Seçimlere iki hafta kaldı.
Tahminler üzerine yazılan her seçim tahmini, biraz da siyasi fal bakma niyeti taşır.
Yani 2 Kasım günü sabahı hangi sonuca uyanacağız?
Ve ne olacak daha sonra..
Görünen o ki, barış ortamının sona ermesi, buzdolabında tutulan “süreç” eğer AKP 7 Haziran
tablosuyla karşılaşırsa çok tehlikeli bir viraja gireceğiz demektir.
Hemen “Zaten çevremizdeki durum tehlikeli virajlarla dolu, bizim ki ne olabilir” sorusu akla gelebilir.
Doğrudur da..
Ben geçtiğimiz günlerde CNN Türk’ deki bir açık oturumda MHP’nin İstanbul Milletvekili Uygar Suphi
Aktan ile Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin PKK ve terörü konusundaki tartışmasını dinledikten
sonra ülkemizde barışa giden tüm yolların tıkanabileceğine kanaat getirdim.
Hatta daha da kötü olabilir endişesine kapıldım.
Hemen anlatayım.
MHP’li Aktan genç bir milletvekili, Webster Üniversitesi uluslararası ilişkilerden mezun olduktan sonra
Utah Üniversitesinde siyaset bilimi dalında doktorasını yapmış batılı bir üniversite hocası.
Gerçekten öyle mi, yani görüşleri de batılı mı, onu birazdan anlayacağız.
Tahir Elçi, Diyarbakır Barosu Başkanı yani hukukçu.
Ve Kürt vatandaşımız.
Öylesine bir sert diyaloga tanık olduk ki, Aktan hoca, “PKK terör örgütüdür, diyemiyorsan, HDP’liler de
PKK’lıdır” demeye getirdi iddiasını.
Silahlı bir örgütle hiçbir zaman pazarlığa girilemeyeceğini iddia etti devamlı şekilde.
Evet, PKK şu anda terör listesinde olan bir örgüt.
Bunu kimse inkar etmiyor ve edemiyor.
Her ne kadar HDP ve yandaşları bunu açık açık dillendirmiyorlar ama barış çağrısı yapıyorlar, silahların
susmasını istiyorlar.
Yeterli midir?
Bana göre değildir.
Ama bana göre de, HDP’ nin bu tablo içinde yapacağı fazla şey yok ve ister istemez “ Ne yapayım,
yerim dar” demek zorunda.
Aktan’ın çok sert ve “militer” tavrı karşısında HDP’yi savunan Elçi ile Aktan arasında geçen söz
düellosu, bana ileride olabilecekleri konusunda çok korkutucu işaret ve ipuçları verdi.
Diyelim ki 2 Kasım sabahı kimse iktidara gelemedi ve 7 Haziran sonuçlarına benzer bir tablo çıktı.
Bu durumda AKP-MHP koalisyonu her an devreye girebilir.
MHP Genel Başkanı Bahçeli buna hazır.
Her ne kadar masaya koyduğu 4 şart varsa da, Kürtlerle barış konusunda AKP ile aynı safta ve kafada
şu anda.
Cumhurbaşkanı Erdoğan için de bulunmaz fırsat olur bu.
Davutoğlu zaten her türlü hükümet başkanlığına yani başbakanlığa hazır olduğu için böyle bir formüle
balıklama atlar.
Ve Davutoğlu Başbakan, Yardımcısı Bahçeli olduktan sonra bu koalisyona “ Savaş kabinesi” dememek
için bir neden kalmıyor ortada.
Bu, şu demek.
Önce “evin içi” düzenlenecek.
Yani PKK’ye karşı top yekun savaş.
İşte benim en büyük korkum bu.
Savaş tamtamlarının kulak zarını yırtan sesini inşallah duymayız.
“Son silah yere gömülmeden, tüm silahların üstüne çimento atılmadıktan sonra bu iş bitmez” diyen
veya demeye getiren Erdoğan-Bahçeli kafası ve mantığı, eğer bu sayede dış dünyadaki tehlikeli
gelişmeleri gözlerden kaçırmak istiyorlarsa fena şekilde yanılıyorlar demektir.
Yanlış iç politika, yanlış dış politikayı unutturamaz, üstelik daha çok şey kaybettirebilir.
Yani iki yanlıştan bir doğru çıkmaz.
Ama iki yanlış, bir çok doğruyu ortadan kaldırabilir.
Sadece hatırlatmak istedim.