CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın başkanlık sistemine ilişkin sözleriyle ilgili olarak, 'Başbakan'ın başkanlık sistemi laflarını ciddiye almayın. O kendisini kurtarmaya, güvence altına almaya bakıyor' dedi.
Baykal, HaberTürk televizyonunun canlı yayınına katılarak gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı.
AK Parti yetkililerinin, 'Anayasa değişikliği sürecinde Baykal'ın paketten ayrılmasını önerdiği maddelerle ilgili CHP'nin Anayasa Mahkemesine başvurmayacağına ilişkin güvence beklediğini gösteren açıklamaları olduğunun' ifade edilmesi üzerine, böyle bir tavrı beklemenin düzenlemelerin 'Anayasaya aykırılığını kabul etmek anlamına geldiğini' söyledi.
Anayasa'yı ihlal ederek hukuka saygılı olunamayacağını belirten Baykal, 'Demokratik bir toplumda, bir hukuk devletinde yaptığı işe güvenen bir insanın yaptığı işin hukuk denetimine tabi tutulmasından korkması, onun yaptığı işin hukuk dışı olduğunu kabul etmesi demektir. Hukuk dışı bir işi, ayarlayabilirse yapma kararlılığında olduğunu gösterir' diye konuştu. Baykal, 'Anayasa Mahkemesine gitmeyin' diyerek yargı denetiminden kaçılamayacağını belirterek, 'Bunu söylemek bir hukuk bilinçsizliğinin, demokrasi sapkınlığının en mükemmel örneğidir. Türkiye bu zihniyetin elinde. Sorun da bu' dedi.
Bir soru üzerine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Anayasa değişikliği sürecinde gerektiği şekilde devreye girmediğini ifade eden Baykal, Türkiye krize girdiği zaman cumhurbaşkanlığı makamından ülkenin tümünü kucaklayacak bir sesin çıkmadığını savundu. Baykal, şöyle konuştu:
'Cumhurbaşkanlığı Türkiye'nin bir fren mekanizmasıdır. Bir frene, hareket halindeki makinenin, insanın 'dur' diyecek mekanizmalara ihtiyacı vardır. Almış başını gidiyor hükümet. Ne Anayasa ne hukuk ne sağduyu dinliyor. Buna 'dur, ağır ol, sakin ol' diyecek bir otorite lazım değil mi? Şimdi yok o otorite Türkiye'de. O nedenle iş halka düşüyor. Halbuki halk öyle her krizde devreye girmek zorunda olmamalı. Halk kimisini cumhurbaşkanı, kimisini başbakan, kimisini muhalefet diye görevlendirecek. Meclis olacak, mahkemeler olacak, sistem uyum içinde olacak. Şimdi böyle bir şey yok. Bu tahrip ediliyor. Bu getirilen Anayasa değişikliği de Türkiye'nin bu hassas mekanizmalarını, dengelerini allak bullak etmeye yönelik bir yaklaşım. Cumhurbaşkanlığı da maalesef bu süreç karşısında kendisine düşen, bizim de beklediğimiz, eğer inisiyatif alırsa üzerimize düşeni fazlasıyla yapacağımızı söylediğimiz hamleler karşısında bile umursamaz, aldırmaz onları yok sayan AKP'nin bir siyasi uzantısı konumunda tavır takınıyor.'
"ANAYASA MAHKEMESİ BİZİM KONTROLÜMÜZDE DEĞİLDİR"
Baykal, Anayasa değişikliğini Anayasa Mahkemesine götürmek için TBMM'de 110 imzanın bulunup bulunamayacağına ilişkin soruyu yanıtlarken de Baykal, bunun yalnızca CHP'yi değil, parlamentoyu ilgilendiren bir konu olduğunu ve 110 imzaya ulaşılmasına ilişkin herhangi bir sorun görmediğini kaydetti.
Dokunulmazlıklar konusundaki soruyu da yanıtlayan Baykal, CHP'nin kuruluşundan bu yana dokunulmazlıklar konusundaki tavrının net olduğunu, dokunulmazlıkların hem siyasetçiler hem bürokratlar açısından kaldırılmasını talep ettiğini bildirdi.
Baykal, Başbakan Erdoğan'ın 'CHP, Anayasa Mahkemesini kendi resepsiyon salonu olarak gördü' şeklindeki sözlerinin hatırlatılması üzerine ise CHP ile Anayasa Mahkemesi arasında gayet mesafeli ve sağlıklı bir ilişki olduğunu, CHP'nin Anayasa Mahkemesine sık başvurmasının ise iktidarın yanlış uygulamalarından kaynaklandığını söyledi. Başbakan Erdoğan'ın sözlerini 'yakışışıksız' bulduğunu, Yüksek Mahkeme'nin saygıyı hak eden bir kurum olduğunu ifade eden Baykal, 'Anayasa Mahkemesi hiçbir şekilde bizim kontrolümüzde değildir' dedi.