MUSTAFA MUTLU
Topraklarımızın beşte biri devletinmiş...
Anadolu Ajansı muhabirinin Maliye Bakanlığı verileri üzerinden yaptığı araştırmaya göre, 780 bin 576 kilometre alana yayılan Türkiye yüzölçümünün, 152 bin 576 kilometre karesini kamuya ait taşınmazlar oluşturuyormuş...
Devletin 555 bin 060 arazisi, 363 bin 391 arsası, 108 bin 072 binası, 151 bin 261 bağı-bahçesi, 1 milyon 124 bin 106 tarlası, 72 bin 169 mera ve otlağı, bin 251 maden alanı, 3 bin 480 de tarihi ve kültürel alanı bulunuyormuş...
***
Bu demektir ki topraklarımızın sadece beşte biri devletin mülkiyetinde...
Gerisi, özel kişilerin ya da kurumların sahipliğinde...
Bu da Türkiye’nin “özel mülkiyet”e verdiği önemin, birçok Avrupa ülkesinden bile fazla olduğunu gösteriyor...
Şimdi gelelim kritik soruya:
Tamam topraklarımızın beşte dördü özel kişilere ve kurumlara ait de... Acaba o kişilerin ya da kurumların kaçı bu topraklara para sayarak sahip oldu?
Ne yazık ki bu konuda devlette bile kayıtlı bilgi yok. Hangi arazisini, kime, ne karşılığında verdiğini devlet bile bilmiyor...
Tarlayı eken kaç kişi, madeni bulan kaç şirket o topraklara bedel ödemeden el koymuş gecekonducu kaç vatandaş bugün mülk zengini olmuş, belli değil!
***
Durup dururken girmedim bu konuya:
AKP, bayramdan sonra, “eski orman arazilerinin hak sahiplerine verilmesini öngören yasa tasarısı”nı yeniden ısıtıp gündeme getirecek...
Bu tasarının yasalaşması halinde şu anda hâlâ devlet mülkiyetinde görünen milyarlarca YTL değerindeki araziler de çok düşük bedeller karşılığında kişilere devredilecek.
Böylece devletin sahip olduğu arazi miktarı bugüne göre hatırı sayılır oranda azalacak.
Diğer bir deyişle devletin malı yine deniz, yemeyen yine domuz olacak.
Aydan aya taksit ödeyerek ev sahibi olmaya çalışan bizim gibi devletine saygılı vatandaşlar da enayiliklerine bir kez daha doyamayacak.
Kaşla göz arasında kamu arazisini telle çevirip, üzerine üç sıra tuğla döşeyen ise “hırsızlık”tan “zenginliğe” dikey geçiş yapacak!
***
Eğer bu vatan hepimizinse...
Eğer “devlet” dediğimiz “şey”, en büyük ailemizse...
O ailenin malları ya bütün bireyleri arasında adil bir şekilde paylaştırılmalı ya da yasa tanımayanlara ayrıcalık yapılmamalı!
Ama biliyoruz ki namuslu vatandaşlar da en az namussuzlar kadar cesur olup haklarına sahip çıkmadıkları sürece bu olanaksız...
***
Tekrar soruyorum:
Topraklarımızın sadece beşte biri bugün devlete ait olduğuna göre geri kalan beşte 4’ünün ne kadarı “yağma” yoluyla özelleştirildi?
***
GÜNÜN SORUSU
Maliye Bakanlığı, internet ortamında yapılan alışverişlerden alınan KDV’yi kaldırmaya hazırlanıyormuş...
Neden? Cumhurbaşkanı’nın oğlundan sonra başka “mahdum bey”ler de mi internette ticaret yapmaya hazırlanıyor?
***
‘Bir can’ için, kendi canlarından vazgeçenler!
Komşumuz Yunanistan geçen cumartesiden bu yana yangın yerine döndü.
Sokaklara dökülen on binlerce gösterici iş yerlerini, bankaları yağmalıyor, Meclis’i, bakanlık binalarını kuşatıyor, arabaları kundaklıyor...
Atina, Selanik, Pire, Larissa, Hanya, Patra... Hepsi yanıyor!
Sadece üç günlük hasar, milyonlarca doları buluyor...
Peki neden?
Çünkü Yunan polisi, Atina’da 16 yaşında bir genci öldürdü!
Anarşisti, sosyalisti, komünisti, dincisi, dinsizi, hatta liberali on binlerce kişi, tek bir canın hesabını soruyor hükümetten...
Tek bir canın!
***
Bir de bize bakın:
Polis, hakkını aramaya çalışan işçilerin üzerine gaz bombası atıyor.
Dergi dağıttığı için gözaltına alınan genç, işkencede ölüyor.
Polise kimlik soran dayak yiyor.
İktidarı beğenmeyen anasından doğduğuna pişman ediliyor.
Ama kimseden ses çıkmıyor!
Hepsinden vazgeçtik işlenen “on binlerce fail-i meçhul cinayet”in hesabını sormak bile kimsenin aklına gelmiyor...
***
Yanlış anlaşılmasın elbette “şiddet”i onaylamıyorum.
Ama “bir can”a böylesine yürekten sahip çıkan ve bu uğurda kendi canlarından bile vazgeçmeyi göze alabilen o insanların önünde saygıyla eğiliyorum!
Helal olsun!