İşte Sedat Bozkurt'un yazısı..
Hükümet ile arasındaki ciddi sorunlar artık iyice su yüzüne çıkan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, uzun süren sessizliğinin ardından konuştu ve unutulmaya yüz tutan bir tehlikeden irticadan, devlet içindeki kadrolaşmalardan söz etti. Bu sert eleştiriler üzerine, Sezer ile “devlet yönetimi” anlamında ciddi bir anlaşmazlığı bulunan hükümet adına da Başbakan Recep Tayip Erdoğan kürsüye çıkarak yanıt verdi. Ve Türk siyasi hayatında yürütme ile Cumhurbaşkanlığı arasında bugüne kadar hiç görülmemiş ciddiyette bir sorun yaşandığı net bir biçimde ortaya çıktı. Bu tablonun ortaya çıkardığı en önemli ve net fotoğraf ise AK Parti hükümetinin en ciddi muhalifinin Sezer olduğuydu.
Sezer 5 Mayıs 2000 günü TBMM’de yapılan oylamanın ilk turunda yeterli oy çoğunluğunu sağlayarak 16 Mayıs 2000 günü Cumhurbaşkanlığı koltuğuna yemin ederek oturdu. Sezer, dönemin koalisyon hükümetinin ortakları DSP, MHP ve ANAP’ın genel başkanları Başbakan Bülent Ecevit, Yardımcıları Devlet Bahçeli ve Mesut Yılmaz ile muhalefet partileri DYP’nin Genel Başkanı Tansu Çiller, Fazilet Partisi (FP)’nin Genel Başkanı Recai Kutan’ın ortak adayı olarak Cumhurbaşkanı seçildi.
Sezer’in Cumhurbaşkanı seçilmesi sürecinin en önemli kısmı, şimdi ona muhalefet eden AK Parti iktidarının o dönem içinde yer aldığı Milli Görüş partisi FP’nin bulunduğu noktadır. AK Parti’yi oluşturan kadro o dönemde FP içindeki muhalif yapıyı “yenilikçiler” adıyla temsil ediyorlardı ve Sezer’in seçilmesini ısrarla savunuyordu. Yani bugün muhalefet ettikleri Cumhurbaşkanını o dönem seçtirenler AK Parti’nin kurucu kadrosuydu.
9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in görev süresi biterken, her Cumhurbaşkanı seçimini sıkıntıyla atlatan TBM bunun için önlem almaya çalışıyordu. Demirel bir dönem daha Cumhurbaşkanı olmayı istiyor, bunun için kendisine yakın isimlerle kulis yaptırıyordu. Bu isimlerden birisi Demirel’in avukatlarından ANAP Milletvekili Yaşar Topçu’ydu. İlk gittiği adreslerden birisi de Milli Görüş’ün o dönem de yasaklı olan doğan lideri Necmettin Erbakan’dı.Topçu, Hazine yardımını partisi aracılığıyla yasaya uygun kullanmadığı için ciddi bir yargı kıskacı altında bulunan Erbakan’a, bu sıkıntıdan kurtulması için Demirel’i bir dönem daha Çankaya’da tutacak 5 artı 5 formül için destek talep ediyordu. Topçu ilk red sözcüğünü ilk çaldığı kapıda duydu. Erbakan, red kararını da açıkladı: “milleti yıllarca kandırdı yeter artık” Mesut Yılmaz’ın da ortaya çıkacak bir “kriz” anının adayı olarak kendisi görmesi Demirel’in umutları suya düşürdü ve ısrarından vazgeçti.
Başbakan Ecevit, elinde iki isim ile FP’nin kapısını çaldı: Başkent Üniversitesi Rektörü Mehmet Haberal, Anayasa Mahkemesi Başkanı Ahmet Necdet Sezer. (Bir süre sonra Haberal ile tedavi süreci nedeniyle mahkemelik olacak, Sezer ile “Anayasa kitapçığı fırlatma krizi yaşasa da daha sonra çok iyi görüşen iki insan olacaktı) FP bu iki isme eski Yargıtay Başkanı Sami Selçuk ile karşılık verdi.
Hükümet ortakları Sezer ismi üzerinde uzlaşınca, Ecevit Kutan’ı aradı ve ismi iletti. Kutan da partisinin grubunu toplayarak Sezer ismini tartışmaya açtı. Sezer’i kürsüye çıkıp şiddetle savunanlar arasında Abdullah Gül, Bülent Arınç ve Abdüllatif Şener dikkat çekiyordu. Çünkü bu isimler parti içindeki mücadelede Yenilikçileri temsil ediyorlardı. Yenilikçi kanada göre Sezer’in cumhurbaşkanı seçilmesi gerekiyordu, çünkü hukukçuydu, 1999 yılında Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş yıldönümünde demokrasinin ve insan haklarının önünü açacak bir konuşma yapmıştı. Aynı zamanda da bu ekip için önemli bir isim sayılan Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Haşim Kılıç’ın görüşleri de olumluydu. Aynı gün konuşan gelenekçilere göre ise Sezer partilerini kapatmış ve hukuki yorumları sağlıklı değildi. Bu görüşün en hızlı savunucu ise Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç’tu.
Daha sonra TBMM’de grubu bulunan 5 partinin genel başkanları ortak basın toplantısıyla Sezer’i Cumhurbaşkanlığı’na öneren imzayı attılar. 110 kişilik FP grubundan 35 imza vardı. İmzalardan birisi Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’na aitti ve genelkçi grubunda yer almasına karşın o da şiddetle Sezer’i savunuyordu.
Hızlı gelişen bu sürece bir biçimde müdahil olmak isteyen Erbakan devreye girerek, bugünün Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül’ün Cumhurbaşkanlığına aday gösterilmesini istedi. Bu istek hemen yerine getirildi ve dilekçe TBMM Başkanlığı’na verildi. Bunun üzerine Erbakan’ı ilk ziyaret eden isim Gönül oldu. Sezer’le arkadaş olduklarını ve ona aday gösterileceğini bizzat kendisinin telefon ile bildirdiğini belirterek adaylıktan affını istedi. Daha sonra Kutan ile Bekaroğlu Erbakan’ı ziyaret etti ve Sezer’in önergesinin altında imzaları olduğunu belirterek aday çıkarmalarının doğru olmadığını anlattılar. Erbakan bunlara da hak verdi ama ardından kendisi ziyarete gelen bugünkü AK Parti Milletvekili Nevzat Yalçıntaş’ın adaylığının önünü açtı ve ona az da olsa oy verilmesini sağladı. Yalçıntaş o dönem oylarını gelenekçi kanatta yer alan şimdiki Saadet Partisi (SP) kadrolarından aldı.
İşte AK Parti’nin tek muhalefi Sezer’in Milli Görüş açısından seçilme süreci…
.