Ülkeyi dibinden, hükümeti tepeden sarsan 17 Aralık 2013 rüşvet ve yolsuzluk dosyası dokuz ay
sonra kapatıldı.
17 Aralık operasyonu soruşturma dosyasının araştırılması için, dördüncü savcı olarak atanan ve
soruşturmayı tek başına yürüten Ekrem Aydıner, dosyayla ilgili olarak takipsizlik kararı verdi.
11 ay süren incelemenin ardından dosyayla ilgili takipsizlik kararı veren Terör ve Örgütlü Suçlar
Birimi Savcısı Aydıner, kararın gerekçesinde, soruşturmanın “yasadışı” başlatıldığına vurgu
yapmış.
Savcı Aydıner tarafından verilen 60 sayfalık takipsizlik kararının ilk bölümde, soruşturmayla ilgili
usulsüzlüklere yer verilirken, ikinci bölümde isnat edilen “suçların oluşmadığı” iddia edilmiş.
Hukukcu değilim. Ancak üniversite hayatımda ucundan kenarından okuduklarım ve “Hukuka
Başlangıç” dersinde öğrendiğim kırıntı bilgiler bile bana bu kararda “makul olmayan” birşeyler
olduğuna işaret ediyor.
Bu yüzden, 53 sanıklı dosya öyle şıpınişi kapanacak dosyalardan değil.
Çünkü içinde rüşvetten şantaja, milyon dolarlardan altın kaçakcılığına, ulusallıktan Uluslararası
ufka uzanan, derin kuşkular yaratan, şaibesi bol olan bir kabarık dosya var önümüzde.
Bakan çocuklarının rüşvet aldığı iddiaları da dosyanın “bonus”u.
Bir başka “bonus” daha var, ayakkabı kutularındaki milyon dolarların Halk Bankası Genel
Müdürünün evinde bulunması.
Herkesin kafasında sorular dizi diz.
“Dosya açılmamak acaba üzere mi kapandı ?”
Yoksa “Bu dosya tekrar açılır ve uzun süre tartışılır mı”
Bana göre bu dosya öyle kolay kolay kapanacak gibi değil.
Sanırım hukukcuların kafasını iyice kurcalayan soruların başında “Operasyonun düzenlenmesinde,
dosyanın açılmasında, belge ve bulguların toplanmasında, dinleme kararlarının alınmasında,
suçüstülerin gerçekleşmesinde karar veren cumhuriyet savcı ve hakimleri ne olacak?” sorusu
geliyor olmalı.
Olaya tersten yaklaşmakta yarar var sanırım.
Eğer bu dosya “dandik” ise...
Soruşturma eğer Sayıner'in iddia ettiği “yasa dışı” yapılmışsa...
İçindekilerin tamamı sahte ve hukuksuz ise.
Tüm eylemler “siyasi amaçlı” ysa...
Önce, 17 Aralık eyleminde düğmeye “yasa dışı basan” hakim ve savcıların soruşturulması olmalı.
Hakim ve savcıları görevden almakla iş bitmez.
Hakim ve savcıları “Onlar zaten parelelci” demekle de dosya kapanmaz.
Önce 17 ve hatta 25 Aralık 2013 yılındaki operasyonlara neden olan savcı ve hakimler hakkında
HSYK tarafından soruşturma açılmalı.
Varsa suçları ortaya çıkarılmalı.
Bu dosyalar kapandıktan sonra, şu anda “kapandı” denilen Aydıner'in tek başına incelediği ve
karar verdiği dosyaya sıra gelmeliydi.
Onun için diyorum ki, takipsizlik kararının verilmesi “Bu iş burada bitti” anlamına gelmez.
Aksine, eğer dosyaları hazırlayan hakim ve savcılar hakkında ola ki soruşturma açılırsa, bu
davanın görülmesi sırasında daha başka iddiaların ortaya çıkması bile mümkün.
Eğer sonuçta “parelelci” denilen hakim ve savcıların beraatı gerçekleşirse, bugün için takipsizlik
kararı verilen dosyalar bu kez “doğal kuşku” saikiyle değil “ Fevkalade Kuşku” nedeniyle tekrar
açılabilir ki, işte o zaman “Galiba hukuk kapımızı çaldı” diyebiliriz.
Ki bu, iyi şeydir.