Yüzsüz ihbarcı subaya vidalanmış 10 önemli soru!
NECATİ DOĞRU
Dönüyor, dolaşıyor, saydamlaşmaya dayanıyor. Geliyor geliyor, “suratını ve ismini gizleyen” yüzsüz emekli general ile ismi ile çehresini saklayan ihbarcı subayın ortaya çıkmasına vidalanıyor.
10 soru var.
10 soru cevap istiyor.
Soru 1:
Askeri savcı ihbarcının peşinde ve sivil savcı da “belgenin içeriğinin ve ıslak imzanın” peşinde. Neden ikisi bir olup da “hem sızdıranı ve hem de sızdırılanı, hem biçimi ve hem içeriği” netleştirip halkın önüne getirmiyorlar?
Soru 2:
Bu belge Genelkurmay’da “emir-komuta zinciri” içinde hazırlanmışsa Kurmay Albay Dursun Çiçek’i de içine alan fakat aynı zamanda Dursun Çiçek’i aşıp cuntacı-darbeci ekibe uzanan bir durum var ise neden dikkatler bu noktayla değil de sadece Dursun Çiçek’e yönlendiriliyor?
Soru 3:
Ortada bir cunta değil, birkaç cunta mı var? Birbirleriyle, “cumhuriyetin temel niteliklerini” koruma ve kollama üzerinde anlaşamadıkları için yüzünü ve ismini gizleyerek “ihbar mektubu yazma, belge sızdırma, 4.5 ay bekleyip bu kez ıslak imza postalama” yollarına mı başvuruyorlar?
Soru 4:
Sızdırma belgeyi yazan gazetede yüzünü kapatarak; “Belgenin hazırlanmasından Genelkurmay Başkanı’nın haberi var, ben de şahidim” diyen emekli general kim? Bu yüzsüz general niçin ortaya çıkmıyor ve yüzsüz ihbarcı subay da “ıslak imzalı belgeyi postalamak için” zamanlamayı iktidar partisi AKP’nin “açılım girişiminde” iyice çuvalladığı ve halk desteğini yitirdiği güne denk getiriyor, neden?
Soru 5:
Yüzünü gizleyen emekli general ile ismini gizleyen ihbarcı subay, CIA’nın ve MOSSAD’ın birlikte çalıştığı kişiler olabilirler mi? Çünkü sızdırdıkları belgeler sadece Dursun Çiçek’i değil, “İsrail savaş uçaklarını Konya’daki askeri tatbikata almayan” TSK’nın Genelkurmay Başkanı’nı doğrudan hedefliyor. Genelkurmay Başkanı’nın, nasıl ve ne zaman, hangi sebeple olduğu bilinmeyen bir şekilde Kudüs’te Yahudilerin ağlama duvarı önünde fotoğrafı gizlice çekilerek, Türkiye’de gazetelere servis ediliyor. Neden?
Soru 6:
Genelkurmay sivil savcıdan Adli Tıp’ın “imzanın kabulü gerekir, benzerlikler fazla” kararı verdiği belgeyi istiyor, fakat sivil savcı onu göndermiyor. Sivil Savcı da Genelkurmay’dan ihbarcı subayın iddia ettiği “belgeler yakılıp yok edilirken çekilen görüntü kayıtlarını, disketleri silinen 35 bilgisayarı ve görevli 5 eri” göndermesini talep ediyor, Genelkurmay da onları göndermiyor. Bu güvensizlik neden?
Soru 7:
29 Ekim Cumhuriyet Bayramı resepsiyonundan sonra Başbakan Genelkurmay Başkanı ile 80 dakika süren uzun bir görüşme yapıyor. Bu uzun görüşmede Başbakan Genelkurmay Başkanı’na “Dursun Çiçek’i savcıya yollayın” demiyor da, 4 gün sonra AKP grup toplantısında TV önünde bu isteği niçin meydan okuma tonuyla seslendiriyor?
Soru 8:
Yüzünü ve ismini saklayan ihbarcı subayın en son e-posta ile “birçok internet sitesinin takibe alındığını” taze bir ihbar konusu yapması; hem askeri yargı ve hem de Anayasa Mahkemesi üzerinde baskı kurmak için midir?
Soru 9:
Elinde Adli Tıp’ın “bu imza ıslak imza olarak kabul edilebilir” kararı olan sivil savcı Dursun Çiçek’i ifadeye çağırmıyor fakat bazı gazeteler sanki çağırılmış da Dursun Çiçek kaçıyor, gelmiyormuş havası vermek için “Dün yine gelmedi” diye manşetler atıyorlar fakat savcı acaba Adli Tıp’ın raporuna güvenmediği ve “imzanın yaşı, kâğıdı, mürekkebinin kimyası yüzde yüz kesin olmadığı” için mi çağırı yapamıyor?
Soru 10:
Başından beri “ne cuntacıyım, ne de darbeciyim, bütün okulları birincilikle bitirmiş, doktora da yapmış, Anayasa’ya bağlı bir subayım” demekte olan Kurmay Albay Dursun Çiçek, dördü suç duyurusu olmak üzere Taraf ve Star gazeteleri, savcı, nöbetçi hâkim ile RTÜK hakkında “toplam 16 ayrı dava açarak hukuk mücadelesine” giriştiğine göre yüzünü saklayan ihbarcı subay ile suratını gizleyen general niçin ortaya çıkmıyorlar?
Geliyor geliyor!
İhbarcı subaya bağlanıyor.
Yüzsüz generale dayanıyor.
İkisinin de yüzünü açarak, halkın önüne çıkması ve “darbe ortamı hazırlama belgesini Dursun Çiçekle ve........ yaptık...” demeleri gerekiyor. İhbarın doğruluğunun vicdan filtresinden geçebilmesi için yüzlerinizi görmeliyiz.