Aralık 2005’te müthiş bir skandalla sarsılan İngiltere’de halk çeyrek asırdır baş ağrıtan IRA adlı ayrılıkçı örgütün bağlantılarını öğrendiğinde âdeta küçük dilini yuttu. Kimliği deşifre olan IRA liderlerinden Denis Donaldson’un İngiltere gizli servisinin adamı olduğu ortaya çıkmıştı. Donaldson, IRA’nın siyasi kanadı Sinn Fein’in lideri Garyy Adams’ın sağ koluydu ve partinin uluslararası sözcüsüydü. Filistin Kurtuluş Örgütü’nden Hizbullah’a kadar pek çok örgütle bağlantısı vardı. IRA’nın beyin takımındandı. Militanlara ölme ve öldürme emri verme yetkisine sahip üç yöneticiden biriydi. Kuzey İrlanda’nın Britanya’dan bağımsızlığı için mücadele eden IRA’nın ilk kadrolarından Donaldson, 1981’de cezaevinde yaptığı açlık grevinde ölen ünlü militan Bobby Sands’in en yakın dostuydu. İngiltere gizli servisi MI5 ajanı olduğunun ortaya çıkması Donaldson’un sonunu hazırladı. Deşifre olduktan üç ay sonra öldürüldü (2006).

Donaldson, İngiltere’yi şoke eden kanlı eylemlerin mimarlarından biriydi. Ülkede iç politika hamleleri IRA üzerinden şekillendirilmişti. Bugün benzer bir süreçten Türkiye de geçiyor. Darbeye zemin hazırlamak için PKK’ya sipariş edilen eylemler iddianamelere giriyor. PKK’nın son yıllarda giderek deşifre olan ilişkileri ileride ülkemiz açısından da herkesi şoke edecek gerçeklere gebe gözüküyor.

Son günlerde Avrupa genelinde PKK’ya yönelik operasyonlar gerçekleştiriliyor. Fransa, Almanya, Hollanda ve İtalya’ya Belçika da eklendi. Belçika’daki son operasyonda örgütün elebaşılarından Remzi Kartal ve Zübeyr Aydar ile birlikte 18 PKK’lı gözaltına alınırken, Roj TV’nin Brüksel stüdyoları kapatıldı.

Operasyonun İtalya ayağında ortaya çıkan ilişkiler ise her açıdan dikkat çekici nitelikteydi. Toscana bölgesine düzenlenen operasyonda PKK’nın burada bulunan tatil beldesini eğitim kampı olarak kullandığı tespit edildi. Sabaha karşı yapılan operasyonda baskın anına kadar eğitimin sürdüğü belirlendi. İtalya’daki operasyon; Fransa, Almanya, Belçika ve Hollanda’yla paralel sürdürülen takibat çerçevesinde gerçekleştirildi. İtalyan resmî makamları baskınlarda 16 zanlıdan 11’inin gözaltına alındığını duyururken zanlılar arasında 4 İtalyan’ın da bulunması dikkat çekmişti. Soruşturma derinleşince olayın çok daha farklı yönlerinin olduğu su yüzüne çıktı. Soruşturmayı yürüten İtalyan makamları baskın düzenlenen eğitim kamplarının, yeniden yapılanan terör örgütü ‘Kızıl Tugaylar’ tarafından yönetildiği bilgisine ulaştı. Operasyon çerçevesinde hâlen cezaevinde bulunan zanlı örgüt lideri Andrea Orlando’nun evinde de arama yapıldı. Bulunan belgelerde PKK militanlarının, 1990’da darbe yiyen Kızıl Tugaylar’ın yeniden yapılanan kolları tarafından ülkedeki dört ayrı kampta eğitildiğini kanıtlayan bulgulara rastlandı. PKK’nın ülkedeki kamplarını örgüte üye toplamak için eğitim amacıyla kullandığı belirlendi. Kamplarda önce yeni gelen katılımcılara ideolojik eğitim veriliyor, kurs sonunda da PKK saflarında yer alma çağrısı yapılıyordu.

PKK ile Kızıl Tugaylar arasındaki bağlantının deşifre olması konuyu farklı bir noktaya getirdi. Ortaya çıkan yeni veriler bir süredir tartışılan PKK-Ergenekon bağlantısı açısından da önemli bir bilgi. “Yerli Gladyo” olarak tanımlanan Ergenekon’un Türkiye’deki terör örgütlerinin hamisi olduğu soruşturma çerçevesinde ortaya çıktı. PKK’yı eğiten Kızıl Tugaylar ile Gladyo arasındaki ilişkiler ise 1990 yılında İtalya’da yapılan operasyonda ortaya çıkmıştı. Gladyo ile terör örgütleri arasındaki ilişki tıpkı Türkiye’de olduğu gibi ülkeyi sarsmıştı. 1990 yılında yürütülen Gladyo operasyonlarında faaliyetleri sonlandırılan Kızıl Tugaylar’ın yeniden yapılandığı belirlendi.

Kızıl Tugaylar, tıpkı PKK gibi bir öğrenci grubu (Alberto Franceschini ve kız arkadaşı Mara ile en yakın arkadaşları) tarafından İtalya’da 1970’te kurulmuş. PKK gibi Marksist Leninist bir örgüt olan Kızıl Tugaylar, İtalya’da devrim hayali kuruyordu. Pek çok kanlı eylemin altına imza atan örgütün sloganı, “Bir kişiyi vur, yüz kişiyi eğit” idi. Örgüt 1978’de Hıristiyan Demokrat Partisi lideri ve İtalya Başbakanı Aldo Moro’yu kaçırıp öldürerek adını duyurdu. Aldo Moro kaçırılmadan kısa bir süre önce, gizli servislerin terör örgütleri ile zaman zaman iş birliği yapabildiğini açıklamıştı. Moro öldükten sonra yerine Mason P2 Locası’nı yöneten önemli isimlerden Giulio Andreotti getirildi. Kızıl Tugaylar 1970’lerden bu yana yaklaşık 14 bin eylemden sorumlu tutuluyor.

Terör örgütleri ile devlet içindeki çetelerin bağlantıları, Türkiye’deki Ergenekon operasyonuna benzeyen Temiz Eller operasyonu ile su yüzüne çıktı. İtalya’da Gladyo’nun deşifre olması Kızıl Tugaylar gerçeğini de ortaya çıkardı. Gladyo’yu soruşturan savcı, Aldo Moro’nun Kızıl Tugaylar tarafından öldürülmesinin ardında da Gladyo’nun yattığını, dahası, 70’li yıllarda Gladyo’nun ülkede terörizmi tırmandırdığını ve özellikle de içine sızmayı başardığı solcu Kızıl Tugaylar örgütünü yönlendirdiğini ortaya çıkardı. PKK ve diğer pek çok terör örgütü gibi Kızıl Tugaylar da Lübnan’daki kamplarda eğitim görüyordu. Time dergisinin 27 Mart 1978 tarihli sayısında yer alan habere göre Kızıl Tugaylar üyeleri Orta Doğu’daki kamplarda Almanya’nın Baader-Meinhof grubuyla beraber eğitiliyordu ve bu kamplarda eğitimi MOSSAD’lı (aksiyon)