MHP Lideri Devlet Bahçeli sık sık 1071 Malazgirt Savaşı'nı yâd ederek o
tarihten bu yana Türklerin Anadolu'da olduklarını belirtir. İşte, tarihi ve ilmi hata burada başladığı gibi birleştirmek isterken ayrıştırma faaliyetleri de bu noktada odaklaşıyor.
Malazgirt özellikle bazı odaklar tarafından Türk çocuklarını yanlış bilgilendirmek için hazırlanmış bir tuzaktır. Malazgirt'ten daha önce 1041 Dandanakan Savaşı vardır. Eğer
Anadolu'nun kapısı açılmışsa -ki ben bu mantığa karşıyım- Dandanakan Savaşı ile açılmıştır.
Anadolu'nun 1071'den sonra Türklerin vatanı olduğunu söylemek tamamıyla ve özellikle Amerikan toplum mühendislerinin 1945'den sonrasında yazılan tarih kitaplarındaki dayatmasından ibarettir. Türk çocuklarını tarih bilincinden yoksun kılmanın ilk
aşamasıdır.
Malazgirt'i temel almak, Aka'ların, Sümerlerin ve Eti'lerin Türk
olduklarını inkâr etme yoluyla Türklerin göçebe kavim olduklarını,
dolayısıyla barbar olduklarını ve medeniyet kurmaktan uzak olduklarını
zihinlere kazıyarak bir tür 'mankurtlaştırma' taktiklerinden biridir.
Gazi Paşa, bu tarihsel hatayı ortadan kaldırıp atmak için yerin altını
işlemekle mükellef kuruluşun adını Etibank, oradan gelecek ürünü
işleyebilmek için gerekli maddiyeti temin ve teşvik için de Sümerbank
adını kullanarak tarihsel bütünlüğü Türk insanına yeniden hatırlatmak
istemiştir.
'1071' BİR TUZAKTIR.
1071 Meselesinin zahirindeki husus ise bu tarihin tamamıyla tuzak olmasıdır.
Bu konuda biri çok ilmi ve tarihi kaynak mevcuttur.
Afyon Kocatepe Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Ekrem
Memiş Hoca'nın çok önemli çalışmaları bu tarihi saptırmayı ve yalanı
ortaya çıkartan ilmi çalışmalardan sadece biri, ama en önemlilerinden
biridir. Gelin, Ekrem Memiş hocanın konuyla ilgili açıklamasına göz atalım:
"Anadolu Türklerin ikinci yurdu değildir. Anadolu Türklerin
anayurdudur. Anadolu'da bundan 8 bin yıl önce de Türk devletinin var
olduğu belgelerle kendini göstermektedir."
Memiş Hoca MÖ. 2 bin 200'lere ait bir olayı şöyle anlatıyor:
“Akat Kralı, Mezopotamya'dan Fırat Nehri'ni geçerek Anadolu'ya gelmiş.
Anadolu'da o zaman küçük küçük şehri devletleri var. Bu küçük şehir
devletlerinden 17'si Hatti Kralı Pampa'nın önderliğinde bir araya
gelmişler ve Akat Kralına karşı vatanlarını korumak için mücadele
etmişler. Bu 17 kraldan biri de çivi yazılı metnin 15. Satırında geçen
Türkî Kralı İlşu-Nail'di.”
Anadolu'da bu gün dahi rastladığımız 'Pampa' veya 'Pampal'
soyadlarının olması sizce bir tesadüf müdür?
Burada geçen 'Türkî' kelimesinin Türk olduğuna şüphe yok. 2 bin yıl
da buradan koyduğumuz zaman 4 bin 250 yıl önce Anadolu'da Türk kavmi
olduğu gerçeği karşımıza çıkıyor.
Memiş Hoca açıklamalarını şöyle sürdürüyor:
" Bu Türk Krallığı da Hurri isimli bir kavimden gelmektedir. Bu kavim MÖ 3 binli yıllarda
Anadolu'da yaşamıştır. İlmi verilerin ışığında çok daha gerilere gidildiğinde kavmin soyunun 6 binlere dayanmaktadır. 2 bin sene de Milattan sonraki dönem eklendiği zaman karşımıza 8 bin yıllık dev bir tarih çıkmaktadır."
Memiş Hoca açıklamalarında işin arkeolojik boyutlarına da değinerek," o günlerden bu güne gelen 3 kültür var. İlki; neolitik köy kültürü. Onu takip eden 5 binlerde kalkolitik kültür var. Köylerin yerini şehirlere terk ettiği dönem 3. dönem. Bu dönem ise eski Tunç
Çağı. Bu üç kültür arasında hiçbir kopukluk yok. Bu kopukluğun oluşmaması ise kavmin değişmediğine işaret etmektedir" diyor.
Türk adını ilk taşıyanlar Hunlar mı, Türkîler mi?
Bildiğimiz ya da bilmemizi istenilen tarihteki bilgilerimizin yanlışlığının da altını çizen Prof. Dr Ekrem Memiş. Hurilerin Anadolu'nun Doğu bölgelerinde yaşayan en eski sahiplerinden biri olduğunu ve Anadolu'nun Türk'ün ikinci vatanı olmadığı, hatta
anavatanı olduğunu belirterek Göktürk Devleti'nin de ilk Türk adını
taşıyan devlet olduğu tezine de karşı çıkıyor.
Memiş Hoca, Hurrilerin devamı olan ve MÖ binlerde yaşayan Türkî
Krallığının Türk adını taşıyan ilk devlet olduğunun da altını önemle
çiziyor.Memiş Hoca bununla da yetinmeyerek, “ Evet Hunlar Orta Asya'da bir Türk
devleti kurmuşlardır, ama bu devlet ilk Türk devleti değildir. Biz buralara sonradan gelmedik. Hep vardık. Ders müfredatında bunlar mutlaka işlenilmelidir." diye feryat ediyor.
Hadi son fasılda birkaç örnek daha vereyim.
Tanrı ömrünü uzun eylesin de Türk'e hizmetinden eksik eylemesin. Muazzez İlmiye Çığ hanımefendinin bir sözünü aktarmak istiyorum. Çığ, "Yahu biz Türkler Anadolu'nun bizim olduğunu anlatabilmek için daha kaç sefer fethetmek zorunda kalacağız?!" diyor.
Dahası da var... Amerika'da yapılan Sümer araştırmalarında Sümerlerin
müzik aletinin bilgi ve bulguları tespit edilmiştir. Sümer kayıtları bu tınıları elde edebilmek için bir çalgının olduğunu belirterek çalgının tarifini de yapmışlardır.
Ayrıntıları bir kalem geçelim. Kısacası bu çalgının adı nedir, biliyor musunuz?
"BAĞ"
Yani; şu bizim bildiğimiz, meftunu olduğumuz Milli Sazımız "
Bağlama'nın atasıdır yahu..
Ne dersiniz, bağlamaya da 1071'den sonra mı kavuştuk?
... ve sözün sonu
Özellikle adında 'Milliyetçi' ibaresi olan bir siyasi partinin başta genel başkanı olmak üzere bütün mensupları şu 1071 meselesini bir kez gözden geçirmek zorundadırlar.
Tarihi ve ilmi gerçekler Türk ve Kürt meselesinin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır.
Ayrıca, çok önemli bir husus daha vardır ki 'ayrışma'nın asıl kodları
bu nokta kilitlenmiştir.
"Biz sizinle 1071'den beri kardeşiz" demek, aslında 'siz ayrı bir milletsiniz ama biz sonradan, 1071'den beri kardeş olduk" demektir. Birleştirelim derken ayrışmaya hizmet etmek tam olarak bu cümlede şifrelenerek yönlendirme demektir.
Ezcümle bütün 'Milliyetçiler' Amerikan dayatmasında basılan 1945 sonrası ders kitaplarına ve zihniyetli sözde ilim adamlarının kaleme aldığı safsatalara kapılarak değil. Tarafsız, yansız sadece ilmi ve bilgisi olan ilim adamlarından faydalanabilirler.
İsimlerini bilmiyorlarsa listesini verebilirim. Prof. Dr. Ekrem Memiş Hoca'nın adını zaten verdim. Memiş Hoca'nın feryadına kulak tıkamasınlar yeter!
***********************************************************************************
Günün Sözü:
"KENDİ AKLINA HÂKİM OLAMAYANLAR, BAŞKALARININ AKLINA MAHKÛM OLURLAR."