Yalan çeşitlerinden bahsedecek değilim.
Yalanın çeşitlerini saydıkça, bu eylemidüşünceyi masum göstermek zorunda kalabiliriz.
Misal:
“Beyaz yalan” gibi.
Bir başka yalan çeşidi: “Masum yalan”
Dahası: “Kasıtsız yalan”...
Kötüsü “Zorunlu yalan”
Devam edelim: bilerek yalan, kasıtlı yalan, inadına yalan...
Neden?
?????...
Yalanın en kötü yanı, başkalarına, kitlelere zarar vermesi...
Yani, bilerek ve isteyerek yalan söylemek, bunu topluma yönelik gerçekleştirmek tamiri olanaksız
sonuçlara yol açabilir.
Misal: Siyasetcinin yalan söylemesi.
Politikacının yalanı sade vatandaşın yalanı gibi değildir.
Bunu ayırmak gerekir.
Kişi, bir başka kişiye yalan söyler veya aynı yalanı bir çok kişiye söyleyebilir.
Bu sade vatandaşın, kişinin yalanıın zararı, yansıması ve etkisi sınırlıdır.
Ama siyasetciinin hiç de öyle değil.
Çünkü siyasetcinin yalanı milyonları, hatta milyarları etkiler, telafisi güç zararlara yol açabilir.
Yanlışlarını kabul etmeyen, hata üstüne hata yaparken devamlı yalan söyleyip, büyük facialara,
savaşlara neden olan, hatta dünya savaşına yol açan liderleri, siyasetcileri hatırlayalım.
Yalan konusunda siyasetcinin ayrı bir yeri vardır çağımızda.
Çünkü onlara halk inanır ve seçer.
Halk seçtiğine güvenmek zorunda hisseder kendisini haklı olarak.
Çünkü ona güven duymaktadır.
Doğrıları yapacağına inanmıştır.
Bir siyasetci seçilebilmek, iktidara gelmek, iktidardaki yerini pekiştirmek için yalan
söylememelidir.
Ama ne yazık ki tersi, yani yalana başvurmak daha fazla geçerlidir geri kalmış toplumlarda.
Bir başka siyasetci, halka yapamayacağı vaatlerde bulunabilir.
Yani vaatlerini yalanla süsler.
Halkı kandırır özetle.
İşte en korkulan da budur.
Şu anda ülkemizde yaşananlara bir gözatmak gerekirse.
Yani bizim siyasetcilerimizi düşünürsek.
Şu anda işbaşında bulunan iktidarın 12 yıl önceki durumu ile şu anda yaşanılan durum arasında
farklar ortaya çıkmaya başladı.
İlk başlarda vaat ettikleri ile bugün gelinen noktada gerçekleşemeyenler arasında, söz verilip de
yapılmayan veya yapılamayanlar arasında o kadar çok şey var ki.
Misal: Eski Başbakan, şimdiki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın son 12 yılda tartışılan
sözlerini, kullandığı cümlelerini, söz verdiklerini, bol keseden vaat etiklerini ve yaptığı hataları,
inanılmaz gaflarını hatırlayın.
AKP tepe yönetimlerinin, bakanların, milletvekillerinin sarfettikleri sözlere, vaatlere, yalanlara
değinmeye gerek bile yok.
Bir siyasi parti lideri, bir politikacı her alana bulaşırsa, her alanda ve konuda “tek ses” olmaya
heves ederse...
Bütün gücü kendinde toplar “tek nefes” olma hevesine kapılırsa...
Hele hele “otoriterlik” ve “ diktatörlük” hevesi içine kaçmışsa...
Sık sık yanlış yapabilir ve yalan söylemek durumunda kalabilir.
Hatta bazen “zorunlu” yalana dahi başvurabilir...
Misal: Devletin, sıkıştığı zaman “rutin dışı”na çıkması gibi.
Zorunlu biçimde “yalan” a başvurması gibi.
Yalanlar, söylenmemeli ama söylenebilir veya söylenebiliyor demek ki.
Hatta bu yalanlar öylesine bir alışkanlığa döner ki, arkanıza baktığınızda onlarca, yüzlerce yalanın
biriktiğini görebilirsiniz.
Önemli olan bu yalanlarla nasıl yaşanılır?
Bu kadar yalanla hayat nasıl devam eder?
Başını yastığa koyduğunda, hiç mi rahatsızlık hissetmez insanoğlu ?
Kardeş kardeş, huzur içinde uyuyabilir misiniz yalanlarınızla?