Ergenekon Savcısı,
Ergenekon Savcısı, Türk Ortodoks Patrikhanesi Sözcüsü Sevgi Erenerol'a davada sormuş:
"Siz nasıl Hıristiyansınız, Hz. İsa'dan çok Atatürk'ten bahsediyorsunuz!"
İşte bu soru Ergenekon Soruşturması'nın ve davasının kilit cümlesidir.
Bunu sıradan biri sorsa anlarsınız.
Bu soruyu soran kişi savcı.
Peki, Sayın Savcı hiç araştırmaz mı; öğrenmez mi; Türk Ortodoks Patrikhanesi nasıl kurulmuştur?
Ama ne yazık ki hakim karşısına çıkardığı bir sanığın bağlı bulunduğu patrikhaneyi araştırmamıştır.
Yoksa bırakın böyle bir soru sormayı ancak tersini sorabilir; "Siz neden Atatürk'ten az bahsediyorsunuz" diyebilir.
Peki, nasıl oluyor da böylesine önemli bir davanın savcısı, adında "Türk" olan patrikhanenin ne olduğunu bilmiyor.
O halde Papa Eftim'i de bilmiyor!
Sayın Savcı, 23 Nisan 1920 tarihinde Ankara'da Büyük Millet Meclisi açıldığında dua eden din adamlarından biri de kimdi biliyor musunuz; Papa Eftim!
İsterseniz size bunun fotoğrafını da gönderebiliriz.
Ulusal Kurtuluş Savaşı için Ankara'nın yolunu tutan Papa Eftim Atatürk'ün ve dava arkadaşlarının yoldaşıydı.
Şimdi siz Papa Eftim'in torunu Sevgi Erenerol'a, "Siz ne biçim Hıristiyansınız, Hz. İsa'dan çok Atatürk'ten bahsediyorsunuz" diye soruyorsunuz.
Yapmayınız lütfen.
Türk Ortodoks Patrikhanesi mensupları Türk milliyetçisidir. Bunu bilmeden nasıl Ergenekon soruşturması yürütülebilir?
Evet, Savcı Bey’in sorusu Ergenekon'un kilit sorusudur...
Odatv.com
Editörün Notu:
------------------------
Rum’un “fesat ocağı” mı?
Papa Eftim’in Türk ocağı mı?
Şeriatçı gazeteler bir süredir Fener Rum Patriği’nin propaganda bültenine dönüşmüş durumda. Tayyip ve Abdullah Gül neredeyse gün aşırı Rum papazla görüşüyor, Patrikhane adeta “devlet içinde devlet” haline gelmiş durumda. Ama Vakit, Yeni Şafak ve Zaman’ın istisnasız bütün yazarları bu gelişmeleri memnuniyetle izliyor. Bartolomeos’u övme yarışında en önde gidenler de bunlar. En son Fethullah’ın dergisi Aksiyon’da çıkan Bartolomeos röportajı artık Rum Papazın propaganda kampanyasının Lozan politikalarına karşı açık bir meydan okumaya dönüştüğnü gösteriyor. Bartolomeos’un kendisine yönelik suçlamalara cevap vermek için Fethullah’ın dergisini seçmesi de son derece anlamlı.
Fethullah Hıristiyan Türk’e karşı Hristiyan Rum’un yanında
Sorarsanız en müslüman bunlardır ama nedense Hıristiyanların Türkiye’de güçlenmesinden hiç de rahatsız olmazlar. Tersine Bartolomeos’un Türkiye’de en başta gelen destekçileri şeriatçılardır.
Acaba gerçekten tüm bu yayınlar söylenildiği gibi dinler arası diyalog ve hoşgorü adına yapılıyor olabilir mi? Olamayacağını en iyi bu röportaj bize gösteriyor. Çünkü röportajı dikkatle okuyan herkes Bartolomeos’un Hıristiyanları değil ama Rumları temsil ettiğini ve birilerine cevap yetiştirmeye uğraştığını görebilir.
Bartolomeos Türk Ortadoks Patrikhanesi’ne ve onun sözcüsü Sevgi Hanım’a cevap vermektedir. Ama Fethullah bu tartışmada Hıristiyan Türk’e karşı Hıristiyan Rum’un yanında yer almıştır. Demek ki Fethullah’ın hoşgörüsünü kazanmak için Hıristiyan olup olmamanın bir önemi yoktur. O pekala kaçtığı Hıristiyan ülkesinde yaşamayı seçebilir, Türk düşmanı Papazları meşrulaştırmak için çalışıp didinebilir ama bir tek şeye hoşgörüsü yoktur; Türk olmak ve Türklüğü savunmak.
Patrikhane Megaloidea’nın militanıdır, Türk toprağında gözü vardır, Türkiye’yi asla bir Türk vatanı olarak görmez, üstüne üstlük kısa bir süre içinde Vatikan gibi bir devlet haline gelerek Türkiye’nin parçalanmasına ve hatta İstanbul’un kaybedilmesine dahi yol açabilir. Ama tüm bunların Fethullah veya Tayyip için önemi yoktur. Türk vatanı umurlarında değildir, Türk milleti umurlarında değildir. Umurlarında olan tek şey kendi rahatlarıdır ve Rum Papazın ekümenikliği bunları rahat ettirecek bir şeydir. Bunlar Rum’un papazını destekleyerek müslümanın halifesi olmaya soyunurlar. Vahdettin ne kadar müslümanlar halifesiyse o kadar...
Rum Papazın peşinden giden Türk hükümeti olur mu?
Bunlar çok defa yazılıp çizildi. Bizim deşmek istediğimiz şey ise başka. Türkiye’de niçin birileri Atatürk’ün deyimiyle “bir fesat ve hıyanet ocağı” olan Rum Patrikhanesi’ni hoşgorü maskesi altında destekler de Türk patrikhanesini köstekler? Hele hele son Türk devletini yönetenler acaba neden 60 yılı aşkın zamandır Türk’ün değil de Türk düşmanı bir Rum’un peşinden gider?
Bazılarına iddialı gelebilir, ama Rum Patrikhanesi’ne karşı Türk Patrikhanesi’ni savunmak bugün gerçek bir vatanseverliğin, gerçek bir milliyetçiliğin denek taşıdır. Bu, Kurtuluş Savaşı’nda da böyleydi, sonrasında da.
İkisini karşılaştırıp görelim.
İşte fesat ve hıyanet ocağı
Bakın Fethullah’ın Patrikhanesi Cumhuriyet’e kadar neler karıştırmış:
1. 1657’de Eflak ve Boğdan Voyvodalarını isyana teşvik etmiş.
2. 1821’de Mora İsyanı’nın planına ilişkin belgeler Patrikhane’de bulunmuş.
3. Girit İsyanı’nı tezgahlamış ve Megaloideayı savunmaya başlamış.
4. 1918’de Osmanlı kimliklerini yırtıp Yunanistan’a ilhak olduklarını ilan etmişler.
5. 1919’da Yunanlıların İzmir’e çıkışını dini ayin düzenleyerek kutlamışlar ve Yunan ordusu için gönüllü kampanyası başlatmışlar.
6. Yeni Patrik 1922’de İstanbul’a getirildiğinde kentin her yerine Yunan bayrakları astırıp işgali kutlamışlar.
1919’da aldıkları bir kararla da değişmeyen amaçlarını ilan etmişler:
“Türkiye Rumları bu barbar Türk milleti ve idaresi ile tüm bağları koparma kararını ittifakla almışlardır. 25 asırlık hakları bulunan topraklarla birlikte anavatanları Yunanistan’la bağlanmalarını ve bunun karşısında hiçbr tekliği kabul etmeyerek bütün güçleriyle mücadeleye gideceklerini bildirir. Bu kararların İngiltere, Amerika, Fransa, İtalya, Japonya ve Yunanistan delegelerine bildirilmesini ister.”
Bu amaçları taşıyan bir kuruluşla yan yana yaşanabilir mi? Mustafa Kemal’e göre yaşanamaz. Birinden biri fazladır.
“Bir fesat ve hıyanet ocağı olan ve memleketimize nifak tohumları eken ihtilaflar yaratan Hıristiyan vatandaşlarımızın huzur ve refahı için uğursuzluğa sebep olan Rum Patrikhanesi’ni artık topraklarımız üzerinde bırakamayız. Bu fesat ocağının hakiki yeri Yunanistan değil mi?”
Papa Eftim’in Türk ocağı
Türk Hıristiyanları da böyle düşünmektedir ve dindaşları yerine kandaşlarıyla beraber hareket etmeyi seçerler. Bugün Bartolomeos’un hedef aldığı Türk Ortodoks Patrikhanesi işte buradan doğar. Türk Hıristiyanlarının lideri Papa Eftim yalnız bir din adamı veya Türk Ortodoks Patrikhanesi’nin kurucusu değil, Kuvayı Milliyecidir. İl il, köy köy gezerek Hıristiyan Türkleri Kuvayı Milliye’ye katılmaya çağırır. Rum çetelerini ikna etmek için propagandacı olarak çalışır. Fener’deki Patrikhane Kuvayı Milliyeciler için “canavar suratlı zalim kemalistler” derken Papa Eftim Ankara’da Mustafa Kemal’le birlikte Meclis’i açmaktadır. Atatürk bu Hıristiyan ama Türk Kuvayı Milliyeci’den bir konuşma yapmasını rica eder.
Papa Eftim’in Meclis’in balkonundan halka seslenişi şu sözlerle biter: “İstanbul’un Patrikhanesi’ni, Fener’in mumunu pek yakında söndüreceğim. Yaşasın muzaffer Türk ordusu ve Türk milleti!”
Kendisini Türk dostu olarak tanıtan basın organlarına ise zok kızar ve “Ben Türk dostu değilim, Türk oğlu Türküm” der.
Fener Rum Patrikhanesi fesat ocağıdır, Papa Eftim’in Patrikhanesi ise Türk Ocağı. Atatürk’ün amacı Rum Patrikhanesi’ni ülkeden tamamen çıkartmaktır ama başaramaz. Bunun üzerine onu dayanaksız ve desteksiz bırakarak Papa Eftim’in yanında yer alır. Fener’in mumunu söndürmek Atatürk’ün ve Papa Eftim’in ortak düşü ve çabasıdır. Ama şimdi olduğu gibi Kurtuluş savaşı yıllarında da Sadrazam Rumların yanındadır ve onların isteği üzerine Papa Eftim’i tutuklama kararı çıkartır. Halk bu Hıristiyan Kuvayı Milliyeci’yi teslim etmez, bağrına basar.
Türkiye kadar kendi milletine sahip çıkmayıp da düşmanlarına hoşgörü gösteren bir devlet az bulunur hatta hiç bulunmaz. Bugüne kadar Türkiye Türklerindir diyerek Türk milletini savunmuş tek lider Atatürk’tür. Çünkü yalnız onun döneminde iktidar batıya değil Türk milletine dayanmıştır. Tanzimat’ta ve Meşrutiyet’te Osmanlı batılı sefaretlerin oyuncağıydı. Bu yüzden batının piyonu olarak kullanılan her azınlık desteklendi ama bir tek Türkler ezildi. Meşrutiyet meclislerinde ulus olarak temsil edilmeyen tek millet Türk milletiydi. Atatürk bunu tersine çevirdi. Rum’un fesat ocağına karşı Papa Eftim’in Türk Ocağını destekleyebilmesi bunun sonucudur. Bu yüzden de Atatürk döneminde patrikhane ekümenikliği ağzına bile alamazdı. Dahası Rum kiliselerinin cemaati bile Papa Eftim’e katılmaya başlamıştı.
Atatürk’ün yolundan sapan Rum Papaz’ın yoluna girer
Atatürk’ün yolundan sapan bir Türkiye’nin Patrikhane konusundaki tutumunun değişmesi de doğaldır. İsmet Paşa Atatürkçülüğü yıkıp Tanzimat’a dönünce daha 1940’da Amerikan ajanı bir Rum olan Athenagoras Türkiye’ye gelebilmiş, devlet erkanıyla karşılanıp Patrikhane’nin başına oturtulabilmiştir. Yeni Patrik’in İnönü ile beraber yaptığı ilk iş Türk Ortodoks Patrikhanesi’ni kendini feshetmeye zorlamaktır. Rum rahatlar rahatlamaz yine Türk’e saldırmaktan başka bir şey yapmamıştır.
Athenagoras’ın işleri karıştırması esas Menderes döneminde gerçekleşir. Athenagoras bizzat kendi ağzından Mustafa Kemal’in politikasını kötüleyerek Menderes’i över. Menderes, Athenagoras’ın ayağına kadar gidip elini öpen ilk başbakandır.
Hem ABD hem de Türk hükümetinin desteklediği Rum Papazı doğal olarak Türk Ortodoks Patrikhanesi üzerinde üstünlük kurar. Demirel’e gelindiğinde artık Türk Patrikhanesi yok sayılmaktadır. Sırf Rum Papazı istedi diye Türk Patriği devlet protokollerine alınmamaktadır. Fethullah’ın dergisine söylediğine göre Özal ve Tayyip Bartolomeos’un en sevdiği başbakanlardır. Çünkü onlar tarafından desteklenmiştir.
Peki ya “milliyetçi” hükümetin durumu farklı mıdır? Geçtiğimiz yılki iftar rezaletinde Bartolomeos’u kızdırmamak için Selçuk Erenerol’u İftar’a çağırmayan kimdi?
Türk-Yunan savaşı hortladı
Bugün de Rum Papazını yanından eksik etmeyenlerin bir kere Türk Patrikhanesi’yle görüştüğünü gördünüz mü?
Karşımızda öyle bir tablo var ki Türk devletinde Rumlar kollanıyor, Türk kilisesi devletten destek alacağına her hareketi köstekleniyor, müslümanlık iddiasıyla halkın önüne çıkanlar Rum propagandası yapıyor, Hıristiyan Türk’e karşı Hıristiyan Rum’un yardımına koşuyor.
Bu tam da bir mütarake Türkiyesi değildir de nedir? Rum Papazının en sevgili doslarından ikisinin Nakşibendi müridi birisinin ise Nurcu Şeyhi oluşu size bir şeyler hatırlatıyor mu? Türk ve müslüman Mustafa Kemal’e karşı Rum ve Hıristiyan Yunanlının yanında yer alan Vahdettin zihniyeti farklı bir zihniyet miydi? Yunan uçaklarıyla attığı bildirilerden bize müslümanlık taslayan Hilafet orduları farklı mıydı?
Hıristiyan Türk’e karşı Hıristiyan Rum’u destekleyecek kadar pervasız bir Türk düşmanlığı nerden gelmektedir? Hadi birini Saidi Kürdi’nin talebesidir deyip açıkladık, ya Simitis’le çevirmen kullanmadan iki saat başbaşa konuşan beyfendi acaba Bartolomeos’la da aynı şekilde mi irtibat kurmaktadır? Kuvayı Milliyeci bir dedenin milliyetçi ve devletine bağlı evlatları dururken Rum Papaz’ın peşinden gitmek ne akla hizmettir? Yoksa itleri salıp, taşları bağlamak artık bir devlet geleneği midir?
O zaman Melotios vardı, şimdi Bartolomeos, o zaman Papa Eftim vardı şimdi ise Paşa ve Sevgi Ererenerol. Tablo aynı. Sanmayın ki iki kilise birbiriyle çarpışmaktadır. Çarpışan Türkiye ile emperyalist dünyadır. Rum Papaz bu işin oyuncağıdır o kadar. İki kilise şahsında Türk-Yunan savaşı yeniden hortlamıştır. Şimdi ki Rum dostu mollalarımız atalarının yolunu izliyorlar. Peki ya Papa Eftim’i gittiği her yerde Kuvayı Milliye marşları ve coşkulu alkışlarla bağrına basan Türk milleti siz nerdesiniz? Yok mu Türk Patrikhanesini koruyacak? Yok mu bu papaza haddini bildirecek?
www.turksolu.org