MUSTAFA MUTLU
Bu yazıda Başbakan’ın güzel bir işi övülüyor!
“Bakıyorsunuz bir köşe yazarı çıkıyor. Bugüne kadar benim şahsımla ilgili hakaret içeren oran yüzde 90’ı buluyor. Bu Başbakan’ın yaptığı hiç hayırlı iş yok mu yahu? Hakaretten başka sizin yazılarınızda yer alacak başka bir şey yok mu? Bir gün de Allah aşkına ‘Ya bu Başbakan şu hayırlı işi yaptı’ diye yazsın! Ama iyi işlerin, bunların köşesinde yer aldığını göremezsiniz.”
***
Bu sözler Başbakan’a ait... Peki; kastettiği köşe yazarı kim?
Üstüme alınmıyorum; çünkü ben bir kez bile Başbakan’a hakaret etmedim...
Öyle olsaydı dava açmak için hiçbir fırsat kaçırmayan avukatları beni unuturlar mıydı?
Evet; yüz yazımın doksanında olmasa bile en az yarısında Başbakan’ı eleştirdim!
Doğru; yapılan açılışları övmedim, tarımda enerjide yapıldığını söylediği atılımları göklere çıkarmadım!
Övmem de...
Çünkü:
***
İletişim fakültelerinin birinci sınıflarında okutulur:
Gazetenin iki temel görevi vardır:
Kamuoyunu yansıtır... Bunu “haber”lerle yapar...
Kamuoyu oluşturur... Bunu da “yorum”la, yani köşe yazarlarıyla gerçekleştirir...
Başbakan ne zaman bir törene katılsa, nerede bir duble yol ya da toplu konut açsa; bütün gazeteler çarşaf çarşaf bunların haberlerini yayınladığına göre, işin “haber” ayağında sorun yok demektir...
Yani iktidarı destekleyen-desteklemeyen bütün gazeteler ve televizyonlar; bu görevlerini yerine getiriyor...
Peki; Başbakan’ın derdi ne o zaman?
“Haber yetmez, köşe yazarınız da beni destekleyecek, övecek, yere göğe sığdıramayacak...”
***
Eğer benim “iş”im “köşe yazarlığı” ise, yorum yaparım!
Ve mesleğimin doğası gereği haber tarafsız, yorum hürdür.
Ve yine işin doğası gereği; yorumlarım övgü değil, eleştiri ağırlıklı olur.
Sadece iktidarı da eleştirmem üstelik; ana muhalefet partisi başta olmak üzere, muhalefet görevini hakkıyla yerine getirmeyen tüm siyasi partileri, bürokratları, kamu görevlilerini, aydınları da alırım büyütecimin altına...
Bunun tek bir nedeni vardır:
Toplumun gelişmesini sağlamak...
Bunun için birilerinin sürekli eksikleri, hataları göstermesi gerekir ki; bu görev de benim mesleğime düşer!
***
Başbakan’ın dün kameraların karşısına geçerek, elindeki istatistiki bilgilerle suçladığı köşe yazarının kim olduğunu bilmiyorum. Ama bildiğim iki şey var:
1) Eminim ki o köşe yazarı, yazılarının yüzde doksanında Başbakan’a hakaret etmemiş, sadece eleştirmiştir.
2) Ve yine eminim ki; aynı köşe yazarı, bundan önceki iktidarları da aynı kararlılıkla eleştirmiştir!
***
Uzun söze gerek yok; bu iktidar gider, siyasi yelpazenin başka bir ucundaki parti gelir, biz onu da eleştiririz...
Gazeteciliği; hem okulunda hocalarımızdan, hem de meslekte ustalarımızdan öğrendiğimiz için “naat” düzemeyiz...
Çünkü bunun gazeteciliğe ihanet olduğunu biliriz!
İşin garibi; iktidar yandaşı medyada bunları yapan yüzlerce kalemin Başbakan’a yetmemesi... “İlle de siz, siz” diye tutturması!
***
Madem Başbakan, kendisini eleştirenlerden de güzel bir şeyler duymak istiyor; yazayım:
60 milyon dolara aldığı yeni uçağa bayıldım!
***
İşte övdüm Sayın Başbakan...
Oldu mu?
İŞTE O UÇAĞIN İÇİ:








*****
GÜNÜN SORUSU
Başbakan, CHP’nin Hazine’den aldığı 1 trilyonun hesabını veremediğini belirterek, “Baykal, ‘İspat edemezsen namertsin’ diyor... Anayasa Mahkemesi tescil etmiş bunu” dedi...
Aynı Mahkeme, partinizin de “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olduğunu tescil etti; o karara neden kızıyorsunuz o zaman?
*****
TEL TEL DÖKÜLEN DEVLET!
Dışişleri Bakanlığı’nın 2004’te yaptığı bir ataşe yardımcısı atamasında dönemin Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün imzasının taklit edildiği ortaya çıkmış.
Şartları uymasına rağmen ataması yapılmayan Osman Nuri Çelik yargıya başvurmuş ve söz konusu karardaki Bakan imzasının Abdullah Gül’e ait olmadığını kanıtlamış!
Şimdi Dışişleri Bakanlığı personeli, harıl harıl Gül’ün imzasını kimin taklit ettiğini araştırıyormuş...
***
Ah be Sayın Başbakan...
“Eleştirmeyin” diyorsun ya; gel de eleştirme!
Yönettiğin devletin her kademesi tel tel dökülüyor, sen bize edep dersi veriyorsun...