Ramazan ayını ve Ramazan Bayramını, ilk defa yurt dışında ve Montreal’de geçirdik bu yıl.
Bayramın ilk günü, aile içinde, sonra Türkiye’deki eş dost ve akrabalarımızla kutlamaları
gerçekleştirdik…
Bayramın üçüncü günü ise Montreal Türk Kültür Merkezi ve Yunus Camii kompleksinde
burada yaşayan soydaşlarımızla bayramlaştık, gurbette de olsa bayram havasını yaşamaya
çalıştık.
Yurt dışındaki soydaşlarımızın birbirleriyle kenetlenmelerini görmek insan mutluluk veriyor.
Sevinçlerini paylaşmak, hasretlerini gözlerinde okumak ayrıca duygulandırıyor insanı.
Merak ettim. Türkler, soydaşlarımız yeni bir ekmek kapısı aralamak için buralara ne zaman
gelmişler acaba ?
Oldukça gerilere gitmek gerekiyormuş meğer…
İlk Türkler 1880 yılında, yani Osmanlı döneminde buralara kadar uzanmışlar…
1900 ve 1904 arası 156 kişi iken,1914’e kadar bu sayı 3 bin 922’ye çıkmış sayıları, 1915-1955
arasında iki dünya savaşı yaşanmasına rağmen Türklerin sayısı anca 5 bin 710’u bulmuş.
1996’da 18 bin Türk’ün yaşadığı biliniyor.
Şu an ise bu sayının 30 bin geçtiği tahmin ediliyor.
Türkiye’nin her bölgesinden gelen ve Kanada’nın hemen her köşesinde yaşayan Türklerin gelenek ve
göreneklerini yaşatmak için çırpındıklarına tanık olmak güzel bir şey.
Montreal’de daha bir başka örgütlenmişler.
Güzel ve büyük bir bina satın alıp, burayı geliştirmişler. Vatandaşlarımızın katkılarıyla giderek Montreal
Türk Kültür Merkezi ve Yunus Camii kompleksi haline getirmişler.
Burada hem ibadetlerini yapıyorlar, hem kültür, sanat etkinlikleri gerçekleşiyor, hem de Türk
çocuklarının okumaları sağlanıyor.
Üstelik devletten (Türkiye’den) ve Kanada hükümetinden tek kuruş yardım almadan…
Dayanışma ve ortak çabalarla ortaya çıkarılan dev tesise bayıldık…
2015 yılında, Ramazan Bayramının büyük üçüncü gününü burada geçireceğimiz hiç aklımıza
gelmezdi.
Eksik olmasınlar, tesise büyük katkıları olan aile dostumuz ve yakın arkadaşımız Yüksel ve Gönül
Oran’lar, buradaki bayramlaşmaya bizi de davet ettiler.
Gittik ve kendimizi Türkiye’de hissettik.
Konuşmalardan, bazı gelenek ve göreneklerin yerine getirilmesinden sonra herkes birbirinin bayramını
kutlarken çocuk cıvıltıları arasında çayımızı içtik, Gönül Oran’ın kendi elleriyle yapıp getirdiği tel
kadayıfı afiyetle yedik.
Meğer her bayram tel kadayıflar Oran ailesinden gelirmiş.
Hani methetmek bir yana, öylesine güzeldi ki kadayıf, dahası, “yeme de yanında yat” kıvamındaydı
desek yeri.
Ellerinize sağlık Gönül hanım…
Kurban bayramına da davet etmenizi bekliyoruz…