MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yaptığı açıklamalarda gündeme gelen ‘Kürt Sorunu’ konusunda Gül ve Başbakan Erdoğan’a sert çıktı.
Bahçeli, Gül’e “Tarihi fırsatların ne olduğunun açıkça ortaya konması, daha fazla oyalanılmadan derhal açıklanması ve milletimizle acilen paylaşılması kaçınılmaz bir zorunluluk haline gelmiştir” çağrısında bulundu.
Bahçeli, Gül’ün Kürt sorunu konusunda muhalefete yönelik sözlerine de “Milliyetçi Hareketin ayrılıkta, bölünmede, çözülmede, dağılmada, ayrışmada, ufalanmada, küçülmede, farklılaşmada çözüm ve mutabakat araması ve bu konularda çözüm ortağı olarak algılanması mümkün değildir. “karşılığını verdi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli yaptığı yazılı açıklama ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün açıklamaları ile başlayan tartışmaları değerlendirdi. “Büyük Türk Milleti” başlıklı açıklamasında, gurur ve övgüyle anılan 19 Mayıs 1919’da açılan yeni dönemin üzerinden geçen 90 yılın ardından Türkiye’ye yönelik tarihi tehditlerin devam ettiğini kaydeden Bahçeli, “Cumhuriyetimizin temel dayanakları olan, milli devlet ve üniter yapının tasfiyesi, milletimizin kimliksizleştirilmesi, yapay azınlıklar oluşturulması ve alt kimliklerin sivriltilmesi ile bin yılda oluşan kardeşlik hukukunun zedelenmesine doğru ilerleyen süreç beka düzeyinde tehditleri barındırmaktadır.”dedi.
Toplumsal yapıda oluşan karmaşa, tartışma, çatışma ve kutuplaşma temayülü ile yoksulluğun neden olduğu bunalım ortamının, bu durumu fırsata dönüştürmek isteyen mihrakların Türkiye’nin güvenliği, milli çıkarları ve milli bünyesine yönelik taciz ve tahriklerini artırdığını savunan Bahçeli, “Türkiye giderek ağırlaşan bu ortamda; bölücü ve etnik tahriklerin tırmandığı, iç huzur, kardeşlik ve dayanışma ruhunun yara aldığı, tuzaklarla dolu sancılı bir döneme doğru ilerlemektedir.”görüşünü dile getirdi. Bahçeli şunları kaydetti:
“Avrupa sevdalıları, işbirlikçi aydınlar, yandaş medya mensupları ve teslimiyetçi siyasetçiler aynı zeminde birleşmiş, Türkiye’nin geleceğini, kimliğini, birliğini ve bütünlüğünü tahrip noktasında fiilî bir ittifakın varlığı belirgin hale gelmiştir. Bu ittifakın ortak paydasını; millî ve üniter yapımızdan duydukları rahatsızlık; Türk tarihini karalamak için kolladıkları fırsatlar, terörle elde edilememiş sonuçların siyasetle sağlanması, millet değerlerini aşağılamak ve milli kimliği parçalamak için yürütülen kampanyalar oluşturmaktadır. Etkili karartma ve karalama kampanyaları ile millet ve devlet hayatımızın maddi ve manevi bütün direniş, güvenlik ve dayanma mekanizmaları; hukuki, kültürel ve sosyolojik korunma duvarları ve tarihsel kültür kodları birer birer aşındırılmaya başlanmıştır.”
-“TESLİMİYETÇİ LOBİ…”-
Devleti temsil eden en üst makamlardan hükümete ve işbirlikçi elitlere kadar geniş bir teslimiyetçi lobi alanı doğduğunu, toplumda oluşturulmak istenen tepkisizlik çabalarının medya üzerinden yoğunlaştırıldığını öne süren Bahçeli, “Bölücü emek, tahrik ve hayallerin demokratikleşme kriteri olarak sunulduğu bu süreç içinde, milli hassasiyetlere sahip çıkmayı, milli birliğimizi, kardeşliğimizi savunmayı ayıplanacak, çağdışı ve ilkel bir tepki olarak mahkûm etme gayretleri artmıştır. Dış merkezli yerli lobilerin, Türkiye’ye dayatmak istedikleri oyun sahnelenebilirse, PKK’nın yıllarca silahla ve terörle ulaşamadığı bütün talepler, şimdi demokratik çözüm adıyla ülkemizin önüne birer birer çıkartılacaktır.”dedi.
-“NİYETLER FIRSAT VE ÇÖZÜM ADIYLA KAMUOYUNA PROPAGANDA EDİLİYOR”-
AKP’nin yönetimiyle etnik bölücülüğün meşru bir siyasi amaç sayılmaya başlandığını, PKK terör örgütü hayallerinin bile ötesinde zemin, statü ve itibar kazanarak bölünme dinamiklerinin hayata geçirildiğini kaydeden Bahçeli, etnik temelde bölünme, inanç bazında cepheleşme, mezhep bağlamında ayrışma ve devletin ana ilkeleri temelinde tahribatın olanca şiddetiyle devam ettiğini söyledi. Son dönemde yaşanan gelişmelerin, merkezinde ‘kanlı terör örgütü’nün siyasallaşmasının bulunduğu bir senaryonun Türkiye’ye dayatılmasında ileri bir aşamaya gelindiği’nin işaretini verdiğini dile getiren Bahçeli, “Etnik bölücülüğün hukuki zemin kazanmasını amaçlayan bu senaryoya tepkilerin azaltılması için siyasi ve toplumsal altyapının hazırlanması çalışmaları artık iyice belirginleşmiştir.
Türkiye’nin milli devlet niteliği ve üniter yapısının yeniden tanzimi, etnik kimliklere siyasi ve hukuki azınlık statüsünün tanınması, etnik temelde ve bu kimliklerle siyaset yapılması,etnik temelli eğitimin ve kamu düzeninin önünün açılması ve bunların Anayasada teminat altına alınması gibi niyetler ‘fırsat’ ve ‘çözüm’ adıyla kamuoyuna propaganda edilmeye başlanmıştır. Siyasi çözüm adıyla açılan bu yol haritasıyla, terör örgütü PKK’nın bu rotayı izleyerek siyasallaşması istenmekte, İmralı Canisi ile AKP zihniyetinin rekabet ettiği sözde ‘demokratik cumhuriyet’e ulaşabilmenin kilometre taşları da bu yol haritası içinde döşenmektedir.
Türkiye üzerinde sahnelenmek istenen bu oyunun nihai hedefi, tek millet ve tek devlet esasına dayanan Türkiye Cumhuriyeti’nin milli birlik, bölünmez bütünlük ve milli egemenlik anlayışının yeniden tanımlanması ve çok kimlikli, çok milletli parçalı bir devlet yapısının kabul edilmesidir.”dedi.
-“ERDOĞAN TERÖRE VE BÖLÜCÜLÜĞE PRİM VERDİ”-
Başbakan Erdoğan’ın baştan beri bölücü terörü kimlik sorunu olarak tanımlama yanlışına düştüğünü öne süren Bahçeli, bu yanlışın bugün sınırsız bir taviz zinciri olarak ortaya çıktığını söyledi. Erdoğan’ın Türkiye’nin milli birliğini, üniter yapısını ve toprak bütünlüğünü hedef alan teröre ve bölücülüğe prim verdiğini savunan Bahçeli, şu görüşleri dile getirdi:
“Başbakan, etnik ayrılma ve ayrışmaya zemin hazırlayacak bütün dinamitlerin fitillerini kendi eliyle birer birer ateşlemiştir.Bu sakat yaklaşımla, bölücülüğün bastırılmış etnik kimlik talebi noktasına indirgenmesi anlayışı, bireysel kültürel haklarının da ötesinde, başbakanın ağzında nakarat haline gelen sözde 36 alt kimliğin kolektif hak ve siyasi statü taleplerini kaçınılmaz olarak doğuracaktır. Etnik kimliklerin vatandaşlık kavramının yerine geçirilmeye çalışılması ve etnik temelde siyaset yolunun açılması ise sadece milli birliğimizi tahrip etmekle kalmayacak aynı zamanda demokratik hukuk devletinin de sonunu hazırlayacaktır. Karşımızdaki bu tablo, PKK ile Barzani’nin tehdit ve niyetlerinin örtüştüğü, Türkiye’nin milli birliğini hedef alan bölücüler ile mücadele iradelerini kaybetmiş zihniyetlerin aynı karede yer almaya başladığı bir rezalet resmidir.”
-“TARİHİ FIRSATLARIN NE OLDUĞU AÇIKLANMALI”-
Söz edilen “tarihi fırsatlar”ın ne olduğunun açıkça ortaya konması, daha fazla oyalanılmadan derhal açıklanması ve milletle acilen paylaşılmasının kaçınılmaz bir zorunluluk olduğunu vurgulayan Bahçeli, bugün Türkiye ile görülecek hesabı olan her ülke ve zihniyetin iktidar aracılığıyla millete bedel ödetmek üzere sıraya girdiğini kaydetti. Bahçeli, “Şayet ortada bir fırsat varsa, bize göre bu fırsat, yıllardır milletimiz üzerinde yarım kalmış emellerini hayata geçirmek ve eksik kalanları tamamlamak için teslimiyetçi bir iktidar arayan mihrakların çekimine kapılmış Adalet ve Kalkınma Partisi hükümetini karşılarında bulanların tarihi fırsatıdır.” dedi.
-“DEVLETİN BAĞIMSIZLIĞINA VE MİLLETİYLE BÖLÜNMEZ BÜTÜNLÜĞÜNE"-
Yazılı açıklamasında Anayasa’nın 3’ncü maddesine vurgu yapan Bahçeli, “Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçe’dir” yazılı maddenin devletin kuruluş ilkesinin “çok milletli” bir yapıya dayanmadığını açıkça dile getirdiğini söyledi. Bahçeli, “Anayasanın değiştirilemeyecek bu amir hükmü ortada iken, etnik köken ve dil temelinde milli azınlıklar yaratmaya çabalamak Anayasamıza açık bir aykırılık teşkil edecektir.Bu yönde açık veya gizli emelleri olan herkesi sanal gerekçe ve zorlamalarla ortaya çıkarak ‘devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne’ aykırı fiillerin odağı olmamaları konusunda uyarıyorum. “dedi.
-“MİLLİ SEFERBERLİK RUHUYLA HAREKETE GEÇİLMELİ” ÇAĞRISI-
Türk milleti için yeni bir ateşten imtihan sürecinin başlayacağının anlaşıldığını belirten Bahçeli, Türkiye’nin içine sürüklendiği şartlar karşısında ‘milli bir seferberlik ruhu’yla harekete geçmek, gelişmeleri dikkatle ve şuurla takip etmenin kimsenin kaçamayacağı tarihi bir görev ve sorumluluk haline geldiğini dile getirdi. Bu ‘karanlık gidişe dur’ denilmediği takdirde Türkiye’nin önce iki dilli ve iki ortaklı, giderek de çok dilli ve çok ortaklı federal bir devlet yapısına dönüşeceğini vurgulayan Bahçeli, bu durumun gerçekleşmesi halinde ortada üniter ve milli devletin kalmayacağını kaydetti. Bahçeli şunları söyledi:
“Bu ağır şartlar karşısında, içinde Türkiye sevgisi ve heyecanı taşıyan herkes namuslu, dürüst ve kararlı bir tavır sergilemek, duruşunu ve tarafını artık belirlemek zorundadır. Böyle bir tarihi sapmada, anadilde eğitim, devlet yapısının yeni esaslara bağlanması, Anayasal teminatla yeni bir ortaklık devleti kurulması, Türkiye’nin idari yapısının yeniden düzenlenmesi, genel siyasi af ve İmralı canisine özgürlük, etnik kimliklerle bölücü siyaset yapılmasına göz yummamız kesinlikle söz konusu olmayacaktır. Türkiye’nin milli devlet niteliği, üniter yapısı, toprak bütünlüğü ve milli birliği her türlü tartışmanın üzerindedir.”
-“BU SAPMANIN VEBALİ AĞIR OLUR”-
MHP’nin ayrılıkta, bölünmede, çözülmede, dağılmada, ayrışmada, ufalanmada, küçülmede, farklılaşmada çözüm ve mutabakat araması ve bu konularda “çözüm ortağı” olarak algılanmasının mümkün olmadığını söyleyen Bahçeli, “Ülkemizin bekası için gösterdiğimiz sabır, sükûnet, duruş ve kararlılığı ‘siyaset icabı’ zannederek göz ardı edenler, geçen yüzyılın başlarında milletimizi kurtaran ve devletimizi kuran tarihi misyonumuzu tıpkı dönemin işgalcileri gibi fark edememiş olanlardır. Bu bakımdan Türkiye’nin milli birliği ve kardeşliğinin devamı için sergilediğimiz sorumlu ve sağduyulu tutumu ve öngördüğümüz uyarıları, makam ve mevkii ne olursa olsun hiç kimse bir zaaf belirtisi olarak görmemeli, sonu ağır olacak hesap hatasına düşmemelidir.
Milliyetçi Hareket, sürece hizmet edenleri günü kurtarmak adına ihmal ettikleri milli hassasiyetlerimiz konusunda çok dikkatli düşünmeye ve davranmaya davet etmektedir. AKP iktidarı ve işbirlikçileri bu tehlikeli yolda ilerlemekte ısrar ederlerse, bu sapmanın çok ağır olacak vebalini tarih huzurunda taşımak ve elbette ki bunun siyasi bedelini de göze almak durumunda kalacaklarını hatırlatmak istiyorum. Şayet çare arayışında ısrar edilecekse, küresel dayatmalara karşı aranacak ‘fırsat ve çözümler’ Erbil’de, Washington’da, Brüksel’de ve Erivan’da değil, aziz Atatürk’ün bundan doksan yıl önce gösterdiği yüksek uyanıklığın, stratejik hamlenin, derin şuurun, milli heyecanın ve ileri görüşün eseri olan Başkent Ankara merkezli milli ve üniter devletin yol haritasında aranmalıdır” dedi.
(ANKA)