İSMAİL KÜÇÜKKAYA/AKŞAM
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül İngiltere yolunda, Suriye'den Dersim tartışmalarına kadar birçok konuda önemli mesajlar verdi:
l Avrupa ülkeleri Libya'ya gösterdikleri duyarlılığı Suriye'ye göstermiyor. Batı'nın ilgisiz kalmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biz, başkalarının teşviki ya da baskısıyla hareket eden ülke değiliz. Ama doğrusu bu aralar bize çok kredi veriyorlar. Bundan da memnunuz. Bize kredi vermekte biraz kıskançtırlar biliyorsunuz. Biz, Suriye'nin transformasyonunu adım adım gerçekleştirebilirmiyiz diye baktık. Suriye yönetimiyle Arap Baharı çıkmadan bu mevzuları konuştuk. İngiltere'de okumuş, büyümüşsün. Özgürlüğü bilen birisin, bunu kendi halkına göstermek istemez misin? Akdeniz'in kıyısında, teknolojinin haberleşmenin bu kadar ulaştığı bir noktada ya sen yapacaksın ya da zorla yaptıracaklar yarın sana.
O zaman nasıl baskılara direndiysek, belki başarılı olamadık ama Suriye halkı nefes aldı. Şimdi olup bitenlere karşı sesimizi yükseltiyorsak, bu dışarıdan empoze edilen bir politika değildir. Kendi tercih ve kararımızdır. Bu kez baskı Suriye halkından geliyor. Dışarıdan gelen baskıya direniriz ama halktan gelen baskıya direnmek doğru değildir. Bu noktada müttefiklerimizle aynı noktadayız. Clinton'ın açıklamasını takdir ettim. Bölge ülkelerinin, bölgelerine sahip çıkmalarını anladılar nihayet. Arap Ligi'nin kararı, bu süreçte en etkili karardır. Suriye'deki aydınlar, siyasetçiler de şunu görüyorlar; artık evin içinden insanlar bize sesleniyor. Dışarıdan bazılarının empozesi ayrı içeriden gelen ses ayrı.
HİSSİYATLA SÖYLENEN SÖZLER
l Sunday Times'taki yazınız önemliydi. Esad da oradan size cevap verdi. 'Sonuna kadar direneceğim' diyor...
Bunlar hissiyatla söylenen şeyler. Biz baştan hiç kimsenin ne ölmesini ne kötü duruma düşmesini isteriz. Ayrıca Beşşar Essad gibi ailece tanıştığımız bir insanın kötülüğünü istemeyiz. Biliyorsunuz kendisine açık bir mektup da gönderdim. Bugün, yarın nerelere gelineceğini anlattım. Ne Suriye'nin ne de kendilerinin düşmesini istemediğimi söyledim. İnisiyatif almasını söyledik. Halkın beklentilerine karşılık vermesini istedik. Bazıları açıktan bazıları kapalı yapıldı. Kendilerinin de güvendikleri kişileri defalarca gönderdik.
l Açıkça çekilmesini istedik mi?
Biz o zaman şunu söyledik; hiçbir komplekse girmeden, serbest seçimlerin yapılacağını, siyasi mahkumların serbest bırakılacağını, çok partili sisteme geçeceğini... Bunları inandırıcı şekilde yap. O zaman seçimlerde kendisi aday bile olsa seçilebilirdi. Bunu da söyledik.
BU TUZAĞA ASLA DÜŞME
l Ne zaman söylediniz?
Tunus'ta olaylar başladığında kendisini aradım. 'Olup bitenler sakın seni durdurmasın. Sana diyecekler ki 'Korktu da yaptı.' Bu tuzağa düşme, komplekse girme. Süratli bir şekilde Suriye'de reformların önünü açan, ülkesini serbestleştiren lider ol.' 'Bunu yapıyoruz filan' dediler. Sonra Mısır'a geçti olaylar, tekrar... Başbakan, Dışişleri Bakanı gitti. MİT Müsteşarı'nı birkaç kez gönderdik. En son Dışişleri Bakanımız mesajımızı götürdü. İşlerin 'böyle olur' dediğimiz istikamette gittiğini görüyoruz.
l Askeri seçenek ne kadar yakın?
Bu işler Suriye'nin kendi içinden olacak işlerdir. Biz doğrusu şu anda dışarıdan herhangi bir yabancı askeri müdahaleyi doğru görmüyoruz. Muhalefet eğer Suriye halkına şu mesajı verirse; değişiklikten sonra rövanş almayacağız. Kaosa fırsat vermeyeceğiz. Herkesi temsil edeceğiz. Suriye'de farklı mezhepler var biliyorsunuz. Hepsi bu ülkenin tabii unsurlarıdır. Hatta gayrimüslim nüfus vardır. Onlar da dahil... Bu güveni verdikleri an iş biter.
ESAD'A GÜVENİMİZ KALMADI
l Esad'ın hala kredisi var mı Ankara'nın nezdinde ?
Bizim bu yönetime güvenimiz kalmadı. Mezhep savaşları, Avrupa'nın ortaçağda yaşadığı savaşlar... Bölgenin en büyük tehlikelerinden birisi bu. Büyük resimden görüyorum. Bunu ülke içi ya da bölge olarak genişletebilirsiniz. Suriye'de mevcut resim Nusayri ağırlıklı. Baas Partisi çok ideolojiktir. Gelen insanların başka insanlardan rövanş alması, intikam alma duyguları çok tehlikeli şeylerdir.
l Türkiye bu mesajları verirken kendi içinde tartışmalı tutuklamalar, operasyonlar yapıyor. Bu çelişki değil mi?
Yok. Esad'la ilişkilerimiz bozulmadan bana isimler veriyorlardı; 'Şu isimler 8 senedir hapiste. Bu sürede savcıya, hakime çıkmamış. Ailesinin haberi yok.' Ben bu isimleri veriyordum adama. Böyle bir şey olur mu? Kaç tane isim verdim. Girişimlerimizle çıktılar. Türkiye böyle değil. Bu şekilde mukayese doğru olmaz. Söylediğiniz konularla ilgili tartışmalar var. Ümit ederim kısa sürede mesafe alınır. Mahkemeler filan olur. Bu davalarla ilgili en çok arzu ettiğim şey şu; mevcut kurallar içinde, inandırıcı deliller varsa yargılama süreçleri hızlı olmalı. Diğer davalarda da öyle. Personel azlığı, salon azlığı vs bunlar düzeltilebilir. Personel eksiklikleri gideriliyor. Adalet Bakanlığı'nın daha çok öncelik vererek bu davaların süratli bitmesi lazım.
Herkes adil yargılanmalı
l Kaddafi'yle görüşüyordunuz. Son halini görünce ne hissettiniz?
Tabii ki çok kötü. Alırsın, yargılarsın. Bu ayrı bir uygulama. Ne olursan ol herkesin adaletle yargılanması gerekir... Kaddafi'yle Refahyol döneminde görüştük. Sonra bir araya gelmedik. Bir buçuk sene önce, dün (önceki gün) yakalanan oğlu Seyfülislam bana geldi, İstanbul'a. O'na 'Bu şekilde gitmez Libya' dedim...
İÇ SAVAŞ ENDİŞEMİZ VAR
l İç savaş endişesi mi taşıyorsunuz?
Tabii ki. İnsanlar, otoriter rejimlerde yaşamak istemez. Ama eğer daha sonra güvensizlik, karışıklık, iç savaşlar olacağını görüyorlarsa o zaman otoriter rejimde yaşamayı tercih ederler.
Teröre mesafe koyabilseler daha iyi şeyler olabilirdi
- Büşra Ersanlı'nın tutuklanması. 80'lere geri mi dönüyoruz?
Bunların birçoğu iç siyasetin parçaları haline geliyor. Nihayetinde herkes şikayetçi. O açıdan polemiğe girmek istemem. Ama şu bir gerçek, Türkiye'de çok daha iyi şeyler olurdu. O irade hepimizde vardı. Belki de hiçbir dönemde olmadığı kadar devletin tüm kuruluşlarında da... Ama adeta sabote hareketiyle karşı karşıya kalındı. Bir tarafta dağda silahlı saldırılar bir taraftan şehir merkezinde... Canlı bombalar, Ankara Bingöl vs. Başka bir boyutta şehirlerde geceleri terör estirdiler. Arabaları yakma, molotoflar şunlar bunlar. Bunlar görmezlikten gelinemez. Siyasetçiler, devlet görevlileri herkesin bir psikolojisi var. Bütün bunlar karşısında, yapılanları adeta durdurma şeysi gibi gördüler. Tabii ki evin sahibi kim. Evin sahibi, çocuğun sahibi daima soğukkanlı düşünür. Konjonktürel değil uzun vadeli düşünür. Bu anlayış devletimizde var
- Ateşkes iddiları var bugünlerde?
Kuzey Irak'taki Barzani ve diğerleri, aslında görüyorlar. Terör örgütü şu anda Türkiye ile mücadele ediyor. Ama bu tip örgütler palazlanıp güçlü hale gelince düşmanları başkaları oluyor. Kuzey Irak'taki otoriteler oluyor.
- 'Misliyle karşılık görecek' ifadeleriniz oldu.
Bir gün önce oradan gelmişsiniz.
- Terörle mücadelede dış yardım konusunda gerekli desteği görüyor muyuz? Mesela İngiltere'de, PKK'nın ciddi finans kaynakları var. Avrupa ha keza. İran hava sahasını kapattığını söyledi...
Avrupa'nın demokratik, hukuk, özgürlük standartları her zaman istismar edilmeye müsaittir. Bunlar farklı dernekler, farklı isimler altında hareket ediyorlar. Son dönemlerde özellikle İngilizler de Fransızlar da daha ciddi. İngilizler daha çok tedbir alıyorlar. Almanya maalesef arzu ettiğimiz durumda değil.
- Kürt meselesinde fırsat kaçtı mı?
Kürt meselesiyle ilgili siyaset içinde olanlar daha farklı hareket edebilselerdi belki daha iyi bir şeyler olabilirdi.
- Farklı hareketten kasıt?
Teröre aleni mesafe koyabilselerdi.
Anayasa yapılmazsa hayalkırıklığı olur
- Yeni anayasa yapılabilecek mi?
Büyük bir beklenti var. Herkes bu işe kendini şartlandırdı. Yapılmazsa büyük hayal kırıklığı olur. Yapılabilir aslında, ben o kanaatteyim. Temel meselelerde ayrılığın olacağı kanaatinde değilim. Yeter ki siyasi çekişme olmasın. Ben onun için metot, usul vurgusu yapıyorum.
Türkiye'nin profili yükselir
- Time'in kapağı için ne diyorsunuz?
Resimle ilgili yorumda haklı. Bilmeyenler, kendi özel poz verdi zannederdi... Büyük resim açısından bakarsanız, dünyanın en büyük, en çok satan, en çok takip edilen bir dergisinde Türk siyasetçinin kapak olması Türkiye'nin profilini yükseltir. Türkiye açısından herkesin memnun olması gerek.
Nihayetinde tarihi gerçekler
- Dersim tartışmalarına nasıl bakıyorsunuz?
Türkiye'de neler konuşuluyor neler tartışılıyor. Önemli olan saptırmamak, ölçüleri kaydırmamak... Bunların üzerinden başka mesajlara gitmemek. Bunlar nihayetinde tarihimizin gerçekleri. Bu tip şeylere bilim adamları, siyasetçiler soğukkanlılıkla, olgunlukla bakabilmeliyiz.
En güçlü destek İngiltere'den
l İlk defa sivil bir Cumhurbaşkanı gidiyor İngiltere'ye...
İngiliz Kraliçesi yılda iki kez yurt dışına gidiyor, iki de devlet başkanı davet ediyor. Bir Obama diğeri biz. Gelecek yıl 60. yılı olacak tahta geçişinin. Önemli bir ziyaret. İkili ilişkilerimize baktığımızda inişli çıkışlı dönemler olmuş. Yeni döneme baktığımızda en iyi dönemimizi yaşıyoruz. Siyasi askeri ve ekonomik. Stratejik konularda bize en kuvvetli desteği İngilizler veriyor. Türk-İngiliz ilişkileri altın çağını yaşıyor.
l Euroya bakışta da paralel bir tutum var galiba?
Tabii. AB'de biliyorsunuz euro içindekiler ayrı, dışındakiler ayrı toplantılar yapıyor. Bunlar ekonomik toplantılar ama siyasi içerikleri de var. Avrupa'nın iki ucundayız. Kıbrıs konusunda da bizi en iyi anlayan ülke İngiltere doğrusu... Turizm açısından bakarsanız da ilişkilerimiz iyi. Türkiye'de en çok daimi kalanlar, evi olanlar İngilizler. Birçok kişi farkında değil, dış ticaretimizde fazla verdiğimiz bir ülke İngiltere. 2.5 milyar dolar, Türkiye lehine.
Kraliçe locasından konser izlediler
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü Londra Heathrow Havaalimanı'nda Kraliçe Elizabeth'in temsilcisi Lord Hood karşıladı. Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Gül, daha sonra tarihi 'Royal Albert Hall'da konser izledi. VIP kapısından giriş yapan ve Kraliyet Filarmoni Orkestrası'nın 'Classical Spectacular' isimli klasik müzik konserini Kraliçe'nin locasından dinleyen Gül çiftine, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da eşlik etti.
140 SENELİK SALON
Yuvarlak mimarisi ve akustiğiyle İngiltere'deki dikkat çekici yapılar arasında yer alan Royal Albert Hall, 1871 yılında dönemin İngiltere Kraliçesi Victoria tarafından hizmete açılmıştı