Soru Cevap - Devrim Sevimay
3N+1K
KİM: Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, 20 Mayıs 1938 Menemen doğumlu. Kabataş Erkek Lisesi'ni bitirdi. İ.Ü. Hukuk Fakültesi'nden mezun oldu. İki kez Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanlığı'na seçildi. Aralık 2007'de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı oldu. "Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Hukuku", "Alaturka Demokrasi" adlı kitaplarının yanı sıra Cumhuriyet gazetesinde düzenli yazıları çıkan Kanadoğlu evli ve üç çocuk babası.
NEDEN: Çünkü o 21 Aralık'ta bir yazı yazdı ve hayatımız değişti. Ama "O kimdir", biz çok iyi bilmiyoruz. 367 rakamını biraz kenara koyup yaklaşık dört aydır gündemi belirleyen Sabih Kanadoğlu'nu tanımayı istedik.
NE ZAMAN: 28 Nisan, Cumartesi günü, 14.00-16.30 arasında.
NEREDE: Kanadoğlu'nun Çayyolu'ndaki evinde.
Gerilimin tırmanmasında sorumluluk hissediyor musunuz?
Ben hukuksal bir sorun hakkındaki düşüncemi açıkladım. Bunun siyasal sonuç vereceği kuşkusuz. Ama her bu tür düşüncenin açıklanması siyasal sonuç verebilir. Bundan kendinizi sorumlu tutmak veyahut "Keşke yapmasaydım", veyahut "İyi ki yaptım" deme olanağı yok.
Gerçekten içinizden hiç "İyi ki" ya da "Keşke" kelimeleri geçmiyor mu?
Yok, hayır. Ben 43 sene 3 ay hâkimlik yaptım. Bunları düşünürseniz o zaman karar da veremezsiniz. Karar verdikten sonra da iyi mi yaptım kötü mü yaptım diye bir tartıya girmezsiniz.
Ya yanlış karar verdiyseniz?
O zaman hiç karar veremezsiniz. Bu çok enteresan bir olaydır, ama böyledir. Hâkimlik kişiliği böyle böyle oluşur zaten. Geriye dönüp bakar ve yaptıklarını tartıya vurursanız ondan sonraki kararı veremezsiniz.
Kararlarınızın, özellikle dün akşam (27 Nisan) ortaya çıkan tablodan sonra askerin kararlarıyla paralellik gösterdiği, arada bir etkilenmenin söz konusu olduğu söylenirse, bu eleştiriye nasıl yanıt verirsiniz?
Böyle bir eleştirinin hiç yeri olmadığını düşünürüm. Mümkün mü böyle bir şey? Ben herhangi bir etkiyle, ricayla, baskıyla düşüncelerini açıklayan bir adam değilim. Ama paralellik olması elbette normal. Çünkü ben de laik demokratik Cumhuriyet'e inanıyorum, ben de Atatürk ilkelerine inanıyorum. Bu konuda baştan beri tarafım.
Ya peki 367 konusunda sizi etkileyenin Cumhurbaşkanı Sezer olduğu dedikodusu?
Demin söyledim, benim kişiliğim, anlayışım, kültürüm, yetişmem, etik değerlerim herhangi bir kişiden telkin ve talimatla hareket etmeme kesinlikle müsaade etmez. Kendisiyle uzun zamandır görüşmedik. Belirli yerlerde karşılaştık, ama özel bir görüşmemiz olmadı. Elbette hiç kuşku yok, bir yakınlığımız da var. İkimiz de Yargıtay üyesiydik. Her şeyden önce arkadaşız. Aynı yerlerde beraber çalıştık. Ama o etkileme sözünün hiç yakışmayacağı iki kişi varsa biri Sayın Cumhurbaşkanı'dır biri de ben.
Şöyle bir itiraz gelirse; "Vural Savaş daha çok oy almasına karşın Sezer Yargıtay Başkanlığı'na ikinci sıradaki Kanadoğlu'nu atamıştı?"
Ee, "Minnet borcuyla onun söylediğini o da söylüyor..." Böyle mi yani? Bu beni hiç tanımamak olur. Tabii Sayın Sezer'i de hiç tanımamak olur.
Aslında sizi en çok eleştirenler dahi şu yorumu yapıyor; "Kanadoğlu asla bir Vural Savaş değil!"
En nefret ettiğim yanıtı vereceğim ne yazık ki: No comment!
O 21 Aralık tarihli yazınızı yazarken işlerin buraya kadar varacağını düşündünüz mü?
Düşündüm tabii. Böyle olacağı o gün belliydi.
Öyleyse "Fitili ilk ateşleyen Sabih Kanadoğlu'dur" diyebilir miyiz?
Onun takdirini siz yaparsınız. "Fitili ben ateşledim" demem çok saçma bir iddia olur.
367 ile ilgili aldığınız eleştirilerden en çok hangisini ciddi buldunuz?
"Hiçbirini bulmadım" desem ne kadar da kendi düşüncesini beğenen adam kimliğine bürünürüm, ama her düşünceye saygılıyım. Yalnız hiçbir düşünce benim düşüncemi değiştirmeye etkili olmamıştır.
Düşüncemi değiştirmedi
Can Dündar'ın programında altı eski Meclis Başkanı toplandı, beşi size karşı çıktı. Bu dahi sizde bir tereddüt yaratmadı mı?
Hayır, bir kişi de beni destekledi derim, olur biter. Anayasa hukukçuları arasında üzerinde dikkatle durulacak tezler ortaya atanlar oldu, ama bunlar benim düşüncemi değiştirmedi.
Kimin eleştirisine şaşırdınız; mesela Yekta Güngör Özden'e ya da Hikmet Sami Türk'e?..
Yekta Bey evvela karşı çıktı. Sonra beni destekledi. Sonra tekrar karşı çıktı. Buna şaşırdım. Ama Sayın Türk'e şaşırmadım.
367 hayatınızın rakamı oldu galiba?
E doğrusu unutulacak gibi değil. Neredeyse bir simge gibi oldu. Böyle giderse 276 da olacak.
Hiç tehdit alıyor musunuz?
İnanmayacaksınız, ama hayatımda hiç tehdit almadım. Bir tek Almanya'dan gelen sövgü dolu bir mektup aldım, o kadar. Ama bu da tabii almaya açığım, bekliyorum anlamında değil. (Gülümsüyor)
O zaman ekstra korumanız yok?
Emekli olduğumdan beri hem konut hem yakın korumalarım var. Emniyet'ten ve Jandarma'dan... Ama bu benim talebim üzerine olan, standart dışı bir uygulama değil. Devletin bir uygulaması...
367 tezi reddedilirse bu sizin hukuk adamlığı itibarınızı zedeler mi?
Hayır, niye zedelesin ki? Ben her hukuki iddiası kabul edilen bir adam olma iddiasında değilim. Ama ben kabul edilmese de kendi yorumumun doğru olduğuna inanırım. Çünkü kabul edilmemesi Mahkeme'nin doğru karar verdiğini kanıtlamaz, ama bağlayıcıdır.
'Babam öyle diyor'
Oğlunuz da Anayasa hukukçusu, o 367'ye ne diyor?
"Babam öyle diyor!" diyor. (Kahkahalar...) O, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Ana Bilim Dalı Başkanı. (Doç. Dr. Osman Korkut Kanadoğlu.) Diğer çocuğum serbest çalışıyor. Bir diğeri de (Füsun Ardıç) Pamukkale Tıp Fakültesi'nde fizik tedavi profesörü. Eşi de o üniversitenin rektörü. (Prof. Dr. Fazıl Necdet Ardıç.)
'Belden aşağı vurdular'
Aslen Menemenli misiniz?
Hayır, ben Ayvalıklıyım, ama Menemen'de doğdum. Aslen Rumeliliyim.
Selaniklilik var mı?
Selaniklilik yok, ama kökenim Yunan Makedonyası denilen bölgede Serfice adındaki bir ilçedir. Ailem Balkan Harbi'ndeki bozgun sonucu Ayvalık'a göç etmiş.
Yalnız Yalçın Küçük bu durumu duymasın...
Yalçın Küçük benim liseden sınıf arkadaşım.
Listesini üretebilir diyecektim?..
O kimi üreteceğini bilir. Ama bu zaten bazı yerlerde üretildi de... Belirli bir siyaset kalıbı, onun kültürü ve etiği bilinmediği için her yerde bir belden aşağı vuruş tekniği geliştirildi Türkiye'de... Bu belden aşağı vuruş tekniğiyle demin kastettiğiniz dahi söylendi hakkımda. Bir kere işi ırk olayına getirip bağlamak o kadar yanlış ki...
Şimdi ne olacak?
Anayasa Mahkemesi "Bu davaya bakmak bizim işimiz değildir" deyip bu dosyayı reddedebilir mi?
Bir varsayım olarak olabilir.
Görüşmeyi dahi kabul etmezse şaşırır mısınız?
Şaşırmam.
Mahkeme davayı görüşüp ama 367 görüşünü reddederse ne olur?
Üçüncü tura devam edilir ve üçüncü turda da seçim olur.
Mahkeme'nin olası bir ret kararından sonra yargı yolu tamamen mi kapanır?
Eğer Mahkeme, "Bu davaya şu aşamada bakmayız" derse bu, "Seçim bittikten sonra bakabiliriz" anlamına gelir. Gerekçeye böyle bir kayıt düşülürse yargı yolu tekrar açılabilir.
AKP'nin "İlk tura 368 kişi katıldı" iddiasını Mahkeme'nin kabul etme olasılığı var mı?
Hukuksal bir değeri yoktur ve sonuç vermez.
Yeni kriz yaratmaz
Mahkeme'nin kararını açıklaması 20 günden fazla zaman alırsa?
Türkiye bir kriz döneminden geçerken, Anayasa Mahkemesi'nin yeni bir kriz yaratacağını sanmıyorum. Ancak herhangi bir karar çıkmadığı sürece turlar devam eder ve hatta belki de karar, cumhurbaşkanı seçildikten sonra çıkar. Tabii böyle bir durumda en vahimi seçilmiş birinin Mahkeme kararıyla inmesi olur.
Diyelim ki bugün öğle saatlerinde 1'inci tur oylamanın yapılmamış sayıldığına dair bir karar çıktı?
Yinelenen bir ilk tur seçimin 20 günün içine tekrar sıkıştırılması mümkün olur. Ama 367 bulmadan üçüncü turu yapsanız bile bu birinci tur sayılır ve sonuçta seçim yapılamaz. Bu şekilde 20 gün süresi dolarsa da hiçbir başka karara gerek olmaksızın genel seçime gidilir.
Otomatik olarak seçim
20 gün dolmadan genel seçim kararı alınabilir mi?
Cumhurbaşkanlığı seçim süreci başladıktan sonra TBMM başka hiçbir konuyu görüşemez.
Seçime gidilmek istenirse?
Tek yol var, mevcut cumhurbaşkanı adayının istifa etmesi.
Aday yerine yeni aday gösterilebilir mi?
Aday istifa etse de etmese de cumhurbaşkanlığı adaylık süreci yeniden başlamaz. Zaten parlamentoyu bu süreç otomatik olarak seçime götürür.
AKP AİHM'ye gidebilir mi?
Gidebilir, ama sonuç alamaz. Böyle bir başvuruyu AİHM incelemeye dahi almaz. Çünkü bu konu AİHM'nin inceleme konuları arasına girmez..
Peki ya Mahkeme başvuruyu kabul etmeyip ikinci tura DYP'yle Anavatan da katılırsa?
"11'inci Cumhurbaşkanı hayırlı olsun" dersiniz. Ama yeni bir tartışma başlar... Gül'ün dosyalarından yargılanma durumu ortaya çıkar.
Bir cumhurbaşkanı yargılanabilir mi?
Cumhurbaşkanının bir milletvekili kadar dokunulmazlığı yoktur. O yüzden 55 vekilin Meclis soruşturması istemesi mümkündür. Salt çoğunluk, yani 276 oy sağlanırsa cumhurbaşkanları da Yüce Divan'a gidebilir. Unutmayalım ki Sayın Gül'ün iki suç dosyası bulunuyor.
Kilit isim Gül mü?
Gül adaylığa atanan biri. Dolayısıyla herhangi bir yere kararla getirilenler aynı kararla geri çekilebilirler.
Beethoven yapıma daha uygun
Aslında bu söyleşinin tamamı ağır ve bazen sıkıntılı geçti. O yüzden böyle kişisel soruları "Magazin" olarak kabul etse de Kanadoğlu, "Ama anlıyorum, biraz da üst tarafa kaymak koymak gerekiyor" deyip yanıtladı:
Gerekmedikçe gülmeyen biriyim.
Kongre üyesi olacak kadar fanatik Fenerbahçeliyim.
Seyahat etmeyi çok seviyorum. Özellikle Avrupa ve Asya ülkelerine...
En sevdiğim şehir Paris. (Nedense Paris'i sevecek kadar romantik olacağınızı düşünmek zor deyince devam ediyor) Hayır, çok duygusalımdır. (Bu konuşmayı dinleyen, THY'den emekli eşi Bilge Hanım devreye giriyor) "Çok duygusaldır, televizyonda üzücü bir olay izlediği anda hemen gözleri dolar, hatta ağlar. Kaldı ki eğlenmeyi de çok sever."
Klasik müzik dinlerim. En sevdiğim Beethoven'dır. Yapıma da uygun... Mozart desem uymaz.
Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Tarık Zafer Tunaya, Sıddık Sami Onar'ın öğrencisiydim.
Kitaba karşı hastalık derecesinde bağlılığım var. Okuma sırasının gelmeyeceğini dahi bilsem kitap alırım. Şu aralar Feruz Ahmet'in bir kitabını okuyorum. Daha çok tarih ve anı kitaplarını severim. Kabataş'ta Behçet Necatigil hocamdı. Onun sayesinde 1960 şiirine kadar iyi takip ettim, ama sonrasına biraz yabancı kaldım.
Milliyet