Eleştiriye açık olmamak…
Yanlışları ortaya çıkaran medyaya husumet beslemek…
Devlet gücünü yanlış kullanan iktidarları gün ışığına çıkaran yayın kuruluşlarından intikam almaya
yönelmek…
“Madem öyle, işte böyle” deyip medyanın ikiye bölünmesine çanak tutmak…
Dahası, medyayı hayali “vergi kaçakçısı” sopası ile korkutmaya yeltenmek…
Türk medyasında, hiçbir dönemde görülmedi, yaşanmadı ve bu kadar uzun soluklu bir ayrışma
görülmedi medya dünyasında.
Bakmayın her gün şehitler gelirken, evlere ateş düşerken, üst perdeden ve gerçek dışı konuşan
Başbakan Davutoğlu’nun “Terörün belini kırdık” sözlerine.
Bu sözlerin açık açık “medyanın belini kırdık” anlamına geldiği ortaya çıkıyor hemen her gün.
Gazeteci-Yazar ve TV sunucusu Ahmet Hakan’ın, dört kişi tarafından kıyasıya dövülmesi, iktidarın
medyayı “çat” diye ikiye böldüğünün tüm çıplaklığı ile yansımasıdır bu..
“Bizi eleştiren bilsin ki, biz adamın hem belini hem kaburgalarını kırarız” gerçeğini inkar edebilirler.
Kimsenin elinde bu konuda belge-bulgu yok.
Bu konuda ne derlerse, haklılık payı olabilir.
Ancak, iktidarın 13 yıldır medyaya bakış açısı, Sayın Erdoğan’ın medyayı hedefe koyan sözleri ve
eleştirilere tahammülsüzlüğü yanında, merkez medyayı alenen suçlaması, başka birilerine güç
verebilir ve o başka birileri gider Ahmet Hakan gibi tarafsız kalabilen birisinin kaburgalarını kırar.
Gerçekte, bu eylem iktidar yönlendirmesi olmasa da, medyaya yönelik hazırlanan olumsuz ortamdan
ve patronlardan tutun da, yazarlara hatta muhabirlere kadar ağır eleştirilerden bulunan Sayın
Erdoğan’ın sözlerinden cesaret alan gözü dönmüş kabadayıyı, kafadan sakatları veya meczupları
harekete geçirebilir.
Onları cüretkar duruma sokablir.
Çıkar üç-dört serseri mayın, işini doğru yapmaya çalışan birine çarpar gider.
Bugün kaburga kırar.
Yarın bu meczubun ne yapacağı kestirilemez hale gelir.
Hele iktidar partisinden bir milletvekilinin gazeteci ve patronlara yönelik olarak sarf ettiği, “Sizin
dişlerinizi sökeriz” cümlesi hala AKP’lilerin üstüne yapışmış duruyorsa, medyanın işi daha da zor
demektir.
Ama pes edilecek de değildir.
Hiçbir dönemde medyanın karşısında eli silahlı eşkiyanın, kabadayının veya meczubun başarılı olduğu
görülmedi.
Pes edenler, daima medyayı hazmedemeyenler oldu.
Bundan sonraki hedef ne olursa, her kim olursa olsun…
İster sağdan, ister soldan olsun.
İster içten, ister dıştan gelsin.
Kaba kuvvet, medya gücünü etkileyemeyecektir.
Medya mensupları, patronlar, yazarlar ve çalışanlar, zaman zaman yere düşürülebilir.
Ama yerden her seferinde daha güçlü kalkarlar ve kalkmasını becerirler...
Güçlerinin eksilmesi bir yanda, kamudaki halk önündeki itibarı ve etki alanı daha da genişler…
Tarafsız medya, her daim halkın yanında, halk için yoluna devam eder.
Yalaka ve havuz medyası gibi “raf ömrü” kısa değildir.
Ebedidir…