Başbakan Erdoğan'ın konuşmasında öne çıkan bazı bazı konulardan satırbaşları şöyle:
-''Türkiye ekonomisi 2010 yılının son çeyreğinde Çin ve Singapur'dan sonra, dünyada üçüncü büyüme oranını yakaladı 9,2. 2010 yılının tamamında ise büyüme tahminlerimizin çok çok üzerinde yüzde 8,9 olarak gerçekleşti. Avrupa'da ve OECD ülkeleri arasında Türkiye birinci sırada.''
-''Milli gelirimiz tarihinde ilk kez 1 trilyon lira sınırını aşarak 1 trilyon 105 milyar Türk Lirası seviyesine yükseldi. Dolar cinsinden milli gelirimiz de 736 milyar dolar.''
-''Kişi başına milli gelirimize baktığımızda 2008'deki gibi 10 bin dolara aşarak 10 bin 79 dolar seviyesine ulaştı.''
-''Kamu net borç stokunun gayri safi milli hasılaya oranı 2002 yılında yüzde 61.4 iken, 2010 yılı sonunda küresel finans krizine rağmen yüzde 28.7 gibi rekor bir seviyeye geriledi.''
-''On iki aylık enflasyon yüzde 3.99. Dikkatinizi çekiyorum, göreve geldiğimizde bu enflasyon yüzde 30'du. Şimdi neredeyse onun onda birine düştü.''
''ÇIKAR KAYGISI İÇİNDE DEĞİLİZ''
-''Irak'ta camilerde, caddelerde patlayan her bomba bizim yüreğimizi yaralıyor. Irak'ın sokaklarında yere düşen her can bizim canımızdan can koparıyor.''
-''Aynı kıbleye yönelen Irak halkının birlik içinde, kardeşlik içinde geleceği hep birlikte inşa etmesi lazım.''
-''Bizim bu ziyaretimizi yurt içinde ve yurt dışında hiç kimse farklı yerlere çekmeye, farklı şekillerde yorumlamaya kalkmasın.''
-''Biz rol kapma çabası içinde değiliz, çıkar kaygısı içinde değiliz. Biz mezhepler, etnik kökenler içinde nüfuz mücadelesi içinde değiliz. Biz Irak'a baktığında petrol kuyularını görenlerden hiç değiliz. Yerin altındaki değil, yerin üstündekileri, gönüllerdekini görenlerdeniz.''
-''Orta Doğu'daki, Kuzey Afrika'daki tüm gelişmelere en başından itibaren tamamen ilkelerimiz doğrultusunda baktık ve bakmaya devam ediyoruz.''
''TÜRKİYE'NİN YÜZDE 8,9 GİBİ YÜKSEK BİR ORANDA BÜYÜMÜŞ OLMASI, ÜLKEMİZ ADINA HEM GURUR HEM DE UMUT VERİCİ OLMUŞTUR''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin yüzde 8,9 gibi yüksek bir oranda büyümüş olmasının ''gurur ve umut verici olduğunu'' ifade etti.
Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, AK Parti'nin, TBMM'nin 23. Dönem 5. yasama yılında gerçekleştirdiği 18'inci ve son grup toplantısının hayırlı olmasını diledi.
Erdoğan, 22 Mart'ta vefat eden Elazığ Milletvekili Hamza Yanılmaz'a ve Osmaniye'de terörle mücadelede şehit olan Jandarma Er Zeynel Kapıcı'ya Allah'tan rahmet, yaralı askerlere de acil şifalar diledi.
Hafta içinde 2010 yılı yılının tamamına ilişkin büyüme rakamlarını açıklandığını anımsatan Erdoğan, Türkiye ekonomisinin 2010 yılının son çeyreğinde 9,2 ile Çin ve Singapur'dan sonra dünyada üçüncü büyüme oranını yakaladığını kaydetti.
Erdoğan, ''2010 yılının tamamın da ise büyüme tahminlerimizin çok çok üzerinde yüzde 8,9 olarak gerçekleşti ki bunda da Avrupa ve OECD ülkeleri arasında Türkiye birinci sırada'' diye konuştu. Erdoğan, şunları kaydetti:
''2010 yılı sonunda milli gelirimiz tarihinde ilk kez 1 trilyon sınırını aşarak 1 trilyon 105 milyar Türk Lirası seviyesine yükseldi. Dolar cinsinden milli gelirimiz ise 736 milyar dolar olarak küresel kriz öncesindeki, yani 2008 sonu itibarıyla 742 milyar dolar seviyesine neredeyse ulaştı.
Kişi başına milli gelir seviyesine baktığımızda; 2008'deki gibi 10 bin doları aşarak 10 bin 79 seviyesine ulaştı. Küresel finans krizinin halen devam ettiği, ekonomiler üzerinde baskısını halen hissettirdiği bir dönemde, Türkiye'nin yüzde 8,9 gibi yüksek bir oranda büyümüş olması, ülkemiz adına hem gurur verici hem de umut verici olmuştur. Bu vesileyle işçisinden sanayicisine, ihracatçısından çiftçisine, memurundan esnafına kadar bu büyümede alınteri bulunan tüm vatandaşlarımızı, aziz milletimizi tebrik ediyor, bu büyüme oranlarının ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyorum.''
''AZMETTİK, SABRETTİK, HEDEFE KİLİTLENDİK''
Büyüme oranlarıyla birlike borç miktarlarının da önemine dikkati çeken Erdoğan, şöyle devam etti:
''Türkiye'nin borç manzarası üzerinde çok spekülasyon yaptılar. Bu da çok net olarak ortaya çıktı. Kamu net borç stokunun Gayri Safi Milli Hasıla'ya oranı 2002 yılında yüzde 61,4 iken 2010 yılı sonunda küresel finans krizine rağmen yüzde 28,7 gibi rekor bir seviyeye geriledi. AB tanımlı genel yönetim borç stokumuz da 2002'de yüzde 73,7 iken bu oranı da 2010 yılı sonunda 41,6'ya çekmeyi başardık. Borç oranlarında AB'deki bir çok ülkeden daha iyi durumda olduğumuzu Maastricht kriteri olan yüzde 60'ın çok altında bir oranı muhafaza ettiğimizi de hatırlatmak isterim.
Dün ekonomiye ilişkin bir başka sevindirici haber daha aldık. Mart ayında enflasyon yüzde 0,42 oranında arttı. 12 aylık enflasyon yüzde 3,99. Dikkatinizi çekiyorum; göreve geldiğimizde bu enflasyon yüzde 30'du, şimdi neredeyse onun 10'da birine düştük. 8 yıl önce biri çıkıp da 'enflasyon yüzde 4'lere, 3'lere kadar gerileyecek' deseydi hiç kimse buna inanmazdı. Bu, bir hayal, ulaşılamaz bir hedef olarak görülürdü. Hamdolsun bunu başardık. Azmettik, sabrettik, hedefimize kilitlendik, kendimize, ülkemize inandık ve bunu başardık. İnşallah bu seviyeleri muhafaza edecek, milletçe bu seviyelerin daha da altına hep birlikte ineceğiz.''
"BİZ IRAK'A BAKTIĞINDA PETROL KUYULARINI GÖRENLERDEN HİÇ DEĞİLİZ. YERİN ALTINDAKİ ZENGİNLİKLERİ DEĞİL; BİZ, YERİN ÜSTÜNDEKİLERİ, GÖNÜLLERDEKİNİ GÖRENLERDENİZ"
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin, hiçbir kompleksi, çekincesi ve tereddütü olmadan tarihine, medeniyetine, büyüklüğüne yakışır biçimde bulunduğu coğrafyada, her kesimle görüşebilen yegane ülke olduğunu söyledi. Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, geçen hafta yurt içi ve yurt dışında gerçekleşen programı hakkında bilgi verdi. Adana'da onbinlerce kişinin katılımıyla coşkulu bir açılış töreni yapıldığını anımsatan Erdoğan, 75 farklı eserin hizmete açıldığını anlattı.
İstanbul'da Türkiye İhracatçılar Meclisi tarafından hazırlanan, "2023'te 500 milyar dolar İhracat Stratejisi"ni kamuoyu ile paylaştıklarını anımsatan Erdoğan, "Bu, bizim de 2023 vizyonumuzun bir gereği idi. Türkiye İhracatçılar Meclisi ayrıca bu çalışmayı yaparak, bizim bu hedefimizin ne denli doğru olduğunu belirlemiş oldu" diye konuştu. Erdoğan, Ankara'da, Çevre ve Orman Bakanlığınca -parti ayrımı yapılmadan- belediyelere katı atık toplama aracı hediye edilmesi dolayısıyla düzenlenen törene katıldığını hatırlattı. İngiltere'de gerçekleştirdiği temaslar hakkında da bilgi veren Erdoğan, Kraliçe 2. Elizabeth ve İngiltere Başbakanı David Cameron ile görüştüklerini ifade etti. Bu süreçte, Irak'a tarihi bir ziyaret gerçekleştirdiklerini anımsatan Erdoğan, bunun son derece önemli bir ziyaret olduğunu söyledi. Bağdat'ta havaalanı çıkışında ellerinde Türk bayrağı taşıyan Iraklıların sevgi gösterilerine muhatap olduklarını belirten Erdoğan, "Bundan önceki gidişlerimizde bu hali görmek mümkün değildi ama şu anda durum çok daha farklı bir konuma geldi.
Gerçekten heyecan verici, duygulandırıcı bir tabloydu" dedi. Irak ziyaretini değerlendiren Erdoğan, "Türkiye, hiçbir kompleksi olmadan, çekincesi, tereddütü olmadan tarihine, medeniyetine, büyüklüğüne yakışır biçimde tüm bu coğrafyada her kesimle görüşebilen yegane ülkedir. Her mezheple, her inanç grubuyla, her etnik grupla görüşüyor, müzakerelerimizi yapıyor, tamamen dostluk, kardeşlik hissiyatı, tamamen birlik mesajları doğrultusunda uyarılarımızı muhataplarımıza iletiyoruz" diye konuştu. "Irak bizim için komşudan öte bir ülkedir" diyen Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Ortak tarihi, ortak kültürü, ortak medeniyeti paylaştığımız, topraklarımızda ortak şehitlerimizi ağırladığımız bir ülkedir. Dicle ile Fırat birbirine ne kadar kardeş ise Türkiye ile Irak da birbirine o kadar yakındır, o kadar kardeştir. Bu ifadeleri, Irak Milli Meclisinde konuşan ilk yabancı ülke Başbakanı olarak oradaki milletvekillerine de söyledim. Irak'ta camilerde, caddelerde patlayan her bomba bizim yüreğimizi yaralıyor. Irak'ın sokaklarında yere düşen her can, bizim canımızdan can koparıyor."
"DOSTÇA, KARDEŞÇE UYARILARIMIZI YAPTIK"
Halepçeleri, Telaferleri, Felluceleri tekrar görmek ve yaşamak istemediklerini söyleyen Erdoğan, aynı kıbleye yönelen Irak halkının birlik, kardeşlik içinde geleceği hep birlikte inşa etmesi gerektiğini ifade etti. Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bizim en büyük ve en samimi arzumuz, bu ziyaretimizi yurt içinde ve yurt dışında hiç kimse farklı yerlere çekmeye ve farklı şekillerde yorumlamaya kalkmasın. Her zaman söylüyorum, biz rol kapma çabası içinde değiliz, çıkar kaygısı içinde değiliz. Biz mezhepler, etnik kökenler içinden nüfuz mücadelesi içinde değiliz. Biz Irak'a baktığında petrol kuyularını görenlerden hiç değiliz. Yerin altındaki zenginlikleri değil; biz, yerin üstündekileri, gönüllerdekini görenlerdeniz. Şunu da hatırlatmak durumundayım; Ortadoğu'daki, Kuzey Afrika'daki tüm gelişmelere en başından itibaren tamamen ilkelerimiz doğrultusunda baktık ve bakmaya devam ediyoruz. Hep şunu söyledik; bu bölge, insanlık tarihiyle yaşıt geçmişine uygun olarak yeniden bir selam coğrafyası olsun bir barış coğrafyası olsun. Yeniden huzurun, güvenliğin, hak ve hukukun coğrafyası olsun istiyoruz. Hiç tereddüt etmeden, hiç çekinmeden biz bu ilkelerimizi, çağrılarımızı cesaretle dile getiriyoruz. Tunus, Mısır için söylediğimizi Libya, Suriye, Bahreyn, Yemen için de söylüyoruz. Aynı cümleyi her yerde kullanmak gerekmiyor. O coğrafyanın gereği neyse onların yaşadığı tablo neyse ona göre o cümleleri seçmesini de çok iyi biliyoruz. Bu coğrafyanın sakinleri aynı zamanda bu coğrafyanın sahipleridir. Biz her zaman bunu güçlü bir şekilde savunduk. Hiç kimsenin içişlerine karışmadan dostça, kardeşçe uyarılarımızı yaptık ve yapmaya devam ediyoruz. Libya'da, Suriye'de olsun Yemen ve Bahreyn'de olsun daha fazla kan akmadan, acı yaşanmadan halkların hissiyatına, arzu ve taleplerine karşılık gelecek reformların acilen yapılmasını yüksek sesle dile getirdik ve getiriyoruz; yaptığımız budur."
"TÜRKİYE BİR KASABA DEVLETİ DEĞİL"
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Orta Doğu'daki gelişmelerle ilgili olarak, "Çözüm üreten, barış, istikrar ve hukuk isteyen bir ülke olarak tüm denklemlerde yer almaya devam edeceğiz" dedi. Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, Orta Doğu'daki gelişmelere değindi. Halkların haklı taleplerini görmemezlikten gelerek, halkları öldürmeye yönelik tavırları tasvip etmelerinin mümkün olmadığını ifade eden Erdoğan, "Üslubumuz, tarzımız, yönetimimiz farklı olabilir. Sesimizin tonuna değil, muhtevasına baksınlar. Orada zaten hiç değişmeyen ilkelerimizi görecekler" dedi.
NATO Genel Sekreteri Rasmussen ile dünkü görüşmesinde de tavırlarını ilettiklerini anlatan Erdoğan, "NATO'nun Afganistan'da, Irak'ta olduğu gibi değil, Libya'da başarılı bir sınav vermek zorunda" olduğunu aktardığını kaydetti. NATO'nun Afganistan'da 8 yılı aşkın süredir bulunduğunu ama oradaki gelişmelerin bekledikleri gibi olmadığına işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şu anda Afganistan'daki NATO güçlerinde ciddi bir yorgunluğu görüyoruz. Herkes çekilmenin hesabını yapıyor. Problem çözülmeden çekilmenin hesabını yapıyor. Irak'ın hali ortada... Irak'ta yine beklenenler olmadı. Irak, şu anda yeraltı, yerüstü bütün yapılanmalarıyla kim bilir kaç on yıl alacak. Böyle bir durum var. Bunu, yıkılan bir medeniyeti yeniden inşa etmek sadece Irak halkının değil, herhalde bu operasyonlara katılanların da görevi olsa gerek. Akşam saatlerinde Lübnan eski Başbakanı, tabii eski derken şu anda henüz Başbakandır, fakat malum Parlamentodaki desteği sebebiyle bunu böyle söyledim. Şu anda Lübnan'ın Başbakanı'dır, Sayın Hariri kardeşim ile de görüştüm. Ona da düşüncemizi ilettim. Libya, Suriye ve diğer bütün ilgili ülkeler nezdinde görüşlerimizi farklı şekillerde dile getiriyoruz."
Libya'dan vatandaşlarını tahliye etmek isteyen ülkelerin Türkiye'den yardım istediğini hatırlatan Erdoğan, Guardian ve New York Times gazetelerinin tutuklu muhabirlerini kurtarmak için Türkiye'den yardım istediğini belirten Erdoğan, Bingazi ve Mısrata'dan 321 yaralının tedavi için İzmir'e geleceğini söyledi. 321 yaralı, 158 yolcu ve refakatçiyi taşıyan geminin bugün Çeşme'ye geleceğini anlatan Erdoğan, kendilerine tahsis edilen hastanede tedavilerinin yapılacağını kaydetti."
Başbakan Erdoğan, "Şu anda Trablus'ta da Bingazi'de de Türkiye var; taraflarla konuşan, diyalog kurabilen, sözü geçen bir Türkiye var. Ama aynı şekilde Bahreyn'de de Türkiye var. Bugün Dışişleri Bakanımızı Bahreyn'e gönderdik, orada görüşmeler yapmak için...Yarın, Suriye'ye geçecek, orada da görüşmeler yapacak. Arzumuz nedir? Arzumuz, şu bölgenin barışına Türkiye olarak nasıl katkı sağlayacağımızdır" dedi.
Erdoğan, Türkiye'nin bu tavrını sürdürürken, "Efendim Türkiye'nin içindeki sorunları halletik de o mu kaldı?" şeklinde eleştiriler yöneltildiğine işaret ederek, "Türkiye bir kasaba devleti değil. Türkiye, tarihiyle, medeniyetiyle, hangi toprakların üzerinde, hangi devlet ve medeniyet anlayışıyla var olduğunun bilincindedir. Biz içerideki sıkıntıların da bilincinde, hem onunla mücadelemizi sürdüreceğiz hem de bölgemizdeki olanların hepsiyle mücadelemizi sürdüreceğiz ve bölgemizde barışı inşallah egemen kılmanın gayreti içinde olacağız. Çözüm üreten, barış, istikrar ve hukuk isteyen bir ülke olarak tüm denklemlerde yer almaya devam edeceğiz" diye konuştu
"SİZİN KİRLETTİĞİNİZ TÜRKİYE'Yİ BİZ TEMİZLİYORUZ. KASALARI BOŞALTTINIZ, BİZ DOLDURUYORUZ. BORÇLANDINIZ, BİZ ÖDÜYORUZ"
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "BDP'nin, bir kez daha gerilimi, tahrik siyasetini, istismarı propaganda yöntemi olarak benimsediğini" belirterek, "Yapılan sivil itaatsizlik değil, sivil iradesizliktir" dedi. Erdoğan, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, "bu iktidar, yolsuzlukların iktidarıdır" denilerek "utanmadan, sıkılmadan konuşulduğunu" ifade etti.
Erdoğan, şunlara söyledi: "Yav, sizin kirlettiğiniz bütün Türkiye'yi biz temizliyoruz biz. Kasaları boşalttınız, biz dolduruyoruz. Borçlandınız, biz ödüyoruz. 79 senede 6 bin 300 kilometre duble yolun yapıldığı bir Türkiye'de, 8 yılda biz 13 bin 600 kilometre duble yol yaptık. Türkiye'nin dört bir yanına 45 havaalanı ile ulaşan bir Türkiye. Artık benim vatandaşım uçaklarla seyahat ediyor. Yolsuzlukların olduğu bir Türkiye'de siz bunları nasıl yapacaksınız ya, bu yolları nasıl yapacaksınız? Dağa, taşa suyu, yolu nasıl götüreceksiniz? Bu borçları nasıl ödeyeceksiniz? Bu, böyle oldu. Tüyü bitmemiş yetimin hakkı korunduğu için böyle oldu. Yoksa bunların hiç birisini yapamazdık." Başbakan Erdoğan, attıkları adımlar sonucunda, gayri safi yurt içi hasılanın ve kamu net borç stokunun ortada olduğunu ifade ederek, "Maastricht kriterlerinin çok çok altında bir borç stoku" dedi.
"KÜFRETMEKTEN BAŞKA BİR ŞEY ORTAYA KOYMADILAR"
Türkiye'nin artık ayaklarının üzerinde durduğunu belirten Erdoğan, 4 yıl boyunca milletin derdine derman, şifa olacak bir tek öneri görülmediğini ifade etti. Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: "Küfretmekten, hakaret etmekten, öfke ve nefretten başka ortaya hiçbir şey koymadılar, koyamadılar. Milli birlik ve kardeşlik projesi gibi birleştirici ve bütünleştirici bir süreç karşısında bile, ayrıştırıcı dili, öfke ve nefret dilini tercih ettiler. BDP nasıl Türkiye'nin doğusuna çıkıp oradan çıkamadıysa, MHP'de maalesef kafatası ölçmekten başka bir işe yaramıyor. MHP de sahil kesimlerinin bazı kesimlerine sıkışarak oradan çıkamadı, Türkiye partisi olamadı. Milli birlik ve kardeşlik projesinin karşısında duran, çözümü engellemek için yoğun gayret gösteren bir diğer parti de MHP oldu, bir diğeri de BDP. Doğu ve Güneydoğu'nun yatırımlara kavuşması, çocukların, gençlerin umutla kucaklaşması, huzurun bölgeye egemen olması, sorunlardan beslenen, yoksulluğu istismar eden, maalesef BDP'yi rahatsız etti.
Yüksekova'ya gideceksin havaalanı yapacaksın, oranın temel atma törenine gelmek isteyenleri engelleyeceksin. Şırnak, Cizre'de havaalanı yapacaksın, temel atma töreni, gelmek isteyenleri engelleyeceksin. Yol yapacaksın, yollardaki o iş makinalarını yakacaksın. Bu mudur ülkeyi, insanını sevmek? Bu mudur şehrini, Hakkari'sini, Şırnak'ını, Diyarbakır'ını sevmek? Şu anda seçim sandığının görülmesiyle birlikte planlarla, projelerle önerilerle ortaya çıkması gereken BDP, bir kez daha gerilimi, tahrik siyasetini, istismarı propaganda yöntemi olarak benimsedi. Yapılan sivil itaatsizlik değil, sivil iradesizliktir. Yapılan budur... Halkının, oy aldığı kesimlerin iradesini hiçe sayanlar, milletin iradesine ipotek koyduranlar sivillikten, sivil itaatsizlikten bahsedemezler. İşte referandumda gördük. Sandığın üzerine çarpı işareti koyanlar, ne yaparlar? Bu sivil iradesizlik değil mi, halkının iradesine ipotek koymak değil mi? Budur... Bırak, halk iradesini ortaya koysun, bakalım ne diyor. Senin gösterdiğin istikametten mi gidecek, yoksa doğru nerede ise oradan mı gidecek? Kendileri Parlamento'da bile sandığa gidemediler, iradelerini ortaya koyamadılar."
"TERÖRDEN İKİ KESİM İSTİFADE ETTİ"
Başbakan Erdoğan, bugüne kadar terörden iki kesimin istifade ettiğini ifade ederek, "Birincisi silah tüccarları, ikincisi de istismarcılar" dedi. Bölgenin meseleleri çözüldükçe, o istismarcıların çözümü engellemek için her yola, her tahrik eylemine başvurduklarını kaydeden Erdoğan, "Sivil itaatsizlik diye ortaya konan eylemlerin, bölge halkının hissiyatını istismar yoluyla, seçim hesabı yapmaktan başka bir şey olmadığını" bildirdi.
Erdoğan, "Burada cuma namazı kılınıyor. Siz kalkıp da hemen şöyle biraz öte tarafta, orada kılınan cuma namazını adeta sabote edercesine, orada elde megafonla alelacele toparlanıp bir cuma namazı kılmaya kalkarsanız, buna ayrımcılıktan başka bir şey denmez, bu ayrımcılıktır. Bu, mukaddes dinimizin içerisine de bölücülüğü sokmaktır. Bunlar bunu da yaptılar. Ben işin teferruatına, detayına da girmiyorum. Bu tahrik eylemleri paniğin, telaşın tükenmişliğin emaresidir" diye konuştu. "Türkiye'yi konuşamayanlar, Türkiye'yi bir bütün olarak kucaklamayanların, ne yaparlarsa, hangi senaryoyu uygularlarsa uygulasınlar; o bölgedeki samimi kardeşimin takdirine de mazhar olamayacaklardır" diyen Erdoğan, çünkü milletin artık oynanan oyunları çok net olarak gördüğünü söyledi.
"12 HAZİRAN HAKİKATİN TECELLİ EDECEĞİ BİR TARİHTİR"
Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Benim milletin kimin kiminle iş tuttuğunu, kimlerin nasıl bir kirli ilişki içinde olduğunu, hangi çirkin senaryoların ortaya konduğunu artık çok net olarak görüyor. Bunu sadece kendileri görmüyorlar. Eski, bayat senaryoların hala iş göreceğini zannediyorlar. 12 Haziran'da milletim onlara nasıl bir yanılgı, yanlış içinde olduklarını inşallah gösterecektir. 12 Haziran, senaryoların değil, hakikatin tecelli edeceği bir tarihtir. Tabii, burada, terör örgütünün son günlerdeki eylemlerine de milletimin özellikle dikkatini çekiyorum. Seçimin hemen öncesinde ortaya konan bu eylemler, her seçim öncesinde olduğu gibi, Türkiye'de iç siyaseti dizayn etme girişimlerinin aleni bir uzantısıdır. Şunu da açık açık söylüyorum. Bu eylemler sadece Doğu ve Güneydoğu'da halkı tahrik yoluyla değil; Hükümeti yıpratmak, batıdaki vatandaşları tahrik etmek yoluyla seçimleri etkilemeye dönük çok boyutlu senaryonun bir parçasıdır. Türkiye artık bu oyunlara gelmeyecek. Türkiye, bu kirli senaryolara gelmeyecek, bunları bozacak ve mutlaka aşacaktır."
"BU ŞARKI BURADA BİTMİYOR, BU ŞARKI 12 HAZİRAN'DAN İTİBAREN ÇOK DAHA GÜR VE AHENKLİ ŞEKİLDE USTALIK DÖNEMİ OLARAK DEVAM EDECEK"
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin milletvekillerine, "Bu mübarek yolda bana sizin gibi yol arkadaşları nasip ettiği için Rabbime hamd ediyorum. Ben sizlerden razıyım, inanıyorum ki millet sizlerden razıdır, Allah da sizlerden razı olsun diyorum" diye seslendi.
Erdoğan, "Bu şarkı burada bitmiyor, bu şarkı 12 Haziran'dan itibaren çok daha gür ve ahenkli şekilde ustalık dönemi olarak devam ediyor" dedi. Başbakan Erdoğan, AK Parti Grup Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, 12 Haziran'a gidilen süreçte Türkiye'nin ve milletin umudunun yine AK Parti olduğunu söyledi. Türkiye'yi rekor seviyelerde büyüten AK Parti'nin, daha büyük hedeflerle, daha güçlü bir vizyonla, en önemlisi de daha büyük bir aşkla 12 Haziran seçimlerine hazırlandığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
"12 Haziran seçimleri ile ilgili olarak... Biz 4 yıl sonrasını değil, 12 yıl sonrasını, Cumhuriyetimizin kuruluş yıl dönümünü, yani 2023 yılını hedefleyerek seçimlere gidiyoruz. Ayağı yere basan, gerçekleşebilir hedefleri milletimizin takdirine sunuyor, Türkiye'yi, 2023'te dünyanın en büyük 10 büyük ekonomisinden biri olarak görme vizyonu ile yeni döneme hazırlanıyoruz. Bu son grup toplantısında, hepinizin çok çok iyi bildiği bazı hususları da bir kez daha hatırlatmak istiyorum: Biz bu yola ikbal için çıkmadık. Biz bu yola şahsi hırslarımızı temin için, koltuk ve makam sevdası için çıkmadık. Tüzüğümüzü ve programımızı hazırlarken, bu anlayışla hazırladık. Biz, bu yola yoksulların umudu olarak çıktık, sessiz yığınların sesi olarak, kimsesizlerin kimsesi olarak çıktık. Ayağında çarığı olmayan, üzerinde giyeceği, sofrasında yiyeceği olmayan, kalem tutacak elleri soğuktan tir tir titreyen çocuklar için biz bu yola düştük. Onun için eğitimde, tüm okullarda kitapları her yıl okullar açılırken masaların üzerine koyduk ki o yavrular 'benim kitabım yok' diye ağlamasın, 'benim kalemim yok' diye ağlamasın... Onlara bu imkanları hazırladık. Bununla kalmadık, hastane kapılarında inim inim inleyen, sıralarda, kuyruklarda can çekişen nice insanları kurtarabilmek için tüm hastaneleri koordine ettik ve artık dedik ki isteyen istediği hastaneye gidebilecek. Bunu söylediğimizde 'bunu nasıl yapacaksınız' diyenler, yaptığımızda şok oldular. Şimdi benim vatandaşım istediği hastaneye gidebiliyor."
"SÖYLEDİKLERİMİZİN TAKLİDİ BAŞLADI"
Başbakan Erdoğan, şimdi artık, "elindeki reçete ile ilaçlarını istediği eczaneden alabilen bir Türkiye olduğunu" söyledi. Söylediklerinin taklidinin başladığını belirten Erdoğan, "Biz, 'her doğan sigortalı doğacak' dedik. Sosyal güvencesi ile genel sağlık sigortası ile doğacak ve 18 yaşına kadar devam edecek. Bunu yaşayan bir Türkiye var. Şimdi birileri çıkıp 'biz hayat boyu sigorta' diyor. Önceleri geldiniz, yaptınız mı? Yapmadınız. Niye yalan söylüyorsun? Başaramadınız, yapamadınız. Siz bu ülkede iktidar gördünüz, iktidarlara şöyle böyle de olsa geldiniz, yapamadınız ama biz yaptık" diye konuştu.
Erdoğan, tek göz evinde yaşayan ailelerin AK Parti iktidarı ile 360 bini sahiplerine teslim edilen ve 10-15-20 yıl vadeyle verilen 480 bin konutun inşasını gördüğünü ifade ederek, şunları kaydetti:
"Tenceresinde, çocukları için su kaynatan anneler... Artık valilerimizin kaymakamlarımızın... Sosyal dayanışma fonundan verilen desteklerle evlerine aş geliyor. Bunu istismar ettiler. 'Devlet sadaka devleti oldu' dediler. Sadaka devletin görevi değil, sadaka bireyin görevidir. Sağ eliyle verdiğini sol eli görmez. O zengine ait bir iştir. Devlet sosyal devlet olarak bunu yapmak zorundadır, biz bunu yaptık. Yani biz bunu, Ömer misali yapmaya gayret ettik. Tam yaptık mı, yapamadık. Biz, şu anda ülkemizin ara sokaklarında...
Valilere, kaymakamlara hep bunu söyledim: Valilik makamında oturup kalmayın, dolaşın, gezin, bakın. Nerede, kim fakir, bunları bulun, kimin bacası tütmüyor buna bakın, onların kömürünü, sobasını götürün. Dediler ki 'ben her aileye 600 lira vereceğim.' 'İşte bu dağıttıklarınızın tutarı, o da oradan vereceğim' dedi. Akşam başka, sabah başka. Eğer bu işin hesabını yapacak olursak, bu dağıttıklarımız senin o 600 liranın çok çok üstünde. Çünkü o 600 lira ile bunlar alınamaz. Kaldı ki valilikler ayrıca sosyal güvencesi olmayanlara, mali olarak da belli miktarda parasal yardımı da zaten yapıyor. Bunu da yapıyoruz. Kimi aldatıyorsun ya...
Benim halkım bunları görüyor, biliyor. Yıllardır evladının yolunu gözleyen, 30 yıldır 'ha gelecek ha gelecek' diyerek kapısını açık bırakan analar için biz bu yola çıktık. Gümrük kapılarında, vize kuyruklarında başlarını öne eğen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının gururunu yüceltmek için biz bu yola çıktık. Artık pasaportu gösterince vize yok, geç. Anadilini konuşamayan, anadilinde ninni söyleyemeyen, ağıt söyleyemeyen bacılar için biz bu yola çıktık. Cezaevlerinde kendi yavrusu ile ana dilinde konuşamayanlara biz bunun yolunu açtık. Devletin televizyonlarından bir tanesini tamamıyla özellikle Güneydoğu, Kuzey Irak'ta yayın yapacak şekilde, Kürtçe yayın yapar hale biz getirdik. Bölgede olağanüstü hali, çekiç gücü biz kaldırdık. Bize şunu diyorlardı; Bunlar gitsin mesele yok. Bunları biz hallettik. Bu sürece biz getirdik. Anadilde kurslar mı açacaksın, 'açın' dedik. Bunların yolunu biz açtık. Kendi anadilinde türküsüyle, sazıyla, her şeyiyle... Bu imkanları biz sağladık. Şimdi biz bunları yaptıktan sonra...
Biz, indirme bindirme harekatı yaptık da öyle yaptılar. Bu noktaya geldik. Siz, bu indirme bindirme harekatını daha önce niye yapmadınız?" Erdoğan, fakir fukaranın, garip gurebanın sesi ve soluğu olmak, hakkını, hukukunu korumak için biz bu yola çıktıklarını söyledi.
"İLKLERİN OLDUĞU KADAR İLKELERİN PARTİSİYİZ"
Başbakan Erdoğan, sadece Türkiye'nin değil, Ortadoğu'nun, Kuzey Afrika'nın, Balkanların barış, huzur, istikrar umudu olarak bu yola çıktıklarını söyledi. 8 yıl boyunca çizgilerinden sapmadıklarını belirten Erdoğan, çeteler karşısında hep birlikte dimdik durduklarını ifade etti. Hukuksuzluk karşısında birlikte göğsünü siper ettiklerini ifade eden Erdoğan, "Engellemeler, kirli tezgahlar karşısında gönlümüzü hiç karartmadık. Yurt içinde ve dışında aleyhimize yürütülen kampanyalara boyun eğmedik. Bir olduk, iri olduk, her zaman diri olduk" dedi.
Başbakan Erdoğan, milletle gönül bağlarını bir an olsun koparmadıklarını kaydetti ve duygulanarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Burada hepinize en kalbi şükranlarımı sunarken, şunu tüm kalbimle ifade ediyorum: Bu mübarek yolda bana sizin gibi yol arkadaşları nasip ettiği için Rabbime hamd ediyorum. Yanlışlar, hatalar olabilir. Ben sizlerden razıyım, inanıyorum ki millet sizlerden razıdır. Allah da sizlerden razı olsun diyorum. Bizim dünyamızda, kardeşler arasında hesaplaşma olmaz, helalleşme olur. Eğer üzerimde hakkınız varsa ben sizlere hakkımı helal ediyorum, lütfen sizler de bana ve birbirinize hakkınızı helal edin. Böyle bir yolda ikbal hırsı olamaz, şahsi beklentiler öne çıkarılamaz. Böyle kutlu bir yolda küslüğe, kırgınlığa, dargınlığa asla yer olamaz. Hani üstat diyor ya; 'İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal/ Hamallık ki sonunda, ne rütbe var, ne de mal/ Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan/ Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan.' Bu kadro böyle bir misyonla, hissiyatla donanmış bir parti. Hesap günü bizim aklımızdan bir an olsun çıkmadı, çıkmayacak da. Biz, ilklerin olduğu kadar ilkelerin partisiyiz.
Partimizin tüzüğüne koyduğumuz o maddeden hareketle, biliyorsunuz son kez aday oluyorum. Sonra ara veriyorum, gerisi Allah kerim. Bu bir bayrak barışıdır, koltuğuna yapışanları kıyasıya eleştirdiğimiz bir noktada biz de onlardan olamayız, onlar gibi davranamayız. Millete hizmetin sayısız yolu, yöntemi var. Siyaset sadece bu çatı altına girmek değildir. Siyaset, partide yapılır, partinin dışında çeşitli kurum ve kuruluşlarda yapılır. Eğer biz muhafazakar, demokrat bir hareketin mensuplarıysak, bu hareketin çeşitli kurum ve kuruluşlarında da görev yapmamız gerekir. Yani aday olamadığımız andan itibaren eyvallah değil, bir daha ki seçimlere kadar kaybolanlardan olmamalıyız. Aynı şekilde yola devam etmeliyiz. Bunun bir çok yöntemi var. Biz de kenara çekilir, bir yol tutturur ve millete kaldığımız yerden hizmete devam ederiz. Aktif siyasetin mekanı, sadece burası değildir.
Buradaki arkadaşlarımla, teşkilatımdaki tüm kardeşlerimle bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hizmet üretmenin içinde olacağız. Bu şarkı burada bitmiyor, bu şarkı 12 Haziran'dan itibaren çok daha gür ve ahenkli şekilde ustalık dönemi olarak devam edecek. Ülkeye hizmetlerinizden dolayı sizlere teşekkür ediyorum. Bir kez daha Allah sizlerden razı olsun diyorum. Daha birlikte yürüyecek nice yolumuz var." Başbakan Erdoğan, konuşmasından sonra partisine katılanlara rozetlerini taktı.
5 NİSAN 2011/BUGÜN