26 Ağustos’un Kocatepe’de başlayıp 30 Ağustos’ta zafere ulaşmış şanlı bir sürecin ilk günü olduğunu anlatan Sezer, “Bu kutlu zaferle, öz yurdumuz işgalcilerden temizlenmiştir. Dolayısıyla Türk halkının verdiği büyük savaşım dünyaya örnek olacak bir parlaklıkla sonuçlanmıştır” dedi. 20. yüzyılın başlarında, yabancı güçlerin ulusumuzu bu topraklardan atmak, yurdun her köşesini işgal etmek, uydu devletler kurdurmak istediklerini anımsatan Sezer, “O karanlık günlere yeniden dönmekten Allah ulusumuzu korusun. Bugünkü durumumuzu o günlerle karşılaştırmak bile istemiyorum. Ama bugün ülkemize dayatılan bazı şeyler var ki, bütün bunlar gerçekten ülkemiz üzerindeki iştiha ve ihtirasların asla dinmediğini gösteriyor” diye konuştu.Sezer, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bugün Türkiye’yi bir kardeş kavgasına itmeye çalışan dış güçler ve onların yerli işbirlikçileri var. Bugün de “Ermeni soykırımı”, “Kürt sorunu” diyenler var. Bugün de Kıbrıs’ı Türk varlığından temizlemek isteyenler var. Bugün de bu ulusun asli unsurları olan Kürt kökenli kardeşlerimizi, Alevi-Bektaşi kardeşlerimizi azınlık sayıp; birliğimizi, bütünlüğümüzü bozmak isteyenler var.
Artık “Avrupa Birliği’ne girmek istiyoruz” diye bunları “resmen” de dayatıyorlar.”
Türkiye’nin bunları aşacağını söyleyen Sezer, bundan çok daha ağır koşullar altında, her şeyin bittiği sanılan bir zamanda Büyük Önder Atatürk’ün ve onun yol arkadaşlarının ortaya çıktıklarını, tamamen Türk ulusunun kendi varlığına ve gücüne güvenerek ülkemizi işgalcilerden temizlediklerini, büyük bir devlet kurup, çağdaş uygarlık yolunda özgür ve bağımsız bir büyük ulus yaratıp, bugünkü nesillere bıraktıklarını anlattı.
DSP Genel Başkanı Sezer, şöyle devam etti:
“Bugün de ulusumuzun kurtuluşu, mutlu ve huzurlu geleceği için yegâne kaynağımız, ulusumuzun gücü, birliği ve bütünlüğüdür. Bu nedenle inanıyoruz ki; sorunları ancak ve ancak, kendimize güvenerek, ulusal onurumuza sahip çıkarak, güçlükler karşısında ulusal bir duruş sergileyerek çözebiliriz. Bunun ötesinde dayatmalara boyun eğerek, ödün vermeyi başarı sayarak bir yere varmak mümkün değildir.
Maalesef bugün, teslimiyetçilik ve dayatmalara boyun eğmek politika haline getirilmiştir. AB ile ilişkilerde bu böyledir. Kıbrıs sorununda böyledir. Ne yazık ki; en son “Güneydoğu sorunu”nda da böyle olmuştur.”
“Kürt sorunu” tanımlamasıyla terör örgütünü; terörle, bölücülükle hiç ilgisi bulunmayan tüm Kürt kökenli yurttaşların temsilcisi imiş gibi gösterecek büyük bir gaflete düşüldüğünü ifade eden DSP Genel Başkanı Sezer, “Türkiye stratejik bir plânın kıskacına alınmak istenmektedir. Bunu görmek gerekir” diye konuştu.
“AB’ye gireceğiz heves ve hayali”yle, ülke çıkarlarını görmezden gelip dayatmalara boyun eğmekten; 30 binden fazla insanımızı katleden terörist örgütü muhatap duruma getiren söylem ve eylemlerden; ödün vererek bir şey elde edilebileceğini sanmaktan bir an önce vazgeçilmesi gerektiğini kaydeden Sezer, “Türkiye, AB’ye onuruyla girer. Kendi gücüyle girer. Baş eğerek değil, ulusal duruşuyla girer; girmeli…" dedi.
Gümrük Birliği Ek Protokolü imzalanmakla, AB’nin dayatmalarına bir kez daha boyun eğildiğini belirten Zeki Sezer, “1999 Helsinki Zirvesi’nde Türkiye Kıbrıs’tan ödün vermeden AB’ye tam üyelik taahhüdü almıştı. Şimdi Türkiye hem Kıbrıs’ta büyük mevzi kaybına uğradı, hem de neredeyse AB’de tam üyelik hedefini yitirecek duruma geldi. Buna karşın hiç kuşku yoktur ki, Kıbrıs milli davamızdır; AB’ye feda edilemez; edilmeyecektir” diye ekledi.