20 Temmuz’daki ilk duruşmada sanık avukatları salondaki kameraların kendi notlarına zoom yaptığını öne sürmüş ve duruşmanın Ankara’dan canlı izlendiğini ima etmişti.
İstanbul 13. Ceza Mahkemesi, ’Ergenekon’ davasın önceki gün yapılan duruşmasında sanık avukatlarının duruşma salonundaki kameraların uzak erişime açık olup olmadığı yönündeki talebinin incelenmesine karar verdi. Bu kararda, 20 Temmuz 2009 tarihindeki duruşmada yaşanan kamera krizi önemli rol oynadı. O duruşmada sanıklardan Durmuş Ali Kozoğlu ve Hatice Bahtiyar’ın avukat Cavit Subaşı söz alarak mahkeme heyetinin sağ tarafında çaprazda duran kapının üstünde bulunan küçük siyah bir kamerayı işaret ederek, “Bu kamera 360 derece dönebiliyor ve sizin elinizdeki notları bile ’zoom’layabiliyor. Bizim de tepemizdeki kameralar aynı şeyi yapıyor. Biz takip ediliyoruz bence siz de taklip ediliyorsunuz” dedi.
Kamera zoom yapınca...
Bunun üzerine mahkeme heyeti başkanı “Bu kamera kürsümüzü görüyor, dönmüyor ve bu kadar yakından zoom’layamaz” şeklinde cevap verdi ve avukat Subaşını inandırmak için kameranın kendilerine dönüp zoom’laması direktifini verdi. Kamera 360 dereceye yakın döndü ve gerçekten de mahkeme heyetinin elindeki notları görebilecek şekilde zoom’landı. Bu görüntünün üzerine bütün mahkeme salonundan uğultular yükseldi. İşte bu yaşanan olaydan sonra kemeraların dışarıya yayın yapıp yapmadığının araştırılmasına karar verildi.
‘Savcılar not tutmuyor’
Tutuksuz sanıklardan Vedat Yener’in avukatlığını yapan Vural Ergül de davanın başladığı ilk günden itibaren mahkeme salonunun dışarıdan takip edildiği şüphesi taşıdıklarını söyledi: “Mahkemede kameralar var. Bu kameralar ara verildiğinde dahi kayıt yapıyor. Peki bunun sakıncası nedir? Dava her gün görüldüğü için müvekkillerimizle ancak mahkeme salonunda görüşebiliyoruz. Bu noktada avukat müvekkil görüşmesi özeldir. Başkaları tarafından duyulmaması, görülmemesi gerekir. Oysa bu kameralar vasıtasıyla bizi takip edebilirler. Görüşmelerimiz saptanabilir. Ayrıca davada dikkatimizi çeken başka bir nokta daha var. Ergenekon davası yaklaşık 300 bin dökümandan oluşuyor. Mahkeme aşamasında ise 2 savcı bulunuyor. Bu iki savcının 300 bin sayfaya hakim olması imkansız. Ayrıca savcıların not tutmadığını görüyoruz. Oysa mütala verilirken avukatların kullandığı cümlelerin aynısını kullandığını görüyoruz. Bu dışarıdan yardım almadan yapılamaz. İşin doğasına ters. Ancak dışarıdan yardım almaları ise savcı - avukat eşitliğine ters. Mahkeme şimdi kameraların incelenmesi için talimat verdi ama savcıların dizüstü bilgisayarlarında kamera var. Bugün teknoloji çok gelişti. Bunun önüne nasıl geçilecek?”
AVUKAT VURAL ERGÜL: CD’lerin oluşum tarihi önemli ipuçları verecek
Mahkeme, önceki günkü duruşmada el konulan tüm CD ve DVD’lerin oluşturulma tarihlerinin tespiti için mahkeme üyesi Hüsnü Çalmuk’un “Naip hakim” olarak görevlendirilerek bilirkişi incelemesi yaptırılmasına da hükmetti. CD ve DVD’lerin ne zaman hazırlandığıyla ilgili mahkemeden talepte bulunan ilk avukat olan Vural Ergül, şunları söyledi: “CD’ler ve DVD’ler için alınan karar çok önemli. Çünkü bu davanın temelini gizli tanıklar ve aramalarda elde edilen CD ve DVD’ler oluşturuyor. Birçok sanık ise bu CD ve DVD’lerin kendisine ait olmadığını söylüyor. Şimdi bu karardan sonra bazı şeyler netleşecek. Bilirkişi önce bu CD’lerin ne zaman oluşturulduğunu saptayacak. Örneğin Ümit Oğuztan’ın evinde yapılan aramada bir disket ele geçirildi. İçindeki belgeleri Oğuztan kabul etmedi. Yapılan incelemeye göre bu disketin içine bazı belgeler o tutukluyken konmuş.” (Vatan)