışında iki isim var. Biri bugün Kanal 7’nin sahibi olan Zekeriya Kahraman, diğeri de bugün RTÜK’ün başında olan Zahit Akman (Onlar da şahittir bu görüşmeye.) Erdoğan yemek boyunca kuracakları TV kanalı (Kanal 7) için seferber olduklarını ve Hoca’yı (Erbakan) da ikna etmeye çalıştıklarını açıklamıştı. Evet bakmayın şimdi Tayyip Bey’in Kanal 7 ile ilişkim yok demesine, bu kanalın mimarı ve perde gerisindeki kurucusu bizatihi kendisidir..
Tam bu noktada soruyorum Kanal 7’yi bir dönem YİMPAŞ (Yüklü mebağlarda sponsor olarak) finanse etmedi mi? Etti.. O zaman YİMPAŞ ile AKP’nin dolaylı ilgisi var anlamı çıkmıyor mu? Deniz Feneri Derneği için iddialar da YİMPAŞ misalidir. Muhtaçlar için toplanan yardımların siyasi faaliyetlerde kullanıldığı kaydediliyor.
Görüldüğü gibi batık olan ve olmayan pek çok İslam motifli kuruluşun ardında AKP’nin direkt veya endirekt ilişkileri var... Doğrusu ben bunların hesabı seçim öncesinde sorulur zannetmiştim ama yanılmışım.. AKP medyaya öyle bir baskı uyguluyor ki bunları yazabilene aşk olsun...


DÖN BABA DÖNELİM!
Taha Akyol durakta beklemez!
Türkiye’nin en önemli kalemlerinden olan Taha Akyol onca birikimine rağmen maalesef bağımsız ve çizgisinde tutarlı bir fikir adamı olamadı ve statü ya da ikbal uğruna beklendiği gibi Erol Güngör’ün boşluğunu dolduramadı... Taha Akyol’u tanımayanlara hatırlatalım, Taha Bey gençliğinde sıkı bir Milli Mücadeleciydi yani Aykut Edibali ile Cemil Çiçek’le yoldaştı. Ama baktı ki orada ikbal yok, derhal ülkücü oldu ve orada yükseldi. MHP Genel İdare Kurulu’na girdi, Hergün’de başyazı yazdı... İhtilal oldu ve MHP’nin yıldızı sönmeye başlayınca Tercüman’a Genel Yayın Müdürü olan Taha Bey birden ANAP’ı keşfetti ve sıkı bir Özalcı oldu.. Bitmedi, Özal Cumhurbaşkanı olunca da Başabakan olan Mesut Yılmaz’a danışmanlık yapmaya başladı.. Abartmıyorum Taha Bey, Yılmaz’a fiilen danışmanlık yaptı. Ben bunun tanığıyım.. Yılmaz düştü Demirel ve sonrasında Çiller derken Sevgili Taha Ağabeyimiz bu sefer Çillerci oldu... İnanmayan arşive baksın.. 1999’da MHP yükselince Taha Bey hemen maziye döndü ve dümeni kırdı ama MHP’den yüz bulamadı..Ve 2002 seçimleri sonrasında ise Taha Bey sıkı bir AKP’li oldu.. Öyle ki Doğan Grubunun AKP hükümeti ile ilişkisini bile şimdi o sağlıyor.. Taha Bey bu durumu kendine tepki gösteren Kamer Genç’e şöyle açıklamıştı: “Ben halk kime teveccüh ederse onu desteklerim”.. Evet Taha Bey durakta beklemeyi sevmez.. Gelen otobüse biner ve gider. Arkasına da bakmaz...


BİR BÖLEN!
Tayyip Bey, DP barajı aşmasın diye GP’ye arka çıkıyor
Doğruya doğru, AKP’liler vaiz kültüründen geldikleri için kamuoyu yönlendirmelerini iyi biliyor. Son örnek Tayyip Bey’in sızdırdığı ANAR’ın anketidir.. ANAR malum, AKP’nin ilgim yok dediği YİMPAŞ’ın şirketi ve ilk günden beri AKP’ye hizmet veriyor.. İşte bu ANAR’ın güya son araştırmasında Ağar’ın DP’si yüzde 5 oy alır görünürken, Uzan’ın GP’si yüzde 9 cıvarındaymış.. Dün ANAR’da çalışıp kısa bir süre önce ayrılan bir arkadaşım beni arayıp aynen şunu söyledi: “İçeriden aldım, gerçek rakam DP yüzde 7.9, GP ise yüzde 5.1’dir ama Başbakan bunu tersine yansıtarak yönlendirme yapmak istiyor yani barajı aşmaya yakın DP değil, GP diyerek güya seçmeni DP yerine GP yönünde etkilemek istiyor. Amacı ise baraja yakın olan DP’nin barajı aşmaması ve GP’nin oyları bölmeye katkısını sürdürmesidir.. Tayyip Bey’e göre DP barajı aşarsa, AKP’nin tek başına iktidarı hayal olacaktır.” Evet dinlediklerim bu...

BU NASIL HESAP!
SONAR’ın anketi inandırıcı değil
Hakan Bayrakçı’nın SONAR’ı bir anket yapmış. Buna göre AKP yüzde 40, CHP yüzde 20, MHP yüzde 13, DP yüzde 10 ve GP de yüzde 10 cıvarında oy alıyormuş... Doğrusu bu anket, SONAR’ın önceki araştırmaları ile kıyasladığım için bana inandırıcı gelmedi.. Şunun için, SONAR birleşme öncesinde DSP’yi neredeyse baraj sınırında gösteriyordu oysa şimdi o oylar CHP’ye yansımamış.. Keza Saadet Partisi olgusunu da hiç hesaba katmamış.. Ayrıca herkes biliyor ki DP barajın eşiğinde, GP ise biraz geridedir. SONAR bunu da görmemiş. Dahası CHP ile MHP’yi frenlerken AKP’yi uçurmuş... Türkiye’de kamuoyu araştırmaları imaj ya da kanaat oluşturmak için etkili bir propaganda metodudur da, bunu çok dikkatli yapmak gerekiyor. Tersine davranırsanız sizi kimse umursamaz ve şirketiniz de güme gider..