Geçtiğimiz hafta içinde, Kanada’da yapılacak genel seçimler nedeniyle Montreal’de kadınlarla ilgili bir
toplantı gerçekleşti. Bu bölgedeki Dünya Üniversite Mezunu Kadınlar Cemiyeti’nin toplantısıydı bu.
Bu vesileyle Kanada’da 19 Ekim 2015 günü (yarın) yapılacak olan Federal seçimler öncesi , bu
bölgeden seçimlere girecek partilerin adayları geleceğe yönelik neler yapacaklarına ilişkin soruları
yanıtlayacaklardı.
Toplantı gerçekleşti. Davet edilen adaylar toplantıya geldiler. Seçimlere iki muhalif ve bir de iktidar
partisi seçimlere giriyor Kanada’da, bunu da baştan söyleyelim.
Muhalefet cephesindeki National Democratic Party (NDP) ile Liberal Parti (LP) adayları, salondaki
kadın seçmenlerin tüm sorularını yanıtlamaya başladılar.
Her aday kendisine yöneltilen soruya gayet sakin biçimde karşılık veriyor, eksik kalan yanları olup
olmadığını sormaktan geri kalmıyordu.
Konuşmalar giderek sorunların nasıl çözüleceği noktasına ulaşmıştı ki, hükümeti temsil eden ve
seçimlere giren Concervative Party (CP) adayı, salona gelmez mi…
Tabii Cemiyet yöneticileri, geç kalan hükümet partisi adayını gruba dahil etmediler.
Bunun üzerine CP adayı, en arka sıralarda dinleyici olarak toplantıyı sadece izlemek zorunda kaldı (!)
Bu yaşanan tabloyu bana aktaran Montreal’de yıllardır yaşayan Gönül Oran hanımefendi, daha
sonraki görüşlerini şöyle özetlemiş:
“NTV adayı 27 yaşında, pırıl pırıl gencecik bir hanımdı. LP adayı ise en azından onun babası olabilecek
yaştaydı ve bu kişi şu anda milletvekili.
Toplantıda muhalefet partisi adayları, partileri seçimleri kazandığı takdirde neler yapacaklarını
anlattılar, uzun uzun bilgi verdiler, bütün sorularımızı da yanıtladılar.
Buralarda böyle şeyler normal. Çünkü milletvekillerini parlamentoya gönderen ve seçen bizleriz.
Hiçbir liderin adayı değil bunlar. Parti başkanlarının hiçbir etkisi olmaz ve olamaz. Yani seçmen
adayların veli nimeti düzeyindedir ve itibarlıdır.”
Yıllardır ABD ve Kanada’da kalan Gönül hanım, her seçimde oy vermesine rağmen böylesi bir
toplantıya ilk defa katılmış. Bakın daha sonra duygularını nasıl aktarıyor:
“Böyle bir toplantıda ilk kez bulundum. Toplantının ciddiyeti, birbirine muhalif olan iki ayrı partinin iki
ayrı adayının birbirlerine karşı olan saygısı, sorulan sorular karşısında birbirlerine “ İlk yanıtı siz mi
verirsiniz, yoksa ben mi vereyim” demeleri, hatta kendi aralarında şakalaşmaları o kadar düzeyli ve
güzeldi ki, en sonunda bir hanım dayanamadı ve “ Ne kadar güzel anlaşıyorsunuz, ne kadar anlayışlı
ve toleranslısınız. Peki neden aynı partide değilsiniz?” diye sormadan edemedi.”
Bu soruya adayların ne yanıt verdiklerini tahmin edin bakalım?
Birbirlerine bakmışlar ve sonra da gülüşmüşler.
Hepsi bu…
Tabii, oralarda bizdeki gibi heyecan yok.
Kavga yok.
Gürültü yok.
Adaylar arasında sandalye fırlatma yok.
Ülkede seçimler yapılıyor, bir kişinin dahi burnu kanamaz mı yani ?
Liderler, meydanlarda rakiplerine bir kere olsun hakaret etmezler mi ?
Böyle adaylar mı olur Allah aşkına?
Böyle seçim mi olur yani?