Emniyet, Adli Tıp, TÜBİTAK'tan sonra Jandarma Kriminal de "İrtica ile mücadele eylem planı" belgesinin gerçek ve ıslak imzanın Kurmay Albay Dursun Çiçek'e ait olduğunu tespit etti. Jandarma Kriminal'ın belge gerçek, imza ıslak raporundan sonra Genelkurmay'dan imzanın Dursun Çiçek'e ait olduğuna dair bir açıklama geldi. Genelkurmay'ın o açıklamasında konuyla ilgili Askeri Savcılığın Dursun Çiçek'i tutuklama talebiyle Askeri mahkemeye sevk ettiği ve askeri mahkemenin bu isteği reddettiği de yazılıydı.
Albay Dursun Çiçek, "irtica ile mücadele eylem planı"ndan imzası olması nedeniyle sivil savcılar tarafından ifadesi alınmış ve iki kez sivil mahkeme tarafından tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. İlkinde 18 ikincisinde de 43 saat tutuklu kalan Dursun Çiçek, avukatlarının yaptığı itiraz sonrası serbest bırakışmıştı.
Şimdi belgenin imzanın Dursun Çiçek'e ait olduğu Jandarma Kriminal tarafından da doğrulandı. Peki İstanbul'daki sivil savcılar Dursun Çiçek için mahkemeden tekrar bir tutuklama kararı çıkarttırırlar mı? Ya da Dursun Çiçek'le ilgili bu olaya hangi mahkeme bakacak? Askeri yargı mı yoksa sivil yargı mı? Bu konuda hukuki durum nedir?
Stratejikboyut.com bu soruları Ondokuz Mayıs Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hakan Hakeri'ye sordu. Hakeri daha önce de Stratejikboyut Dergisi'nin yargı sayısında askeri yargı-sivil yargı konusunu yazmıştı.
İşte Prof. Dr. Hakeri'nin bu konu ile ilgili görüşleri...
Bu eylemler, ilgili kişinin adli yargıda yargılanmasını gerektirir. Bu konudaki görevli mahkeme askeri mahkemeler değil sivil mahkemelerdir.
Çünkü Dursun Çiçek askerdir. Askeri yargılama kanunu bu konuda şöyle diyor: Askeri yargı için suçu işleyen kişinin sadece asker kişi olması yeterli değil, suçun askeri mahallerde işlenmesi gerekiyor ve suçun askeri suç olması gerekiyor.
Ancak Dursun Çiçek'in işlediği suçlar askeri ceza kanununda düzenlenen suçlar değil. Bunlar sivil suçlar. Ayrıca bu suçların işlenmesi noktasında sivillerle işbirliği sözkonusu. Askeri yargılama kanunu diyor ki askeri kişiler, sivillerle suç işlerse bunu adli yargı yargılar diyor. Dolayısıyla görevli yargı yeri benim şu ana kadar edindiğim bilgilere göre sivil yargıdır.
Askeri yargı bu olaya müdahale edebilir. Bizim sistemimizde buna engel bir şey yoktur. Çoğu kez olur. Bazen bir olaya birden çok yargı müdahale ediyor. Bazen de tam tarsi olur. Çok çetrefilli olaylara hiç kimse müdahale etmez. Benim işim değildir diyebilir. Ancak bunların itirazları vardır. Üst makamları vardır. Üst makamlar kimin görevli olduğuna karar verir. Eğer bu konuda tereddüt ortaya çıkarsa Uyuşmazlık Mahkemesi bu sorunu çözer. Zaten o mahkemenin görevi bu tür uyuşmazlıklara bakmaktır.
Peki sivil yargı ve sivil savcılar Dursun Çiçek'le ilgili sivil mahkemelerden tekrar bir gözaltı kararı çıkarttırabilirler mi? Dursun Çiçek sivil yargının önüne çıkarılabilir mi?
Sivil yargı, "Bu konu benim alanımdır ve imzanın bu kişiye ait olduğu netleşti, soruşturmayı zaten ben yürütüyordum" diye böyle bir şey yapabilir. Zaten soruşturma devam ediyordur, kapatılmamıştır. Takipsizlik kararı verilene kadar soruşturma devam eder. Sivil yargıdan da böyle bir karar çıkmadığına göre soruşturma devam ediyordur. Bu rapor geldikten sonra savcı tekrar tutuklama isteyebilir. Askeri Mahkemelerin verdiği bu karar sivil yargıyı bağlamaz.