RUHAT MENGİ
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın geleceği önceden görmesi gerçekten takdire şayan bir durum...
Bizdeki “falcı” tanımı hafif kalıyor tabii, ona “gelecek okuyucu” demek daha uygun olur. Zira kendisi geleceği adeta okuyor, bu işi yapsa herhalde maddi/manevi çok kazanç elde ederdi.
Muhakkak ki daha önceden de birçok kez okumuştu ama -artık biliyorsunuz- benim dikkatimi esaslı şekilde geçen yıl Abant toplantısında “Şu kurumlar demokratikleşecek: Yargı, ordu, medya ve üniversiteler” dediğinde ve hemen arkasından bu kurumlara yapılan ağır baskılar ortaya çıktığında çekmişti. Detaya girmeyelim, çoğunuz neler olduğunu biliyorsunuz.
Daha sonra isimsiz ihbar mektuplarında, bu isimsiz ihbarcıların gönderdiği darbe hazırlığı belgesi iddialarında ve hemen her olayda, herkesten önce konuştu... Tokat saldırısında “PKK üstlenmeden önce” de “Henüz bütün ‘puzzle’ları biraraya getirmiş değilim ama” diyerek başlamış ama ondan sonra ‘puzzle’ı bir anda çözerek bu saldırının “milliyetçi duyguları körükleyen söylem içindeki partilerin işini kolaylaştıran bir eylem olduğuna” karar vermişti. PKK olayı kesin şekilde üstlenince Meclis’te kıyamet koptu, muhalefet partileri ona bu sözleri sert şekilde hatırlattılar, hatta PKK’yı koruduğunu bile söylediler ama önemli değildi, o kendine göre “meçhulü okuma” görevini yapmıştı. Hem de Başbakan’dan bile önce, onun yokluğunda Başbakan Vekili olarak...
Bir sonraki sözü Danıştay’ın katsayı ile ilgili kararından sonra görüşü sorulduğunda söylediği gibi “Bayramdan sonra ne Danıştay kalacak, ne Arınç” gibi “çok önemli olayların olacağını” ima ettiği sözdü ki gerçekten de “kendisine suikast iddiası”ndan Genelkurmay’da ilk kez devlet sırlarının saklandığı kozmik odaların aranmasına, arayan hakime zarf içinde mermi gönderilmesine kadar akla hayale gelmeyecek “çok önemli olaylar” ortaya çıktı. Suikast iddiasında da “İtalyan Gladyosu ve Aldo Moro” benzetmelerini anında yaptı ama suikasta yönelik bir bulguya rastlanmadığı için askerler serbest bırakıldı. Soruşturmanın sonucu gerçeği ortaya çıkaracaktır herhalde.
Son olarak bu zarflı mermiler için muhalefeti kastederek “Bunlar şimdi şahsımla ilgili olduğu söylenen ama bağlantıları itibarıyla belki başka olayların habercisi olacak konu üzerinde yine aynı görevi yapıyorlar” dedi.
Arınç, Tokat saldırısında ve diğer olaylarda “Abant toplantısındaki ya da Bayram öncesi Danıştay açıklamasındaki” kadar tutturamadı kehanetlerini ama yine de mermilerin arkasından “hangi başka olayların çıkacağını” merakla beklemek gerekir.
Öyle ya bir başbakan yardımcısı “bağlantıları itibarıyla” diyorsa o bağlantıları kesinlikle biliyor olmalıdır, hiç böyle önemli konumda boşa atıp tutan birini gördünüz mü siz? Bekleyelim bakalım daha neler çıkacak.
*****
Seçim hileleri, şimdiden...
Meclis’teki büyük muhalefet partileri ve medya “erken seçim”i gündeme getirir oldular, bazı gelişmelerin -AKP hükümeti her ne kadar aksini tekrarlasa da- erken seçimin işareti olduğu söyleniyor.
Sonuçta bu gerçekleşir mi, gerçekleşmez mi bilemeyiz ama nasılsa seçime çok uzun bir zaman da kalmadı. Ben “elektrik kesildi, bilgisayar çöktü” mazeretlerinin öne sürüldüğü ama elektrik kesintisinden sonra oylarda büyük değişikliklerin görüldüğü belediye seçimlerinden sonra da bu konunun daha o günlerde çözüme kavuşturulması gerektiğini söylüyordum, şimdi hiç zaman kaybedilmeden önlem alınması gerektiğine inanıyorum.
Oyların bilgisayarla toplanması ABD’de de seçim hilelerine neden olduğu için Yunanistan bu sistemi reddetmişti ama Türkiye kolayca kabullendi. O günden sonra da bilgisayarla toplanan oylar konusunda hile şüphelerinin, sorularının arkası kesilmedi.
Yüksek Seçim Kurulu yerel seçimler öncesinde “Bu sistemi değiştirin, hileye ortam yaratıyor” uyarılarını dinlemedi ve arkasından “elektrik kesintisi ile bilgisayar çökmesi” sonunda ortaya çıkan tablo geldi. YSK seçim sonrasında muhalefet partilerinden ve medyadan gelen hile uyarılarını ve tepkileri de hiç mi hiç dikkate almadı. MHP ile CHP ise sanıyorum oylarını arttırmış oldukları için fazla üstüne gitmediler.
Bu nedenle o seçimde sonuç net şekilde ortaya çıkamadı, daha önceki seçimdeki benzer durumlar ve iddialar da incelenmedi. Peki bu, gelecek seçimde de aynı duruma razı olacağımız anlamına mı geliyor?
Yoksa TBMM’de olan, olmayan tüm muhalefet partileri şimdiden bu hileye müsait sistemin kaldırılmasını isteyecekler mi? Muhalefet partilerinin tek yapması gereken bu da değil, sandık başlarına “zoraki gitmeyen, gönüllü ve dikkatli” sandık kurulu üyeleri bulmak zorundalar.
Herkesin ortak görüşü, bu partilerin üyelerinin genellikle gönülsüz ve dikkatsiz çalıştığı yönünde...
Bakalım bu kez “ülkenin geleceğini ilgilendiren en önemli konuyu” ve en önemli sorumluluklarını ne kadar ciddiye alacaklar, ne kadar önceden önlem için uğraşacaklar göreceğiz.