Memleketinin, doğduğu ülkenin dışında yaşayanlar, yaşamak zorunda kalanlar
veya bir şekilde yurt dışında hayatlarını sürdürenlerdeki vatan özlemi dahagüçlü.
Böyle olması da doğal.
Ben uzun süre böyle bir süreyi yaşamamış olsam da, ara sıra ve kısa sürelerle
kaldığım-yaşadığım Kanada’nın daha çok Quebec bölgesindeki yaşamı
gözlemleme şansım oldu.
Montreal bunlardan biri.
3.5 milyonluk kent ve yaşam hakkında oldukça fazla yazı yazdığımı
hatırlıyorum.
Orada yaşayan dostlarla ve tanımadığım Türklerle, günlük yaşamın ne kadar
huzurlu geçtiğini hem onlardan dinledim, hem de aynı atmosferi soludum.
Türkiye gibi çok renkli, çok çalkantılı, çok heyecanlı ve stresli bir ülkeden
Montreal’e gitmek, orada yaşamak “sıkıcı” geldi.
Çünkü her şey muntazam işliyor.
Kurulu saat düzeni.
Bu saat hiç durmaz mı, ya da yanlışı göstermez mi?
Gösterir ama nadiren.
Dünyanın en çok göç alan ve çeşitli ırklardan kurulu bu kentte ve Kanada’da
etnik kavga yok.
“Olmadı hacı, hiç mi kin-nefret duygusu kabarmaz bu insanların? Bir Yahudi ile
Filistinli, bir Şii ile Hanefi aynı marketten nasıl alış veriş ederler? Aynı
mahallede nasıl kavga etmeden yaşarlar?” diye sormayın sakın.
Yaşarlar.
Çünkü kavga etme, didişme, çekememe, karşılıklı kin besleme ve biriktirme gibi
duyguları adeta yoktur.
Neden?
Çünkü demokrasinin ortak nimetlerinden yararlanma çabaları, tüm bu duyguları
bastırır da ondan.
Birlikte yaşamak… Birlikte hayatın tadına varmak…Birlikte paylaşmak.
Kanada’da da seçimler yapılır.
Nitekim Ekim ayı sonunda yapıldı ve 9 yıldır iktidarda olan muhafazakar parti koltuğu terk etmek zorunda kaldı.
Şimdi orada yeni bir dönem başladı.
43 yaşında bir başbakan var…
Babası da eski başbakanlardan…
Montreal’de yaşayan aile dostumuz Gönül-Yüksel Oran çifti, son durumu
özetleyen bir mail atmışlar.
Oldukça düşündürücü ve iç sızlatan bir tabloyu ortaya seriyor.
Diyorlar ki:
“Sevgili Sezai Bey,
Şu anda yeni Kanada’nın yeni Başbakanı Trudeau ve Liberal kabinenin yemin
törenini izliyorum, gözlerim nemli!
Parlamentoda ön programı okuyan sözcü hanım açılışı şu cümle ile yaptı:
" Hoş geldiniz Kanada'lıların evine…"
İster istemez düşüncelerim doğduğumda bağımsız; büyüdüğümde ise halkının
çoğunluğu küresel mandaya boyun eğmiş ülkemin "hal-i perişan”ına gitti!
"Sözün bittiği yer" de burası olsa gerek…
Sevgi, selamlar.”
Şimdi gelin de demokrasiye, tam demokrasiye, tıkır tıkır işleyen sisteme şapka
çıkarmayın.
Ve de gelin parlamenter sisteme, demokratik düzene özlem duymayın.
Mümkün mü?