Ülkenin askeri anayasa ile saraydan yönetildiği dönemde, başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere hükümetin başı Davutoğlu’nu eleştirmemek, aldıkları kararları tartışmamak, söyledikleri sözlerin
tutarsızlıklarını ortaya koymak eli kalem tutan herkesin görevi. Hatta saray içinde, Erdoğan tarafından istihdam edilen “yalaka” danışmanların dahi görevi.
Çünkü danışman demek, yanlışları önlemek, hataların önüne geçmek yanılgıları en aza indirmek için
araştırma yapan, örnekler bulmaya çalışan, geçmişteki olumlu ya da olumsuz uygulamaları hatırlatan,
raporlayan ve bağlı olduğu makama sunan kişidir.
Yoksa her akşam, devletin sesi, nefesi ve tokmakçısı haline getirilen TRT ekranlarına çıkıp, 15 yıl
önceki başarıları tekrarlamak değil.
İktidarı ve AKP’nin kurucularını baş tacı edip, onların hiç hata yapmadıklarını, yapmayacaklarını
aptalca savunmak hiç değil.
Dalkavukların ordusu mensubu gibi hareket eden çoğu danışmanların, iktidarı yanlışlara sürüklediğini
söylemek için kahin olmaya gerek yok.
Gerçekler ortada.
Türkiye böylesine az eleştirilmiş bir iktidar dönemi yaşamadı.
Türkiye böylesine tek taraflı ve dağa taşa sığdırılamayan iktidar methiyesine hiçbir dönemde mazhar
olamadı.
Türkiye’de hiçbir siyasi parti ve lideri böylesine az eleştirilip, çok methedilen bir dönemi görmedi.
Ve Türkiye hiçbir döneminde dün söyledikleri yüzünden ertesi günü bunu yalanlamak zorunda kaldığı
hiçbir gerçeği yaşamadı.
Neden böylesine tabloları yaşadık?
En önemli neden, danışman denen yalaka ordusunun hiçbir iş yapmamasıydı.
Yapanların da tepedekileri yanlışa sürüklemeleriydi.
Böylesine geleceği görememe, böylesine yanlış tahmin ve böylesine körlük ülkeyi yönetmeye
uğraşanları da telafisi mümkün olmayan hatalara sevketti.
En büyük yanlış hangisidir derseniz, hepsi.
Son 5-6 yıla bakın, ortada doğru bir karar, doğru bir strateji yok.
El yordamı ile biraz da şansa dayalı olarak yönetilen bir ülkede yaşamak zorunda bırakıldık.
Son günlerde en çok Dışişleri bakanımız Mevlüt Çavuşoğlu’nun sözlerine kafayı taktım.
Suriye politikasında bir söylediğini ertesi gün inkar eden bir bakanımız var.
Bazen Suriye’ye tek başımıza gireceğiz diyor, bazen Suudilerle.
Sonra tekzip ediyor.
Bir bakıyorsunuz ABD ve Rusya’nun Işıd’e karşı kullandığıve tuttuğu YPG konusunda Türkiye’nin
izlediği politikaya ters düşmeyi kabul etmiyor.
Ertesi gün ABD Dışişleri sözcüsünün YPG konusundaki açıklamasına hiç kale almıyor ve “Siz ona
inanmayın, çünkü ABD Dışişleri bakanı Kerry dostumdur, onunla hergün konuşuyorum, o da benim
gibi düşünüyor” demekten geri kalmıyor.
Yetmiyor, gözümüzün içine baka baka “Dış poliitikamıza bütün dünya imreniyor” diyebiliyor.
Hem bizimle kafa buluyor, hem aklımızla alay ediyor ve hem de saraydaki yalaka takımı
danışmanları dahi güldürüyor.
Helal sana Çavuşoğlu…
Bir dahaki görüşmende Kerry’ye benden de selam söyle.
Sakın unutma ha…
Kendileri mahalle arkadaşım sayılırlar !!!