-Sezer, düzenlediği basın toplantısında şu görüşlere yer verdi:
" Halkımız ekonomik sıkıntı içinde bunalmıştır. Bir de rejime yönelik gerginlikler yaratmaya kimsenin hakkı yoktur. AKP İktidarı iş başında bulunduğu sürece ulusumuzun gerginliklerden uzak yaşamasının mümkün olmadığı anlaşılmıştır. Çünkü, bu hükümet hiçbir uyarıyı umursamamaktadır.- Türkiye, ne böyle bir Başbakan, ne de böyle bir Meclis Başkanı gördü… O yüzdendir ki, Türkiye, yönetim açısından en talihsiz dönemini yaşıyor. Türkiye’yi bu talihsizlikten kurtaracak olan parti, Demokratik Sol Parti’dir.- Birikimlerimizin yanı sıra, ürettiğimiz ve üreteceğimiz yeni çözümlerle yeniden iktidara gelmenin mücadelesini veriyoruz. Demokratik Sol Parti, çalışkan kadroları ve inançlı örgütleriyle bu mücadeleyi mutlaka kazanacaktır. Demokratik Sol Parti, Türkiye’yi içinde yaşadığı bu talihsizlikten kurtaracak, ülkemizin ve ulusumuzun gününü ve geleceğini yeniden güvenli hâle getirecektir.- Toplumumuzun bütün kesimlerine bu basın toplantısı aracılığıyla çağrıda bulunmak istiyorum: Gelin, yeniden güçlenen Demokratik Sol Parti’yi hep birlikte daha da büyütelim! Erken ya da zamanında yapılacak seçimlerde mutlaka ve mutlaka sandığa gidelim! Ülkemize, ulusumuza, birliğimize ve oyumuza sahip çıkalım! Kaderimizi emin ellere teslim edelim! Unutmayalım ki, AKP’nin oyu kadar oy, geçen seçimlerde kullanılmadı.
GELİŞMELERDEN HALKIMIZ GİBİ
BİZ DE BÜYÜK KAYGI DUYUYORUZ
AKP Hükümeti’nin, Cumhuriyet’in temel ilkelerini etkisiz kılmak, rejimi yıpratmak, devletin kurumlarını ve kadrolarını siyasallaştırmak yolundaki girişimleri artarak sürmektedir. Gelişmelerden halkımız gibi biz de büyük kaygı duyuyoruz.Hükümetin bugüne kadar yaptıkları, bildiğini okuyacağını göstermektedir.Hükümetin geçici geri adımlar atması inandırıcılıktan uzaktır.Kamu yönetimi bir bütündür; ciddiyet ve tutarlılık ister.Sayın Başbakan ise bu konuda teamüllere uygun bir tutum izlememektedir.Örneğin, dış ilişkilerde devletin resmi görevlilerini dışlamakta, hiçbir yetki ve sorumluluğu olmayan çevirmenleri kullanmaktadır.Buna karşılık, kamu görevlilerine, görevlendirilmemesi gereken yerlerde görev vermektedir. Örneğin, bir devlet memuruna, “hükümet sözcüsü” gibi siyasal içerikli açıklamalar, dahası yorumlar yaptırtmaktadır.Bunlar küçük ve önemsiz noktalar değil; Sayın Başbakan’ın ve hükümetin yönetim anlayışındaki çarpıklığın açık göstergeleridir.Sayın Başbakan, TÜBİTAK gibi, Adli Tıp Kurumu gibi yürüttükleri hizmetler bakımından bağımsız olması gereken kurumları kendisine bağlayıp bağımsızlıklarını ortadan kaldırmakta ve buralarda kadrolaşmakta hiçbir sakınca görmemektedir.Hükümet, sadece buralarda değil, devletin, başta Milli Eğitim ve Sağlık Bakanlıkları olmak üzere bütün kurum ve kuruluşlarında Cumhuriyet tarihinin en yaygın kadrolaşmasını gerçekleştirmektedir.Dolayısıyla bütün kurumları, o arada bilimi ve yargıyı dahi siyasallaştırmak istemektedir.Hâkim atamalarındaki tutumu, yargıyı siyasallaştırmak istemesinin somut bir kanıtıdır.AKP Hükümeti’nin fütursuz girişimleri ve padişahlık dönemini anımsatan uygulamaları; Yüksek Öğretim Kurulu’nu (YÖK), üniversiteleri, Yargıtay’ı, Danıştay’ı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun (HSYK) seçimle gelen üyelerini, Barolar Birliği’ni, esnafı, çeşitli işçi sendikaları ve konfederasyonlarını son derecede rahatsız etmektedir.Bütün bu kurum, kuruluş ve kesimlerin sözcüleri, rahatsızlıklarını açıkça dile getirmektedirler.AKP Hükümeti, atamalarını, Sayın Cumhurbaşkanı’nın uygun görmediği kişileri, devletin önemli kademelerinde VEKİL olarak tutmakta ısrar etmektedir.Vekil uygulamasını bu kadar istismar eden başka bir hükümet olmamıştır.
Ülkenin çözüm bekleyen birçok sorunu var.Bu hükümet döneminde sorunlar katlanarak büyümüştür.Ama Sayın Başbakan acil çözüm bekleyen sorunlarla değil, sistemle savaşmaktadır. Oysa halkımız ekonomik sıkıntı içinde bunalmıştır. Bir de rejime yönelik gerginlikler yaratmaya kimsenin hakkı yoktur. AKP İktidarı iş başında bulunduğu sürece ulusumuzun gerginliklerden uzak yaşamasının mümkün olmadığı anlaşılmıştır. Çünkü, bu hükümet hiçbir uyarıyı umursamamaktadır.Sayın Başbakan, ulusun her bireyinin hakkını koruyan ve gözeten bir başbakan gibi değil, belli çevrelerin sözcüsü gibi hareket etmektedir. O çevreler adına sisteme karşı adeta radikal muhalefet yapmaktadır.Böyle bir başbakan nerede görülmüştür? Bir başbakan, kendini o koltuğa getiren sisteme ve o sistemin kurumlarına karşı sabah-akşam muhalefet eder mi?Halkımız, Sayın Başbakan’ı, sistemle kavga etsin diye işbaşına getirmedi… “Değiştim” diyen Başbakan’ı sorunlara çözüm bulsun diye getirdi…Ama Başbakan’ın aklı fikri başka yerde…
YOKSULLUK VE YOLSUZLUK BÜYÜYEREK DEVAM EDİYOR
Sayın Başbakan, meydanlarda bağırıp çağırıyor; söz verip duruyordu…Yoksulluğu yenecekti!Yolsuzlukla mücadele edecekti!Hani, o sözler, hani o vaatler?Yoksulların yoksulluğu ve yoksunluğu artarak devam ediyor.Belli gelir sahiplerinin gelirleri bile eriyor.Gelir dağılımındaki adaletsizlik her geçen gün daha da büyüyor.Yolsuzlukla mücadele ise tam bir komediye dönüştü…Sayın Başbakan, başkalarını suçlarken arslan kesiliyor.Ama, hem kendisi, hem de aralarında Maliye Bakanı’nın da bulunduğu bazı arkadaşlarını aklayan yasalar çıkarılmasını sağlıyor.Haklarında dosya bulunan AKP’lilerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını hiç istemiyor. Böylece AKP’lilerin yargıya gönderilmesi engelleniyor.Zaten bunlar, açıkça söylediler; yargıya da güvenmiyorlar.Ama güvenmedikleri yargıya başkalarının gönderilmesinde bir sakınca görmüyorlar.Zaten yargıyı bile siyasallaştırmak istemelerinin bir nedeni de budur.Sayın Başbakan, çıktığı televizyon ekranında açık açık söz verdiği hâlde, dokunulmazlıkların sınırlandırılmasına da çeşitli bahaneler ileri sürerek yanaşmıyor.Kendisini ve çevresini korurken, sadece kendinden olmayanlarla uğraşıyor.bu konuda kararı, elbette ki, yargı verecektir. Biz, kimseyi savunuyor ya da suçluyor değiliz.Biz, AKP’liler gibi, yargıya güvensizlik de duymuyoruz.Bizim konumuz, şu ya da bu kişi de değil…Ben, aradaki derin çelişkiyi ve Sayın Başbakan’ın her konuda olduğu gibi bu konuda da samimi olmadığını vurgulamak için bunları söylüyorum.
“DİNİ SİYASETE ALET ETMEK SUİKASTTIR”
Sayın Başbakan, “Dini siyasete alet etmek suikasttır” diyor ama, dinî konuları gündeme getirmekten ve kendisini din hâmisi gibi göstermekten de geri kalmıyor. Aslında bu, bir tuzaktır!Çünkü böylece, kendisini eleştirenleri, sanki din karşıtıymış gibi göstermeye çalışıyor.Sayın Başbakan, bir yandan, “gönlünün derinliklerindeki hıçkırıklar”dan söz ediyor, bir yandan da “Dini siyasete alet etmek suikasttır” diyor.Başbakan nerede duracağını ya da durması gerektiğini bilmiyor; dahası “suikast”a da bizzat devam ediyor; o nedenle de güven vermiyor.aşbakan, zaten başka bir konuyu da bilmiyor. Sayın Başbakan’ın dağarcığı bomboş!..Hak arayan halkını azarlayan Başbakan, kendisini eleştirenlere de itici, incitici sözlerle karşılık veriyor.
Örneğin “Baykuşlar” diyor.“Bunlar iki koyun bile ütmemişlerdir” diyor…Bazı gazeteci ve siyasetçileri de mahkemeye verip tazminat kazanıyor.“Tüccar siyasetçi” mantığını, işte, sadece, böyle durumlarda gösteriyor.Çünkü tazminat davalarından iyi para kazanıyor.Ama iş kamu kaynaklarına gelince “israf”tan hiç çekinmiyor. Kendisine yeni lüks jet uçak alıyor; bazı zamanlarda hangi amaçlarla gittiği belli olmayan yurt dışı gezileri yapıyor.Özelleştirme ihalelerinde verimli, kârlı ve stratejik öneme sahip kurumlarımız bile değerinin çok altında birilerine satılıyor.Ama Sayın Başbakan ise kendisini eleştirenlere; bırakınız eleştirenleri, uyaranlara bile tahammül edemiyor.Kendi işinde “tüccar”, kamu işinde ise “umursamaz” olabiliyor.Sayın Başbakan, zaten “kamu”sal alanlardan hiç haz etmiyor!
“ŞEYİNİ ŞEY ETTİĞİMİN ŞEYİ” DİYEN BİR TBMM BAŞKANI
Üslup bozukluğundan söz etmişken, TBMM Başkanı Sayın Bülent Arınç’tan da söz etmem gerekiyor.Bilindiği gibi, Sayın Arınç, “Şeyini şey ettiğimin şeyi” demesiyle ünlüdür.Ama bu çok nezih (!) sözün sahibi olan aynı Arınç, başkalarına güzel üslup çağrısında bulunmaktan da geri kalmıyor!Sayın Arınç, gelmiş geçmiş Meclis başkanlarının en çok konuşanıdır! Üstelik de en hırçınıdır!Beyefendi, hep konuşuyor… Birisi bir şey deyince de hemen kızıyor, hemen yanıt veriyor…Bir yere girerken konuşuyor, çıkarken konuşuyor…Televizyon ekranlarına baktığımızda mutlaka onu mikrofonların önünde görüyoruz…O yetmiyor, özel programlara çıkıp konuşuyor...E tabii, çok konuşunca da zaman zaman sıkışıyor ve o zamanlarda da “Şeyini şey ettiğimin şeyi” demek gafletine düşüyor.Sayın Arınç, sadece şeyini şey etmekle kalmıyor; Sayın Başbakan gibi o da sistemle savaşıyor ve başta yargı olmak üzere neredeyse sistemin bütün kurumlarıyla bağıra-çağıra kavga ediyor.
BÖYLE BİR BAŞBAKAN VE BÖYLE BİR MECLİS BAŞKANI
Türkiye
, ne böyle bir Başbakan, ne de böyle bir Meclis Başkanı gördü… yüzdendir ki, Türkiye, yönetim açısından en talihsiz dönemini yaşıyor.Türkiye’yi bu talihsizlikten kurtaracak olan parti, Demokratik Sol Parti’dir.ü Demokratik Sol Parti, halkımızın tüm kesimleriyle iç içe olabilen tek partidir.
Çünkü Demokratik Sol Parti, taklitçi değil, evrensel değerleri de içine alan, ama yerli olan tek sol partidir.
Demokratik Sol Parti, halkımızın her kesiminin inancına, kültürüne ve bütün değerlerine, değer yargılarına saygı duyan tek partidir.
HALKIMIZ, “DSP’YE İHTİYAÇ VAR” DİYOR
Demokratik Sol Parti’nin temel ilkeleri ve bu özellikleri halkımız tarafından her geçen daha iyi anlaşılmaktadır.Yurt gezilerinden aldığım izlenim ve çeşitli kesimlerin partimize gösterdiği yoğun ilgi bunu açıkça ortaya koymaktadır.Halkımız artık, “DSP’ye ihtiyaç var” sözünü sıklaştırmaya ve sloganlaştırmaya başlamıştır.Onun içindir ki, tekrar etmekte yarar görüyorum:Türkiye’yi bu talihsizlikten kurtaracak olan parti, Demokratik Sol Parti’dir.Demokratik Sol Parti, bugünkü AKP İktidarı gibi, halkımızın inançlarıyla, değerleriyle oynamak ve onları sistemle kavga ettirmek yerine, hiçbir kesim arasında hiçbir ayrım gözetmeksizin halkımızın bütününün sorunlarına acil çözümler getirecektir.Demokratik Sol Parti, bu konuda, zaten deneyim ve birikim sahibi olan bir partidir.Demokratik Sol Parti, koalisyon ortağı olduğu dönemlerde bile sayısız reforma imza atmıştır.“SESSİZ DEVRİM” diye özetlediğimiz reformları sürdürmenin kararlılığındayız.(Bu arada şunu da belirtmeliyim ki, bazılarının sloganlarımızı intihal etmesi gibi bugünkü iktidar da SESSİZ DEVRİM ifademizi ve dolayısıyla icraatımızı sahiplenmeye kalkışmaktadır.)
Demokratik Sol Parti, ekonomik açıdan en sıkıntılı dönemlerde bile işçinin, memurun, emeklinin, çiftçinin, esnafın, sanayicinin ve özetle halkımızın bütün kesimlerinin haklarını korumaya ve bu hakları geliştirmeye özen gösteren bir parti olmuştur.
SAYIN BAŞBAKAN, “SESSİZ
DEVRİM”İN MEYVELERİNİ YİYOR
57. Hükümet döneminde bir
“SESSİZ DEVRİM” yapmıştık ama, daha yapacak çok işimiz vardı...
Şimdiki Başbakan ve hükümet de zaten bu “SESSİZ DEVRİM”in meyvelerini yemekten başka bir şey yapmıyor.
Daha doğrusu, yapamıyor!
Çünkü, kapasitesi yok!
Çünkü, böyle bir tasası yok!
Sayın Başbakan’ın aklı fikri, “kafasının arkasındakiler”de ve “gönlünün derinliklerindeki hıçkırıklar”da olmalı…
Ki, ha bire din istismarı eksenli politikalarla sistem karşıtlığı yapıyor ve yukarıda da söylediğim gibi, kendisini eleştirenleri ise din karşıtıymış gibi göstermeye çalışıyor.
Sayın Başbakan, inancını nasıl yaşarsa yaşasın; ama artık, inanç istismarından vazgeçsin!
Eğer inandırıcı ve güven verici olmak istiyorsa, “Değiştim artık” söyleminde samimi olduğunu kanıtlasın!
Ve ne kendisini ve yandaşlarını, ne de ulusumuzu oyalasın!
Bir kez daha vurgulamak isterim ki, DSP’nin laiklik anlayışı, “inançlara saygı”yı esas alır. DSP, yurttaşlarımızın dinlerini öğrenme ve yaşama özgürlüklerini sonuna kadar savunmaya kararlıdır.
Bu inanç ve kararlılıkla, dinin ve inançların siyasete âlet edilmesine ve çeşitli amaçlarla sömürülmesine de kesin olarak karşıdır.
DSP, YENİ ÇÖZÜMLERLE
YENİDEN İKTİDAR OLACAK
Evet, daha yapacak çok işimiz vardı…
Ama izin vermediler.
(Şu ya da bu nedenle, artık o nedenlere girmek istemiyorum.)
Artık, birikimlerimizin yanı sıra, ürettiğimiz ve üretmekte olduğumuz yeni çözümlerle yeniden iktidara gelmenin mücadelesini veriyoruz.
Demokratik Sol Parti, çalışkan kadroları ve inançlı örgütleriyle bu mücadeleyi mutlaka kazanacak ve iktidar olacaktır.
Demokratik Sol Parti, Türkiye’yi içinde yaşadığı bu talihsizlikten kurtaracak, ülkemizin ve ulusumuzun gününü ve geleceğini yeniden güvenli hâle getirecektir.
Biz, halkımıza inanıyoruz.
İnanıyor ve biliyoruz ki, halkımız da bize inanacak ve güvenecektir.
ÜLKEMİZE, ULUSUMUZA VE
SANDIĞA SAHİP ÇIKALIM!
AKP Hükümeti’nin sistemle inatlaşmasından ve yaptığı diğer uygulamalarından rahatsızlık duyan toplumumuzun bütün kesimlerine bu basın toplantısı aracılığıyla çağrıda bulunmak istiyorum:
- Gelin, yeniden hızla güçlenen Demokratik Sol Parti’yi hep birlikte daha da büyütelim!
- Erken ya da zamanında yapılacak seçimlerde mutlaka ve mutlaka sandığa gidelim!
- Ülkemize, ulusumuza, birliğimize ve oyumuza sahip çıkalım!
- Kaderimizi emin ellere teslim edelim!
- Unutmayalım ki, AKP’nin oyu kadar oy, geçen seçimlerde kullanılmadı.
- Ama artık gördük ki, oy kullanmamak başımıza daha büyük sorunlar açıyor.
- Sandığa gitmemenin getirdiği en büyük sorun da zaten AKP gibi bir partinin iktidara gelmesi olmuştur!
- Demokratik Sol Parti, ilkeleri ve icraatıyla kendini her zaman kanıtlamış olan bir partidir.
- Demokratik Sol Parti, Türk siyasetinin en kararlı, en tutarlı, en ilkeli partisidir.
- Demokratik Sol Parti’nin iktidarı, AKP İktidarı’ndan ve yığılan sorunlardan kurtuluşun en büyük ilk adımı olacaktır.
Sağlam temel ve felsefeye sahip, ama aynı zamanda yenilenmeye ve yeniliğe açık Demokratik Sol Parti bunu mutlaka başaracaktır.
Bu konuda hem kendimize, hem de halkımıza çok güveniyoruz.