Günün Haberleri   |   Giriş sayfam yap   |   Favorilere ekle   |   Künye   |   İletişim   |   Sitene haber ekle


 
DOLAR
32,4732
EURO
34,7458
IMKB
9.916,000
ALTIN
2.438,750
 
Hava Durumu ANKARA
15 / 27 C°
Değiştir
 
     
 
Medya Spot Google
 
 
 Ana Sayfa  Gündem   Ekonomi   Dünya   Yaşam   Medya   Spor   Magazin   Polis Adliye 
 
Mumcu ve anılar (II)
 SEZAİ BAYAR 27 Ocak 2015 Salı  

12 Eylül 1980 Askeri Darbesi sonrası...

O dönem askerler medya üzerinde büyük bir baskı uyguluyor. Gazeteler sık sık

kapatılıyor.

Hatta öyle anlar geliyor ki, en alt kademedeki bir başçavuş bile matbaaya gelip

gazete basılırken müdahalede bulunabiliyor.

O dönemde en çok kapatılan gazeteler arasında Cumhuriyet geliyor.

Onu Milliyet izliyor.

Oysa benim çalıştığım gazeteye, yani Hürriyet'e Türkiye genelinde yayın­dağıtma

veya kapatma yasağı gelmiş değil.

Bir keresinde Marmara Bölgesinde satışı yasaklanmıştı.

Hürriyet Haber Ajansı elemanlarından Ayhan Aydemir'in, çok inandırıcı ve

güvenilir bir kaynaktan aldığı yolsuzluk haberiydi yasaklama nedeni.

Gölcük Askeri Garnizonundaki yüksek rütbeli subayların, hatta hakim ve savcıların

karıştığı bir yolsuzluk iddiasıyla ilgiliydi.

İddianın doğru olması önemli değildi. Konsey karar verdi mi, iş bitiyordu.

Gazeteye baskı gelince, arkadaşımızı da gözaltına alabilirler diye, Aydemir'e “Bir

süre Ankara'dan toz ol” demiştim.

İstanbul'un, yani merkezin talimatıydı bu.

Ne olur, ne olmaz diye önlem almıştık.

O baskılı, karanlık, faili meçhullerin yoğun olduğu, basın özgürlüğünün sıfırlandığı

günler gazeteciler için kabus dolu dönemdi.

Anayasa görüşmelerini izlemek için Hürriyet'in tepe yönetimi özel bir ekip kurmaya

karar vermişti.

Genel Yayın Müdürü rahmetli Çetin Emeç beni İstanbul Merkez'e çağırmıştı.

Kısa bir toplantı yapıldı. Hürriyet tepe kadrosu, askeri rejimin bir an önce sona

ermesi ve demokrasiye daha erken geçilmesi için yayınlara hız ve yön verilmesinden

yanaydı ve bana da TBMM Büro Sorumlusu olarak “herşeyi yazmam gerektiği”

tembihlendi:

“Sen duyduklarını, doğrulattığın herşeyi haber merkezine geç. Biz gerekeni yaparız.

Sorumluluğu da bize ait.”

Hey gidi günler hey...

TBMM'de kulislere girmek yasak.

Danışma Meclisi üyeleriyle görüşmek yasak.

Bizim kulise girmemiz yasak ama milletvekillerinin bizim çalıştığımız alanlara

gelmesi serbest mi bilemiyorum.

Bir gün, genel kuruldaki bir milletvekilini kahve içmeye Hürriyet bürosuna davet

ettim.

Geldi, tanıştık, görüştük.

Bal gibi de yasağı deldik.

Günlerden bir gün.

Yine yoğun Anayasa tartışmalarının yapıldığ anlar.

Ben sanırım Bir Günün Hikayesi için genel kuruldaki tartışmalarla ilgili notları

yazıyordum daktilomda.

Hürriyet'e ayrılmış odanın kapısından laf attı rahmetli Mumcu:

“Kolay gelsin arkadaşlar” dediğinde başımı kaldırdım, ayağa kalkıp büroda

oturmaya davet ettim:

“Ben de bir ara vermiş olayım yazıma. Hadi çay ya da kahve içelim” deyince

koltuğa oturdu.

Mumcu, son derece mütevazi biriydi...

Alçak gönüllüydü ve herkese soğuk gelebilirdi ama dost ve arkadaşlık yapınca son

derece sıcak ve yardımsever bir insan olduğunu hemen anlıyordunuz...

“Oturayım oturmasına da, çok merak ettiğim bir şey var” dedi ve konuşmasını

şöyle sürdürdü:

“Yav, anlayamadığım ve çözemediğim şeylerden biri sansür. Mesela sizin gazetede,

başta sen Bir Günün Hikayesi köşesinde herşey yazıyorsunuz. Keza haberlerinizde

eleştiri dozu yüksek. Ben, senin buradan yazdıklarının binde birini yazsam, yani

eleştirel bir cümle kullansam yazımda, hemen ertesi gün ya yayın yasağı geliyor, ya

da çağrılıyoruz savcılıklara. Devamlı kapatılıyoruz. Ama sizin gazeteyi

kapatmıyorlar. Bunun sırrı ve sihri nedir anlamış değilim”

Ben de haklı olduğunu söyledim.

Ve ekledim:

“Bizden çoookk korkarlar (!)

Birlikte kahkahayı patlattık.

Devamında “Bu dönem de geçecek nasılsa” deyince sözümü kesti:

“Yooo...Askerler bize ve bizim haberlere peşin hükümle yaklaşıyorlar. Sizde siyasi

makale yazan bir tek Oktay Ekşi var. Bir de Ankara haberleri eleştirel biçimde yer

alıyor.”

“Yani?”

“Yanisi şu: Ben yazamadığım haberleri bari sana vereyim de sizin gazete yayınlasın

(!)”

Bu cümle üzerine uzun uzun güldük.

Ben bu zarif öneri (!) karşısında “Her zaman kapımız açık, dükkan senin” dedim

ama lafın gelişi.

Yine kahkahayı patlattık.

Uğur Mumcu, yazılarındaki eleştiri dozunu iyi kullanarak o dönemde elinden geleni

yapıyordu ve yapmaya devam ediyordu.

Tek amaç gazetesinin kapanmamasıydı.

(Devam edecek)

Yazdır   Önceki sayfa   Sayfa başına git  
  Toplam yorum 0   Onay bekleyen 0  


Yorumunuz editörlerimiz tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.
 

Bu yazı henüz yorumlanmamış...


 Yazarın Diğer Yazıları
 
  ÇOK OKUNANLAR
  YAZARLAR

 
EMİN VAROL
 
GAZETEC? ACI S?YLER !

 
Ercan Deva
 
Hatalar Zinciri ve Ortak Akıl

 
MURAT ŞAHİN
 
Matematik Ucuzlugu

 
Cahit Saraçoğlu
 
100 Milyar Liralık Destek Alacaklar
  ÇOK YORUMLANANLAR
  ANKET
Cumhurbaşkanlığı Seçimerinde Kim Kazanır?
Recep Tayyip Erdoğan
Kemal Kılıçdaroğlu
Muharrem İnce
Diğer
 Sonuçları göster   
 
 
RSS

Add to Google
Medya Spot'ta yayınlanan her türlü yazı ve haber kaynak belirtilmeden kullanılamaz.  Sayfalarımızda kaynak belirtilerek yayınlanan haberler ilgili kaynağa aittir ve bu haberlerin kopyalanması durumunda, tüm sorumluluk kopyalayan kişi / kuruma ait olacaktır. Başka kaynak veya gazeteden alıntı yazarlar ve site yazarlarına ait yazılardan dolayı Medya Spot sorumlu tutulamaz.