Ok yaydan çıktı: Deniz Feneri çok can yakacak!
MUSTAFA MUTLU
Tarih 7 Mayıs 2009’du. En Büyük Manisa Büyüğü, NTV’ye demeç veriyordu. Söz döndü, dolaştı Deniz Feneri Derneği soruşturmasına geldi:
“Türkiye’deki Deniz Feneri Derneği’ni yakından tanırım. Tüm yardım faaliyetlerinde yer aldım. Yaptıkları çalışmaların kuruşu kuruşuna hesabını verdiklerini düşünüyorum.”
***
Diğer AKP’li “büyük”lerin bu dernekle ilişkileri de sürekli olarak konuşuldu... Ama biri bile çıkıp bunu doğrulamadı...
Buna rağmen hep bir ağızdan, Almanya’daki davanın, Türkiye’deki Deniz Feneri’yle ilgili olmadığını söyleyip durdular..
Hatta; Manisalı Büyük dışında hemen hepsi, dönemin Radyo Televizyon Üst Kurulu Başkanı ve Deniz Feneri Almanya davasının şüphelisi Zahid Akman’a açıkça destek verdi...
Sonunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın isteği ve İçişleri Bakanlığı’nın talimatıyla Deniz Feneri Derneği’nde “istemeye istemeye” de olsa bir “soruşturma” başlatıldı...
***
NTV’nin dünkü haberinden öğrendik ki, bu çalışma sonuçlanmış ve İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi, Deniz Feneri Derneği’yle ilgili bir rapor hazırlamış...
Bu raporda, derneğin;
* “Kamu yararına dernek” olma ön koşuluna uymadığı...
* Bağış prosedüründe, alım ve satım işlemlerinde çok sayıda usulsüzlük yaptığı...
* Yaptığı alımlarda, serbest piyasa koşullarını gözetmediği...
* Dernek yöneticilerinin uygun gördüğü belli firmalardan alım yapıldığı...
* Yardımların amaca uygun şekilde dağıtılmadığı...
* Şeffaflık ilkesinin gözardı edildiği...
* 2007-2008 yıllarında derneğe yapılan 50 milyon 114 bin liralık bağışın, 17 milyon lirasının yurt dışındaki tüzel kişilere aktarıldığı...
* Bu paranın hangi konularda ne şekilde kullanıldığının belirlenemediği iddia edilmiş...
***
İçişleri Bakanlığı Dernekler Dairesi’nin bu raporu açıkça gösteriyor ki; sadece Deniz Feneri Almanya’da değil, Deniz Feneri Türkiye’de de “garip” işler dönmüş...
Bu saatten sonra top bağımsız Türk mahkemelerinde:
* Dernekler Dairesi’nin belirlediği o usulsüzlükler nasıl yapılmış?
* Dernek yöneticilerinin yakın olduğu firmalar kimlere aitmiş?
* Amaca uygun dağıtılmayan yardımlar nerelere gitmiş?
* Şeffaflık ilkesine uyulmadığı, bugüne kadar devlet yetkililerin gözünden nasıl ve neden kaçmış?
Bu soruların hepsi elbette yargılama sonucunda aydınlığa kavuşacak...
Elbette; sorumlular hesap verecek...
Elbette, “ilişkiler” bir bir ortaya dökülecek...
Yeter ki; yargı süreci yıllara yayılmasın...
Uzayıp, lastiğe dönmesin!
***
Dün öğrendiğimiz rapor, okun yaydan çıktığını gösteriyor...
Bakalım o ok, kimleri vuracak?
Sonucu görmeyi heyecanla bekliyoruz!
*****
GÜNÜN SORUSU
Yedi ay kadar önce, “Ben Türkiye’deki Deniz Feneri Derneği’nin tüm yardım faaliyetlerinde yer aldım. Yaptıkları çalışmaların hesabını kuruşu kuruşuna verdiğini düşünüyorum” diyen En Büyük Manisa Büyüğü, bakalım ortaya çıkan “usulsüzlükler” den sonra da acaba, “Şeyini ettiğimin şeyi” diyecek mi?
*****
Selendi’deki devlet ayıbı!
Hükümet yılbaşından birkaç gün önce “Roman Açılımı” için düğmeye basmıştı ya... İçimden, “Eyvah” demiştim...
Çünkü, biliyordum ki; bizde ne zaman “açılım” yapılsa, o konuda büyük tatsızlıklar yaşanır...
Keşke yanılsaydım:
Kötü haber Manisa’nın Selendi ilçesinden geldi:
Yılbaşı gecesi, Roman vatandaş Burhan Uçkun, ’Çavuş’un Yeri’ adlı kahvede mekân sahibinden bir bardak çay istedi...
“Ben çingenelere çay vermem” yanıtını alınca, kavga çıktı, Uçkan dövüldü...
Kavga, ’etnik çatışma’ya dönüştü, Romanlar’ın evleri taş yağmuruna tutuldu. Manisa Valisi de çözümü, Roman vatandaşları yıllardır yaşadıkları o ilçeden sürmekte buldu...
Vali Celalettin Güvenç, buna gerekçe olarak da, “Romanların göçebe hayatı yaşamasının 21. yüzyılın dünyasına yakışmaması”nı gösterdi... Bu vatandaşlara sürekli oturabilecekleri konutlar vereceklerini söyledi.
***
Devletin görevi, vatandaşının yaşama biçimine karışmak değil, can ve mal güvenliğini sağlamaktır...
Keşke Sayın Vali, bunu hatırlayabilseydi!