Bayılıyorum Türkiye’yi durup dururken uçurmaya çalışanlara.
Hem hayalciler.
Hem de yalaka.
Neymiş?
Hükümetin yatırım ortamının yenilenmesine yönelik ekonomik paketi,
krizlerin çözüldüğü döneme denk geliyormuş.
İsrail ile buzlar erimiş.
Putin ile aramız düzelmeye başlamış.
Bundan sonrası kolay deniyor.
Bunların hepsi palavra.
Hatta argo tabiriyle mavra…
Türkiye çok partili dönemler boyunca bir çok siyasi lider tarafından
uçurulmak istendi.
Siyasetçi bu, sadece hayal adamı değil, siyaset yaparken hayalini bile
satmayı düşünen kişidir.
Seçim meydanlarında sıkılan palavraları hatırlayın bakalım.
Vaatlerin kaçta kaçı gerçekleştirildi diye bir istatistiki bilgi yok elimizde
ama hafızası biraz güçlü olanlar hemen hatırlayacaklardır.
Yüzde 99 palavra, yüzde bir doğru.
Siyasetçi hayalci olabilir.
Ama gazeteci asla.
Gazetecinin işi bu değil çünkü.
Halka, okuyucuya, sizden doğru-gerçek bilgi bekleyen kişilere hayal
satamazsınız.
Satarsanız sizin sıfatınız gazeteci değildir.
Hürriyet’ten bir arkadaş- adını vermeye gerek yok- durup dururken,
üstelik Türkiye’de orta ölçekli bir savaş sürerken, ülkenin yeni ekonomik
paketi veya reformlarıyla uçacağını ileri sürmüş.
Yahu, 7-8 vatandaşı teröre kurban giden Fransa’da bir hafta yas ilan
edilirken, 44 masum insanın can verdiği Esenboğa katliamı için bir
günlük yasa ilan edilen Türkiye, nasıl oluyordu, birden uçuveriyor.?
İnsaf yani.
Bak arkadaş, önce kendi vatandaşına değer vereceksin, ölülerine saygı
duymayı bileceksin.
ABD Başkanı Obama’nın da katıldığı Kanada Parlamentosu genel
kurulunda konuşmak için kürsüye gelen Başbakan Trudeau önce saygı
duruşuna davet etti herkesi.
Obama dahil.
Bir dakika dahi olsa ölen insanlara saygıyı ihmal etmedi.
Bende Türkiye’de ilan edilen bir günlük yasın on katı değerindeydi bu
“duruş”
Şimdi gelelim ülkeyi uçurmaya kalkışan söz gazeteci yağdanlığa…
Türkiye’ye Yabancı sermaye gelmiş veya geliyormuş.
Ne zaman ve hangi sermaye?
Üstelik “yatırımcı sermaye” imiş ve kalıcı olarak Türkiye’ye geliyormuş.
Yoldaymış yani.
Niye gelsin arkadaş?
Kime, niye güvensin.
Mavi Marmaracıların başına gelenler için daha dün sayın Erdoğan “Bana
mı sordunuz” demedi mi?
İzmit-Yalova köprüsünü açan Başbakan “ Bu yatırımlarla ülkemizdeki
terörü bitireceğiz “ demedi mi?
Şimdi bu iki vahim örneği yabancı sermaye babaları, dev şirket
yöneticileri algılayamadılar mı?
Bu sözlere bakan, okuyan ve yorumlayan herhangi bir yabancı, hatta
Zimbabve’li bir şirket yöneticisi Türkiye’ye gelir mı sanıyorsun arkadaş.
“Hükümetin yatırımcı sermayenin gelişini kolaylaştırıcı önlemler almasını
‘kara para’ diye karalamak yakışık almıyor.” Diyen bu arkadaşa birkaç
sözüm daha var.
Türkiye’nin en zayıf halkası, dünyadaki kara para trafiğinin bankacılık
sistemi üzerinden nasıl gerçekleştirildiğini hala çözememesidir. Bu
zafiyet değil midir ki, PKK’yı besleyen kaynaklar 35 yıldır
kurutulamamıştır.
Kara paranın vatanını da, gönderenini de, menşeini de, fonların türünü
ve değerini de keşfedemediğiniz sürece Türkiye’ye gelse gelse kara para
gelir.
Yabancı bankalardan gelen her para “ak” para değildir.
“Para bir yabancı bankadan geliyorsa... Uluslararası finans hattında ve
resmi olarak dolaşımdaysa...” diyor arkadaş.
Zaten yabancı bankadan gelecek kara para.
Tabii ki doğal olarak resmi dolaşımda görünecek.
Bunu dahi algılayacak durumda değil bu arkadaş.
Niyeti ülkeyi uçurmak ya, uluslararası finans hattından gelecek paranın
“kara” olması için galiba banknotların “siyaha boyanmış olması”
gerektiğini söylemek istiyor.
Hem yalaka, hem cahil.
Hem yanardöner, hem palavracı.
Tam da geleceğin siyasetçi profili.
Üstelik AKP’nin gelecekteki Maliye bakanı bile olabilecek düzeyde arif (!)
Ülkeyi ekonomik açıdan uçuruyor ya.
Önce kendisi uçuyor arkadaşın.
Yağcılıktan, yanar dönerciliğinden, yandaşcılığından…
Uçan yağdanlık görmediniz ise görün.
Bunlar da var medya dünyamızda.
Üstelik yan yatmış amiral gemisi Hürriyet’te çalışıyor bu arkadaş.
Nasıl kara para olabilir?
Ben itiraz eden bu kafayı daha önce de görmüştüm. Rahmetli Özal’ın
yabancı sermayeyi çekmek için aldığı kararlar için de...
Bu kafa her zaman ‘istemezük’ diyen kafaydı...
Köprüye de karşı çıkmışlardı...
Şimdi akşam saatlerinde trafikte beklerken “Bu köprü yetmiyor” diye
tweet atıyorlar...