Bu ülkenin dış politikası böylesine ayaklar altında kalmamıştı.
Ayaklar altında kalmasını bırakın, paspas haline getirildi.
Nerde o “Komşularımızla sıfır sorun” politikası?
Fiyasko...
Nerde o Suriye ile sınırların kalkması, ortak bakanlar kurulu toplantıları?
Fiyasko...
Nerde 3 saat sonra Şam'da namaz eda etmeler?
Fiyasko...
Nerde o “stratejik derinlik” lafazanlığı?
Fiyasko...
Bir kere bir akademisyeni, üstelik çok fazla tanınmamış bir prof.u, yani Davutoğlu'nu Dışişleri
Bakanlığı koltuğuna oturtmak hata idi.
Belki teknokrat olabilir.
Belki bakan yardımcısı yapılabilir.
Belki müsteşarlığa atanabilirdi.
Ama Dışişleri bakanlığı koltuğu beş numara büyük geldi Davutoğlu'na..
Dünyayı gezdi.
Batıya giderken, aklı ve gözü doğudaydı.
Amerika'ya inanmadı.
Ortadoğu'ya yöneldi.
Suriye'ye çark etti.
Ama olmadı.
Hangi yöne gittiyse yanlış çıktı.
Bu kadar yanlışı olan bir adamı AKP'nin tek seçicisi olan Erdoğan neden tuttu?
Kimse bilmiyor.
Dışişlerinde “çok başarılı” imiş gibi tuttu bu sefer Başbakanlık koltuğunu ikram etti Davutoğlu'na.
İşte tablo ortada.
Ülkemizin dünyada tek dostu yok.
İçerde kan gövdeyi götürüyor...
Tek çözüm Davutoğlu'dur.
Çözümsüzlük onunla başlamıştı.
Şimdi tek çare odur.
Koltuğu bırakmalı, ülke rahat nefes almalıdır.