CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, 'Anayasaya inanmadığını söyleyen bir şahsiyetin, Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Anayasayı sahipleneceğine, savunacağına, işleteceğine inanıyor musunuz?' diye sordu.
Baykal, partisinin grup toplantısında, Türkiye'nin AB müzakerelerinde ciddi sıkıntılarla karşı karşıya olduğunu söyledi. AB'nin taleplerinde haksız olduğunu
her yerde dile getirdiğini belirten Baykal, Hükümetin 17 Aralık ile Temmuz
2005'te AB'ye Güney Kıbrıs Rum yönetimini tanıma konusunda önemli taahhütlerde
bulunduğunu ifade etti.
'Attığın imzanın gereğini yerine getirmiyorsun' diyen Baykal, taahhütlere
ilişkin bu imzaların atılmamasını söylediklerini, ancak engel olamadıklarını
anlattı. 'Şimdi biraz boynumuz büyük' diyen Baykal, şöyle devam etti:
'Türkiye, o imzalarla yanlış yapmıştır. Türkiye-AB ilişkisi, kendi
hukukumuza yönelik olarak devam etmelidir. Aralık ayının sonunda alınacak kararda
belki 'bazı müzakereleri askıya alalım' diyecekler. Kısmi dahi olsa
müzakerelerde bazı bölüm başlıklarının askıya alınması, ilişkileri telafisi güç
olacak sıkıntıya sokacaktır. Yanlış yapılmıştır. Kirkor'un 'AB'nin orijinal
günahı Güney Kıbrıs Rum Kesimini AB'ye almaktır' tespiti çok yerindedir. Evet AB
bir hata yaptı, şimdi o hatanın yanlışını bizim düzeltmemizi istiyor.
Annan Planını reddedenleri AB'ye alıyorlar. Şimdiki talepler zaten o planın
içindeydi. Planı kabul etmiş olsalardı havaalanlarımıza, limanlarımıza
geleceklerdi. Bu teslimiyetçiliğin AB'ye girişi hızlandırmayacağını söylemiştik,
nitekim öyle oldu.'
-'ADAYLIĞINI NİYE AÇIKTAN SÖYLEMİYORSUN?'-
CHP lideri Baykal, 'Türkiye'de derinden, sessiz bir gerilim yükselmesi
yaşandığını, Türkiye'nin gerçekten ciddi sıkıntıyla karşı karşıya kalacağı
sıkıntısının herkesin yüreğine yerleştiğini' gördüklerini ifade etti.
'Türkiye'de hiç kimsenin demokratik dışı oluşumdan ülke yararına sonuç
beklemesi kesinlikle kabul edilemez' diyen Baykal, 'Kişisel hesaplar, kaygılar,
Anayasa dışı özlemler, bekleyişler, Türkiye'ye dayatılmamalıdır' dedi.
Yaşanan sıkıntının altında Cumhurbaşkanlığı seçiminin olduğunu belirten
Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın konuyu 15 Nisana kadar
konuşmayacaklarını açıkladığını, bu tarihin de adaylık başvurusu için son gün
olduğunu anlattı.
Başbakan Erdoğan'a hitaben, 'Adaylığını niye açıktan söylemiyorsun. Aday
olduktan sonra emri vaki mi yapacaksın? Niye senin adaylığın ortalığı
karıştırıyor?' diye soran Baykal, bu konuları Başbakan Erdoğan ile konuşmaya
hazır olduğunu gerekirse TRT'de tartışabileceklerini söyledi.
-'BU MADDELER ANAYASANIN ÖZÜ, RUHU...'-
'Bu kadar gizlice, sessizce, konuşmadan Cumhurbaşkanlığını koparma nereden
çıkıyor?' diye soran Baykal, şöyle devam etti:
'(Adayım) de, çık açıkça söyle. Hayır bunun altında bir suçluluk yatıyor.
Kendine güvenen insan adaylığını söylemez mi? Bir Cumhurbaşkanlığı kapıp
kaçırılır mı? Bu ne biçim iş, şeffaf bir ülkedeyiz. Ne utanıyorsun, niye
sıkılıyorsun, niye mahcupsun?' diye sordu.
83 yıllık Cumhuriyet döneminde bugüne kadar hiçbir Başbakanın Anayasanın
değiştirilemez maddelerinin değiştirilebilmesine yönelik resmi bir talebi
bulunmadığını anlatan Baykal, 'Hiçbir Başbakan, bugüne kadar 'Anayasanın
maddeleri arasında hiyerarşi var, ortadan kaldıralım. Önce değiştirilmez
maddeleri değiştirilir hale getirelim' talebi olmamıştır, ta ki AKP gelene kadar.
Bu maddeler Anayasamızın özü, ruhu... Her ülkenin kutsalları, dokunulmazları, özü
vardır. Oraya kimse söz söylemez. Parlamentoda ağırlıklı bir parti Anayasanın bu
maddelerine yönelik bir arzu niyet edemez. Ne yapmak istediğiniz ortada. 'millet
isterse laiklik değişir' sözlerinizi bir tarafa bırakıyorum' diye konuştu.
-'SEÇİM YAPILMASI, KAÇINILMAZ HALE GELMİŞTİR'-
Cumhurbaşkanlarının, Anayasayı sahiplenmek, savunmak, işletmek için
seçildiğini belirten Baykal, 'Anayasaya inanmadığını söyleyen bir şahsiyetin,
Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Anayasayı sahipleneceğine, savunacağına,
işleteceğine inanıyor musunuz?' diye sordu.
AK Parti'nin 5 yıl önce yapılan seçimde halkın yüzde 66'sının oyunu
alamadığını, aldığı oyları da elinde tutamadığını belirten Baykal, Başbakan
Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı adaylığına saygı duyacağını, ancak bunun usul, hukuk
ve demokrasinin gereği olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti.
Erdoğan'ın yapılacak seçimlerde Başbakan olma imkanının belli olmadığını
belirten Deniz Baykal, 'Seçim yapılması, kaçınılmaz hale gelmiştir. Seçime 7 ay
kalmış. 5 yıl önce aldığınız oyla 7 yıllık Cumhurbaşkanını belirleyemezsiniz.
Evet Cumhurbaşkanının bu parlamento tarafından seçilmesinde Anayasal engel yok.
Ama Anayasanın verdiği hak, senin basiretli, sağduyulu davranma hakkını
kaldırmıyor. Bir şirketin yönetim kurulu yanlış karar alırsa, şirketi iflas
ettirir. Şirketin iflas etme hakkı var. Her karar Anayasanın içinde vardır.
Türkiye'nin geleceğini düşünmek zorundasın' diye konuştu.
-'CUMHURBAŞKANI UZLAŞMA İLE SEÇİLMELİ'-
Deniz Baykal, bu Parlamentonun Cumhurbaşkanını seçmesi halinde, 'mutlaka
uzlaşma ile seçim yapılması' gerektiğini ifade etti.
Deniz Baykal, konuşmasını şöyle sürdürdü:
'Orası anlaşarak, uzlaşarak gelinecek yer. Ya uzlaşmaya gidersin, ya da
millete gideriz. Nisan ayında sandığa gideriz. Cumhurbaşkanı olmak arzunu
anlatırsın, milletten oy istersin. Biz de başarabildiğimiz kadar bunun yanlış
olduğunu anlatmaya çalışırız. Böyle bir iddian varsa seçilir gelirsin, saygı
gösteririz. Seni seçmezlerse kendini niye seçtiriyorsun, olay budur.
Nedense birileri uyarılarımızın aslında bir taktik olduğunu, parti yararı
açısından olaylara yaklaştığımızı düşünüyor. Biz siyasete ülke yararı olarak
bakarız. Biliyoruz ki Türkiye'nin yararına olacak şey, CHP'nin de yararınadır.
Tek ölçümüz, Türkiye yararıdır.'
Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda samimiyetle uğraştıklarını, çalışmalarına,
sivil toplum örgütlerinden, medyadan, iş dünyasından destek beklediklerini
söyleyen Baykal, 'İnşallah başarırız. Bu konuyu aşmaya katkı vermek istiyoruz.
Konuşulmalı, paylaşılmalı ve bu tansiyon birikmemelidir. Sıkıntıyı yükseltenlere
karşı çalışıyoruz. Seçim sorunların anahtarıdır. Kendine güveniyorsan Nisan'da
seçim yaparsın, Cumhurbaşkanı olursun. Senin kişisel hesapların Türkiye'nin
geleceğinden daha önemli değildir. Liderlik feragat edebilmektir.'