Çok partili siyasi hayatımızın “tıngır mıngır” geçen demokrasi dönemi ve denemesinde,

başbakanlık yapan nice siyasiler gördüm.

Nice başbakanları izledim adım adım.

Kimini TBMM oturumlarında, kimini Başbakanlık merdivenlerinde, kimilerini de seçim

gezilerinde takip ettim adım adım..

Bu vesileyle, gelmiş geçmiş tüm başbakanların evlerinin nerede olduğunu, ne tür evlerde ikamet

ettiklerini bilirim.

Siyasi parti liderleri ve başbakanlar mütevazi mekanlarda devlet görevi yaparlardı.

Bir adet Başbakanlık binası vardı.

Bir adet Cumhurbaşkanlığı ikametgahı.

Bakanlara ayrılan, resmi bakanlık binaları küçüktü.

Bazı binalar bir kaç bakan tarafından ortaklaşa kullanılırdı.

Bugünkü gibi bir tabloya tanık olmak mümkün değildi.

Başbakanlığın ek binası bile yoktu.

Resmi görev yapılan alanlar çok sınırlıydı.

Şimdilerde Başbakan Erdoğan'ın görev yaptığı bina değil, binalar sıra sıra.

Ankara'da kaç yerde görev yaptığını bilenler bile az.

İstanbul'da saraylar, köşkler hemen hepsi “makam” haline dönüştürülmüş.

Eskilerin, eski başbakanların kaldıkları, yaşadıkları mekanlara, evlere gelince.

Başbakanlar her nedense kendi özel evlerinde otururlardı.

Demirel Buğday Sokak'taydı, şimdi Güniz Sokak'ta.

Ecevit, Oran'da.

Erbakan, Çukurambar taraflarında.

Çiller İstanbul'da Boğaz'da.

Bir tek İnönü Köşk'te otururdu.

O da mütevazi bir eski Ankara evi.

İki katlı.

Devamlı pembeye boyandığı için adı da “Pembe Köşk”olarak anılırdı.

İnönü, kendi evi dışında hiç bir yerde ayrı bir ikametgah tahsis edilmesini istememişti.

Galiba sadece yazları İstanbul'daki Şale Köşküne gider, denize “çivileme” atlar, her deniz mevsimi

gazetelerde haber olurdu.

Şimdilere bakın Allah aşkına.

Eski Cumhurbaşkanı Gül, ne kadar hak ettiği bilinmez aylardır Huber Köşkünde kalıyor.

“Gölge Cumhurbaşkanı” gibi, kendi yeni evine taşınana kadar, bu köşkün tadını çıkarmaya devam

ediyor.

Hayret.

Lafı uzatmaya gerek yok.

Atatürk Orman Çiftliği'nin içinde, dünün başbakanı, bugünün Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından

tasarımı yapılan ve Ak Saray adı verilen yeni mekan dillere destan durumda.

Saray, tahsis edilen 302 bin metrekarelik bir alana yayılmış.

Bin odalı olduğu söyleniyor.

ABD Başkanı Obama'nın Beyaz Saray'ının dört katı alana yayılmış bir saltanat mevkii.

Obama 75 bin metrekarelik bir alanda ikamet ediyormuş meğer.

Erdoğan'a yapılan yeni saraya, yani Ak Saray'a göre, Obama “acınacak” halde, adeta “kümes” te

oturuyor sayılır.

Erdoğan'ın bu sarayını görenler, “Sultanlar bile böylesine şaşaalı bir mekanda oturmadı” demekten

kendilerini alamıyormuş.

Doğrudur.

İnönü, Demirel, Ecevit, Erbakan, Çiller...

Bu siyasetciler de başbakanlık yaptılar ve kendi evlerinde, mütevazi mekanlarında hizmet ettiler bu

devlete.

Şimdikileri dikkate alırsak...

“Ispanak fiyatına gittiler” desek yeridir.

Pek ne kaybettiler?

Hiçbir şey.

Tam tersine kazandılar üstelik.

Değerli insanlar, örnek insanlar olarak halkın gözünde devamlı, büyüdüler, büyüyecekler.

Açgözlü, görmemiş siyasetciler gibi olmaktansa “tevazu” içinde, kendi özel mekanlarında yaşıyor

ve yaşatılıyorlar.

Yaşatılacaklar da...

Bundan daha ötesi var mı?