Az önce, "Meclis Resepsiyonu"ndan geldim.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop, 74 günlük tatilden Ankara'ya dönen
parlamenterlere, "ayakta bir akşam yemeği" ile hoşgeldiniz dedi.
Tören salonunda yapılan yeni Yasama Yılı kutlamalarına CHP, MHP, ve İYİ Parti
Genel Başkanları katılmadı.
Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı Erdoğan ile bakanlar ve
milletvekillerinin adeta tam kadro katıldığı yemek iktidar partisi ağırlıklıydı.
Ben ise, 35 yıldan bu yana aynı yerde verilen yasama yılı açılış resepsiyonlarına,
Gazeteci olarak katılırım.
Bu nedenle bu akşamı anlatırken, eski ve yeni izlenimlerimi mukayeseli olarak
yazacağım
Tören salonuna girdiğimde, ilk farklılıkla karşılaştım. Hafif batı müziği, senfoni,
çigan gibi müzikler yerine Türk Sanat Müziği- İlahi karışımı tasavvufi bir müzik
çalıyordu.
Bu müzik, gece boyunca da devam etti.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un gönderdiği, Fransızca kökenli "Resepsiyon"
davetinde şöyle yazıyordu:
" Resepsiyon: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Prof. Dr. Mustafa
ŞENTOP, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 27. Dönem 3. Yasama Yılı Açılış
Resepsiyonu’na davet eder.
Tarih: 1 Ekim 2019, Salı Saat: 19.00 Yer: TBMM Tören Salonu Kıyafet: Koyu
Renk Elbise"
Fransızcada, "Resmî konukları ağırlama" olarak tarif edilen, resepsiyon
davetiyesinde, erkekler için "koyu renk" kıyafet şartı konulmuştu.
Kadınlara ise eskiden olduğu gibi "uzun etek" uyarısı yapılmamış, kadınlara
kıyafet serbestisi getirilmişti.
Salona baktığımda da bunu görebiliyordum
Eskiden, adeta "Balo" gibi açılışlara tanıklık eden bu tören salonu, uzun süreden
bu yana papyonlu, smokinli erkek davetli ile göğüs dekolteli uzun etekli
kadınlara rastlamıyor.
Henüz yemek servisi başlamamıştı. Garsonlar ellerindeki tepsilere dizilmiş cola,
fanta, konsantre meyve suları ile gazlı içecekler ikram ediyordu.
Yine eskilere dönmüştüm..
Yerli ve yabancı içkiler ile taze sıkılmış meyve sularının ikram edildiği yasama yılı
açılış törenlerine..
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kapıda görülmesiyle yemek servisi başlatıldı. Yemek
sırasına girerken, bir hakkı teslim etmem gerekiyor.
Yemeklerin tamamı, TBMM'nin usta aşçılarının elllerinden çıkmıştı. Hepsi de Türk
Mutfağı'nın eşsiz örnekleriydi.
Yıllardır Meclis lokantasında yediğim yemeklerin
adeta hastasıyım. Bugüne kadar, hiçbir rahatsızlık da hissetmedim.
Bir kez daha Meclis'in aşçılarını kutluyorum..
Sıra bana geldiğinde, tabağımı ve çatalımı aldım.
Masada bez peçete ve bıçak arandım, göremedim.
Çatal-Bıçak birlikteliği bozulmuş ve servise bıçak konulmamıştı.
Nedeni güvenlik miydi?
Eski bir milletvekili, eliyle bıçak saplar gibi yaparak, güvenlik nedeniyle bıçak
verilmediğini anlatmaya çalıştı.
Bana saçma geldi.
Doğrusunu, şef garsondan öğrenmek istedim;
- Neden bıçak vermiyorsunuz?
Şef: Kullanılmadığı için..
- Peki, ben etimi nasıl keseceğim? (Etin bulunduğumu tabağı göstererek ve çatalın
yanıyla eti kesmeye çalışarak..)
Şef: Size bir tane getirelim, beyefendi.
- Getirin lütfen. Yakında elle yedireceksiniz.
Garsonlardan biri, koşarak dışarı çıktı ve elinde beş bıçakla geri dönerek masaya
bıraktı.
Bıçaklardan birini ben aldım. Diğer ikisini masadaki meslekdaşım.
Masadaki sakallı birkaç erkek ile başörtülü bir hanımefendi, bıçak kullanmadan,
çatallarıyla büyük bir dilim böreği ve eti yemeye devam etti.
İçkisiz ve bıçaksız, "ayaklı akşam yemeği", ilahi ve sanat müziği ile devam
ederken, Türkiye Büyük Millet Meclisi Tören Salonu'ndan ayrıldım.
Fransızca kökenli "resepsiyon" kelimesinin, Türkçe karşılığının bulunması zamanı
geldi diye düşünüyordum.
Çünkü, az önce katıldığım "ayaklı akşam yemeği" bir resepsiyon değildi.