Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan avukat Serdar Öztürk, emniyette susma hakkını kullanırken, çıkartıldığı savcılıkta bütün iddialara tek tek yanıt verdiği öğrenildi.
GÖKTAŞ'IN BÜROSUNA ŞANTAJ DVD'Sİ POLİS TARAFINDAN KOYULDU
Ergenekon'un 10. dalgasında tutuklanan emekli asker ve avukat Levent Göktaş'ın avukatı olduğunu söyleyen Öztürk, “Göktaş'ın bürosu arandığı sırada bulunduğu iddia edilen DVD'nin oraya polis memurlarınca konulduğunu tespit ettik. DVD içinde bulunan görüntülerin tespit tutanağına ulaştık” dedi.
DVD'de bir savcının hava alanında gizlice görüntüye alındığını tespit ettiklerini söyleyen Öztürk'ün, “Hava alanında bulunan kameraların diger görüntülerinden bu görüntüyü çeken kişinin de tespit edileceğini anladık. DVD'yi büroya koyan polis memurunun ismi ve resmi tespit edilerek, benim büromda arama yapılmadan bir gün önce Ankara Savcılığı'na dilekçe ile başvurdum. Daha sonra da Ankara dışına çıktım. Beni teknik takiple izleyenler Ankara dışında olduğumu biliyorlardı. Büromun arandığını Perşembe günü (4 Haziran) öğrendim.” dediği ileri sürüldü. Öztürk'ün doğruca İstanbul'a gelmeyi düşündüğünü ancak oğlunun SBS sınavı olduğu için Ankara'ya uğramak istediğini ifade ettiği, oturduğu yere yakın olan jandarma karakoluna başvurduğunu, daha sonra gittiği bürosundan, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ile irtibat kurup, aramasının olup olmadığını sorduğunu söylediği öğrenildi.
Kendisine net bir bilgi verilmediğini söyleyen Öztürk'ün, bürosunda çalışmaya devam ederken polis tarafından gözaltına alındığını ifade ettiği öğrenildi. Öztürk, “Göktaş'ın bürosunda kendisine ait olmayan DVD bulununca, bu dosyada, hukuka aykırı hareket ettiğini düşündüğüm bir çok kişi ile mücadele ettim. Suç duyurularında bulundum” dediği de belirtildi.
DİLEK BOZKAYA'NIN CEZA DOSYASINA BAKTIM
Kaçmadığını aramayı duyar duymaz bürosuna geldiğini dile getiren Öztürk, bu soruşturmada Birkaç gün önce gözaltına alınan Dilek Bozkaya'yı İzmir'de tanıdığını ifade etti. Bozkaya'nın yaralandığında kendisine yardımcı olan bir bayanın arkadaşı olması nedeniyle tanıdığını kaydederek, “Bana bir ceza dosyası olduğunu ve ilgilenmemi istedi. Dosyayı inceledim. Savunma stratejisi konusunda yardımcı oldum. Kendi yazdığı dilekçeleri de mail yoluyla kontrol edip geri gönderdim. Yargılama sırasında son savunmasına girmeyi istiyordum. Bu kişi ile hiçbir örgütsel faaliyetim yoktur. Diğer gözaltına alınanları ise tanımıyorum” diye konuştu.
BÜROSUNDA BULUNAN MERMİLERLE İLGİLİ POLİSİ SUÇLADI
İzmir'de arandığını duyduğu Murat Bicik'in çocukluk arkadaşı olduğunu, İzmir'e gittiğinde Biricik'in evinde kaldığını dile getiren Öztürk, aranan, İstanbul Beşiktaş'ta DEMO Madencilik adlı iş yerinin müdafiliğini yaptığı, Levent Göktaş'ın müvekkili olan kişilere ait olduğunu kaydetti. Burada çalışan hiç kimseyi tanımadığını, şirketin işleriyle ve burada bulunan hiçbir malzemeyle ilgisinin olmadığını söyleyen Öztürk, şöyle devam etti: “Arama tutanağında bulunan malzemeler içinden iki adet kartvizit bana aittir. Ankara'daki evimde çocuklarımın oyun oynadığı bilgisayarın harddiski, video kaseti ve bir fotoğraf bulunmuştur. Bunlarda zaten suç unsuru yoktur. Büromda bulunduğu ileri sürülen 300 adet mermi kesinlikle bana ait değildir. Büroya polislerce ya da başkaları tarafından konulduğunu düşünüyorum.” dediği belirtildi.
MERMİLERLE İLGİLİ SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDUM
Ruhsatlı beylik silahını 1997 yılında devrettiğini anlatan Öztürk, “Bu tarihten itibaren kesinlikle silah taşımadım. Asker olarak görev yaptığım Güneydoğu'da bir şarapnel parçası sol gözümden girdiği için sol gözüm görmemektedir. Sağ gözümle de gözlük kullanmadan görmem mümkün değildir” dedi. Polislerin, Silopi'de gözaltına alınan bir kişinin avukatı ve arkadaşı olan Şeyhmuz Aslan'a “Levent Göktaş gibi kendisinin de alınıp misafir edileceğini” söylediklerini dile getirdi. Bu durumun kendisi açısından tehdit oluşturduğunu dile getirerek, şöyle konuştu: “Bu nedenle büromda mermi bulundurmam mümkün değildir. Yine büromda merminin konulduğu kutu unutulmuş, bu kutuyu biz muhafaza ettik. Savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Bu kutunun üzerinde, '400 adet merminin kutusu' olduğu belirtilmektedir. Bu 400 adet mermiden 250 tanesi benim büroma konulmuş. Kalan 150 tanesinin de bir yerlerde benim ya da başkalarının aleyhine kullanılabileceğini düşünüyorum.”
BÜROMDA BULUNAN BELGELER BANA AİT DEĞİL
Bürosunda bulunduğu ileri sürülen 'beyaz ajanda' içindeki çok gizli ibareli, Genelkurmay'a ait olan belgelerin de kendisine ait olmadığını kaydeden Öztürk, “Benim çalışma arkadaşlarım, büromda, mavi renkli klasör dışında hiçbir başka rente klasör bulundurmadığımı bilirler” dediği belirtildi. Ordudan 1996 yılında emekli olduğunu, 1994-1996 yılları arasında tedavi gördüğünü ifade eden Öztürk, hiçbir zaman Genelkurmay karargahında çalışmadığını söyledi. Emekli olduktan sonra da Genelkurmay karargahına girmediğini, emekli askerlerin buraya girmesinin yasak olduğunu ifade etti.
BÜTÜN CD VE DVD'LERİMİ İMHA ETTİM
Öztürk, Levent Göktaş'ın 'kendisine ait olmayan' DVD ile tutuklanmasından sonra bürosundaki tüm çalışma arkadaşlarına kesinlikle, DVD, CD ya da flash bellek bulundurmamalarını söylediğini kaydetti. Öztürk şöyle konuştu: “Dikkat edilecek olursa, evimde de hiçbir DVD ya da CD bulunmamıştır. Evimdeki ve arabamdaki tüm DVD ve CD'leri attım. Bu soruşturma stratejisine göre arama yapılan kişilerle ilgili mekanlara DVD ve CD'ler konulmakta ya da emniyette olan bir teknoloji ve program yardımıyla bulunan CD ve DVD'lerde daha önceki tarihli içerik değişiklikleri yapılabilmektedir. Buna karşı önlem için benimle ilgili tüm mekanlardaki CD, DVD ve flash diskleri attırdım. Benim büromda bulunduğu ileri sürülen CD bana ait değildir.”
Bürosunda bulunan klasör içinde çeşitli kişilere ait resim ve bilgilerin bulunduğunu, bu klasörlerin müvekkilleriyle ilgili olduğunu ifade eden Öztürk, telefon görüşmelerinde, bazı kişileri, bu soruşturmayla ilgili talimat verildiğinini ileri sürüldüğünü dile getirdi.
KOCERO SALUÇİ'Yİ SİLOPİ'DEN TANIRIM
Telefonların dinlendiğini bildiği için kimseye talimat verme durumunun olmadığını belirterek, Silopi'de 1993-1994 yılları arasında, sınır görevlisi olarak çalıştığını anlattı. Bu soruşturma kapsamında Silopi'de gözaltına alınan Koçero Saluci adlı kişiyi görev yaptığı dönemde tanıdığını anlatan Öztürk, “Bu kişinin mensup olduğu aşiret orada koruculuk yapan tek aşiretti. Oranın halkı kendilerine gıda satmadığı için tugayın emri ile askeriye tarafından onlara gıda temin edilirdi. Devlet yanlısı oldukları için tüm kamu görevlileri ile iyi ilişkileri vardı” diye konuştuğu belirtildi.
KOÇERO'NUN SÖYLEDİKLERİNİ ADLİ MÜŞAVİRLİĞE FAKSLADIM
Emekli olduktan sonra, Saluci'nin babasının kanser olması nedeniyle Ankara'ya geldiğinde kendisine uğradığını söyleyen Öztürk, “ O dönemde çok kısa görüşmelerimiz olmuştur. Onu yönlendirmem söz konusu değildir. Silopi'de emniyet görevlilerinin, orada bulunan bir takım kişileri, 1990- 1994 yılları arasında, orada çalışan askeri görevlilerin Ermeni kökenli olduğunu, bunlara yardım edenlerin Ermenilere hizmet ettiklerini söylediklerini bana telefonda iletti. Suç duyurusunda bulunduğunu söyledi. Suç duyurusu suretini gönderdi. Ben de bunu Adli Müşavirliğe faksladım. Koçero'nun da içinde bulunduğu 8 kişi bu şikayet dilekçesinden Birkaç gün sonra gözaltına alındı.” Salucui'nin oğlunun kendisini aradığını ancak, müdafiliği işlerinin yoğunluğu nedeniyle kabul etmediğini kaydeden Öztürk, arkadaşı avukat Şeyhmuz Aslan'ı önerdiğini, Aslan'a orada usulsüzlük olursa suç duyurusunda bulun dediğini, farklı yönlendirmesinin olmadığını belirttiği öğrenildi.
YASADIŞI DİNLEMELERİN BAŞINDA RECEP GÜVEN BULUNMAKTADIR
Bu soruşturmanın başlangıcıyla ilgili Birkaç şey söylemek istediğini ifade eden Öztürk, “Recep Güven adında, Ankara'da İstihbarat Başkan Yardımcısı olan bir kişi, o dönem, emniyet tarafından, usulsüz olarak dinleme yapabilecek teknik alt yapıyı satın aldığı için ve bu malzemelerin alımı sırasında usulsüz dinlemeye engel olacak hususları da bertaraf ettiği için başta Genelkurmay Başkanlığı ve kuvvet komutanlıkları olmak üzere bir çok yeri, yüksek yargı üyelerini ve önemli bürokratları usulsüz ve yasal olmayan yöntemlerle teknik olarak takip etmiş, bu çalışmalar sonucu, elde edilen tüm bilgiler, bir network ağında toplanmış, bu çalışmalar sonucu ordu içinde Ergenekon isminde yasal olmayan bir yapılanma olduğu iddia edilerek, bu kişi tarafından dönemin Emniyet İstihbarat Daire başkanına konu anlatılmıştır” dediği belirtildi.
ERGENEKON SÜRECİNİ DEVAM ETTİREN KİŞİLERİN HEDEFİNDEYİM
Başkanın konuyu bir rapor halinde Genelkurmay ve ilgili kurumlara göndermesini istemesi üzerine Recep Güven'in ordunun kendi içindekileri temizlemeyeceğinin belirtildiğini söyleyen Öztürk, “O dönem için bundan vazgeçilmiştir. Daire başkanının değiştiği dönemde, bu bilgiler kullanılmış, bir çalışma yapılmış ve bugüne kadar Ergenekon süreci olarak devam etmişir” diye konuştu. Bu sürecin vatanını seven insanlara karşı yıldırma süreci olduğunu savunan Öztürk, “Ben de bu süreci devam ettiren kişilerin hedefinde olduğum için karşınızdayım. Hiçbir terör örgütü üyesi değilim. Vatanımı seven, ordudan ayrılan bir subayım. Tek düşüncem iki çocuğumla birlikte hayatımı devam ettirmektir. Tutuksuz yargılanmasını talep ediyorum” dediği öğrenildi.
İhsan DEMİR - GAZETEPORT