MUSTAFA MUTLU
DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, “2011’deki nüfus sayımında herkese etnik kimliği sorulsun. Kim ne kadarsa, gerçek ortaya çıksın” demiş...
Çağdaş siyaset bilimi, “Siyasetçiler ve devlet etnik kör olmalı” der...
Amaç; tüm vatandaşlara eşit davranılmasını sağlamaktır...
Oysa; Hasip Bey, topluma “etnik gözlük” takmak istiyor...
Böylece, “sayıya bağlı olanağa ve güç” e kavuşmayı hedefliyor!
***
Etnik kimlik yetmez Hasip Bey... Vatandaşın kafatası ölçülerini de sorun ve fişleyin!
Derilerinin rengine, kan gruplarına, ana dillerine, tuttukları takımlara, sevdikleri şarkılara, yedikleri yemeklere kadar sorun...
Dinlerini, mezheplerini, imamlarını sorun...
Doğdukları kentlere, ilçelere, köylere göre ayırın ...
Köyde doğmayanları da sabun yapın...
Sorun; sordukça parçalara ayırın...
Öyle; ikiye, üçe, beşe ayırmak yetmez... Misyonunuza ayıp olur en azından!
Seksene, yüze, iki yüze bölün memleketi!
***
Önümüzdeki nüfus sayımında sayım memurları dişlerine de baksınlar vatandaşların Hasip Bey...
“Asık suratlılar” ı ve “şen şakraklar” ı da ayırmak gerek...
Zengin-fakir, ilerici-gerici, uzun-kısa, şişman-zayıf bölün bölebildiğiniz kadar...
Rakı içenle, içmeyeni de ayırın; aman ha!
Sadece kadını-erkeği belirlemekle kalmayın; homoseksüelleri, travestileri, transseksüelleri, lezbiyenleri de sorun...
Ama sakın, açlık sınırının altında yaşayanların, işsizlerin, iflas edenlerin, kredi kartı borcunu ödeyemeyenlerin hallerini sormayın!
Onlara, “Nasılsın ey vatandaş, nasıl geçiniyorsun” demeyin...
***
Varsın; “Siyasetçiler ve devlet, etnik kör olmalı” desin çağdaş siyaset bilimi...
Varsın; insanların dillerine, dinlerine, cinsiyetlerine, ırklarına göre ayrımcılığa uğratılamayacaklarını öngörsün İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi...
Varsın; “Türk dilinden veya kültüründen başka dil ve kültürleri korumak, geliştirmek veya yaymak yoluyla, Türkiye Cumhuriyeti ülkesi üzerinde azınlıklar yaratarak millet bütünlüğünün bozulması amacını güdemezler ve bu yolda faaliyette bulunamazlar” desin Siyasi Partiler Kanunu’nun 82. maddesi...
Aldırmayın bunların hiçbirine...
Sorun...
Sorarak bölün...
Bölerek güçlenin...
“Halkların kardeşliği” nden değil, “düşmanlığından” beslenin; yakışır size...
Ve elbette...
Yakışır ortağınıza!
*****
ÇIĞ!
Erzurum’dan Rize’ye giden öğrencileri taşıyan midibüs Ovit Dağı’nda çığda mahsur kaldı.
Koskoca devlet seferber oldu; nafile!
Rize Valisi çıktı televizyonlara, suçluyu ilan etti:
“O yolda, yolun 17.00 ile 07.00 saatleri arasında araç trafiğine kapalı olduğunu gösteren tabela var. Aileler, şoföre dava açmalı...”
Oysa suçun büyüğü, kendisi de “mağdur” olan şoförde değil...
Asıl suç; bu çağda, iki büyük kentimizi birbirine bağlayan bu ana yolu “çığ tehlikesi” ne karşı korunaklı hale getiremeyen devlet yöneticilerinde!
Bakalım onlar için de dava açılmasını isteyen bir “babayiğit” çıkacak mı?
*****
GÜNÜN SORUSU
En büyük devlet büyüğü dün Kürt açılımını savunurken Eflatun’un, “Korkaklar hiçbir zaman zafer anıtı dikememişlerdir” sözünü hatırlattı...
Kendisi acaba, aynı Eflatun’un, “Cesaret, tehlike karşısında akıl ve zekânın kullanılmasıdır” dediğini de biliyor mu?
*****
ADD’lere ‘müftü’ müfettiş!
İçişleri Bakanlığı’nın talimatı uyarınca; bazı valilerin, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin şubelerini denetlemek için müftüleri görevlendirdikleri ortaya çıkmış...
Oysa; Dernekler Kanunu’na göre, bu denetimlerde sadece “dernekler birimi personelinin görevlendirilmesi” gerekiyor...
Eğer bir il veya ilçede, dernekler birimi personeli bulunmuyorsa; işte o zaman, kolluk kuvveti mensupları hariç, “ilgili kamu kurum ve kuruluşları” nda görev yapan kişilerin denetim komisyonuna dahil edilmesine izin veriliyor...
Bu durumda... İçişleri Bakanı’na soruyorum:
***
ADD’lerin denetlenmesiyle...
Müftülerin ne gibi bir “ilgisi” ve “ilişkisi” olabilir?